MahkemeYargıtay 11. Hukuk Dairesi
Esas No 2019 / ****
Karar No 2020 / ****
Karar Tarihi **.02.2020
Karşı OyVar

Karar Metni

MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen davada Konya 3. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 27/02/2018 tarih ve 2015/580 E.- 2018/92 K. sayılı kararın davacı … ve davalı şirket vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin kabulüne-esastan reddine dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi’nce verilen 18/04/2019 tarih ve 2018/1227 E.- 2019/520 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı şirket vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, 6100 sayılı Kanun’un 369. maddesi gereğince miktar veya değer söz konusu olmaksızın duruşmalı olarak incelenmesi gereken dava ve işlerin dışında bulunduğundan duruşma isteğinin reddiyle dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacılar vekili, müvekkillerinin davalı şirket tarafından yüksek oranda kâr payı verileceği, istendiğinde paralarının geri verileceği vaadiyle kandırılması sonucu 10/12/2001 tarihinde dönüştürülme sonucu 319.260,00 DM karşılığında 270.000,00 Avusturalya Doları verdiklerini, davalı şirketin 2000 yılında para geri ödemelerini durdurması üzerine yapılan şikayetler sonucu yatırılan paralar karşılığı daire v.s taşınmaz verileceğini belirterek ortaklık durum belgesi, hisse senedi v.b. belgeler verdiğini, yüksek kâr payı taahhüt edilmesine rağmen daha sonra “kâr payı kuponu” ve “yeni pay alma kuponu” belgeleri dağıttığını, davalı şirketin SPK’ya gönderdiği CD’lerde müvekkili …’nin 2040 adet nama yazılı, … – …’nun 2040 adet nama yazılı hisse sahibi olarak … adına 81.600,00 Euro, … – … adına 81.600,00 Euro miktarınca hesap olduğunun belirtildiğini, istenmesine rağmen paraların iade edilmediğini, yaptıkları araştırmaya göre davalıların eyleminin Bankalar Kanunu 10. maddesine, Ticaret Kanununun 20/2 ve SPK’nın 30 ve 31. maddelerine aykırılık teşkil ettiğini, davalının haksız ve hukuka aykırı fiilleri sonucu müvekkillerinden aldığı paranın şimdilik 7.500,00 Euro’sunun …’ya, 7.500,00 Euro’sunun da … – … ortaklığına dayalı olarak devlet bankalarının Euro cinsinden 1 yıl vadeli mevduata uyguladığı en yüksek faiz oranları suretiyle tahsil edilerek verilmesini talep ve dava etmiş; bilahare …-… adına
yatırılan paraya adı geçenlerin eşit oranda hak sahibi olduğunu belirterek 08/01/2018 tarihli harçlandırılmış ıslah dilekçesi ile davacı … adına 7.500,00 Euro olan talebini 79.140,00 Euro’ya, …-… adına talep ettiği 7.500,00 Euro’yu da 79.014,00 Euro’ya çıkarmıştır.
Davalı vekili, davanın reddini talep etmiştir
İlk derece mahkemesince, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, müstakilen … tarafından açılan davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine, davacıların ortak hesaplarına ilişkin açtıkları davanın ise kabulü ile, 79.014,00 Euro’nun davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Karara karşı, davacı … ve davalı şirket tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İstinaf mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davacı … vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının davacı … tarafından müstakilen kendi adına açılan dava yönünden kaldırılmasına, bu dava hakkında yeniden esas hakkında hüküm tesis edilmek suretiyle, davanın kabulüne, davacı … ile davalı şirket arasında geçerli bir ortaklık ilişkisi bulunmadığının tespitine, 79.140,00 Euro’nun davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, davalı şirket vekili temyiz etmiştir.
1-) Dava, geçerli şekilde ortaklık ilişkisinin kurulmadığının tespiti ve bu amaçla verilen paranın tahsili istemine ilişkindir. Bölge adliye mahkemesince yazılı gerekçelerle, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve esas hakkında yeniden hüküm tesis edilmek suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Ancak, 07.12.2019 tarih, 30971 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 7194 sayılı Dijital Hizmet Vergisi ile Bazı Kanunlarda ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’nun 41. maddesinde 25/3/1987 tarihli ve 3332 sayılı Sermaye Piyasasının Teşviki, Sermayenin Tabana Yaygınlaştırılması ve Ekonomiyi Düzenlemede Alınacak Tedbirler İle 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu Ve 3182 Sayılı Bankalar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanuna aşağıdaki geçici maddenin eklendiği belirtilmiş olup, işbu geçici 4. maddede ”31/12/2014 tarihine kadar, pay sahibi sayısı nedeniyle payları halka arz olunmuş sayılan ve payları borsada işlem gören anonim ortaklıklar tarafından doğrudan veya dolaylı olarak nominal ya da primli değer üzerinden pay veya pay adı altında satışı yapılmış olan her türlü araç, 06/12/2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun kaydileştirmeye ilişkin şartlarına tabi olmaksızın 29/6/1956 tarihli ve 6762 sayılı mülga Türk Ticaret Kanunu ile 13/01/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu kapsamında pay addolunur, bu ortaklıklara yapılan ödemeler pay karşılığı yapılmış kabul edilir ve ortaklık ilişkisi kurulmuş sayılır. Bu payların kaydileştirilmemiş olması ortaklık haklarına halel getirmeyeceği gibi ortaklık ilişkisinin kurulmadığı da iddia edilemez. Birinci fıkra kapsamında kurulmuş olan ortaklık ilişkileri hakkında; geçerli bir ortaklık ilişkisi bulunmadığı veya primli pay satışı yapıldığı ileri sürülerek sebepsiz zenginleşme, haksız fiil, sözleşme öncesi görüşmelere aykırılık veya sözleşmeye aykırılık nedenlerine dayalı olarak açılan ve kanun yolu incelemesindekiler dahil görülmekte olan menfi tespit, tazminat veya alacak davalarında, karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilir ve yargılama gideri ile maktu vekalet ücreti ortaklık üzerinde bırakılır.” hükmü düzenlenmiş, aynı Kanun’un 52/1-h maddesinde de işbu hükmün yayımı tarihinde yürürlüğe gireceği hükme bağlanmıştır.
Bu durum karşısında, mahkemece taraf iddia ve savunmalarının Sermaye Piyasası Kanunu’nun 16. maddesi ve anılan yasal düzenleme kapsamında değerlendirilerek sonucuna göre bir karar vermek üzere bölge adliye mahkemesi kararının re’sen bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
2- Bozma sebep ve şekline göre davalı şirket vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.

Kararın Sonucuna ve Tam Künye Bilgilerine Erişin

Kararın sonucunu görmek, tam künye bilgileriyle kopyalamak ve PDF olarak indirmek için abone olun veya bir reklam filmi izleyin...