Karar Metni
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada Çorlu 1. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 19/10/2017 tarih ve 2015/286 E- 2017/351 K. sayılı kararın davalı banka vekili ve davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine-kabulüne dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi’nce verilen 21/06/2018 tarih ve 2018/105 E- 2018/653 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı banka vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, duruşma için belirlenen 03/03/2020 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan davacı vekili Av. …, davalılardan Finansbank A.Ş. vekili Av. … dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin vesayet altına alınan …’in tek mirasçısı ve aynı zamanda vasisi olduğunu, kısıtlının 01/07/1933 doğumlu olup, okuma yazma bilmediğini, hastalıklarına ve yaşlılığına bağlı olarak hareket kabiliyetinin oldukça sınırlı olduğunu, fiil ehliyeti bulunmadığını, bu nedenle vesayet altına alındığını, kısıtlının davalı banka nezdinde hesabının olduğunu, çeşitli tarihlerde hesaba bağlı bankamatik kartından yada şubeden nakit çekimler yapıldığını, bunun yanısıra bankamatik kartı ile yapılan alışverişler sebebi ile hesabın boşatıldığını, hesap özetlerinde görülen alışveriş yapılmış olan mağazalardan alışverişlere ilişkin bilgiler talep edildiğinde satın alınan mallarının tamamının kısıtlıya akraba olan davalı Zuhal Sezğin’e teslim edildiğinin bilgisinin alındığını, bu davalı hakkında ceza davasının açıldığını, davalı Zuhal Sezğin’in kısıtlının yalnız yaşıyor olmasından ve akli melekelerinin yerinde olmamasından faydalanarak kısıtlı adına banka kartı çıkarttığını, bu kartı kendi şahsi ihtiyaçları için kullandığını, davalı bankanın banka kartı çıkartılmasında ve bu kartın tesliminde gerekli özen ve dikkati göstermediğini, zarardan sorumlu olduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 20.000,00 TL’nin işlem tarihlerinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş; 22.03.2017 tarihli ıslah dilekçesi ile 417.828,00 TL’nin her bir para çekme işleminin yapıldığı işlem tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan tahsilini istemiştir.
Davalı … vekili, kısıtlının ilerleyen yaşına ve bakıma muhtaç olmasına rağmen kızı olan davacının ilgilenmediğini, müvekkilinin kısıtlının bakım ihtiyaçlarını karşıladığını, kısıtlının akli melekelerinin yerinde olduğunu ve onun rızası hilafına banka hesabına müdahale etmediğini, herhangi bir harcama yapmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı banka vekili, dava konusu işlemlerin yapıldığı 2012-2014 yılları arasında kısıtlının ayırt etme gücünden yoksun olduğunu ispata muhtaç olduğunu, okuma ve yazma bilmeyen kısıtlı ile müvekkili banka arasında 30.06.2008, 10.10.2013 ve 08.11.2013 tarihlerinde üç ayrı bankacılık sözleşmesi yapıldığını, ilgili sözleşmelerde kısıtlının mühür ve parmak izinin olduğunu, banka kartı tahsis ve şifre oluşturma sürecinde müşteriye ait cep telefonu bilgisinin sisteme tanımlanması noktasında düzenlenen belge üzerinde kısıtlının mühür ve parmak izinin yer aldığını, banka kartının bildirilen doğru adrese gönderildiğini ve fakat 3. bir kişiye teslim edilmiş olmasında müvekkilinin kusurunun bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiş, ıslaha karşı beyanlarında, ıslah edilen kısmın zamanaşımına uğradığını beyan etmiştir.
İlk derece mahkemesince, davalı Zuhal Sezğin’in müteveffa …’in akrabası olup, 2012 yılından itibaren müteveffa ile ilgilendiği, müteveffa ile birlikte davalı banka şubesine gidip banka işlemleri yaptığı, banka kartı talebinde bulunarak müteveffa adına telefon hattı aldığı, telefon numarasını bankaya bildirip, şifre talebinde bulunduğu, bankamatik kartı ile çeşitli tarihlerde paralar çektiği, harcamalar yaptığı, ceza yargılamasında ‘Başkasına ait banka veya kredi kartının izinsiz kullanılması sureti ile yararlanma’ suçundan mahkum olduğu, 10 yıllık genel zamanaşımı süresi geçerli olduğundan davalı bankanın ıslah dilekçesine karşı ileri sürdüğü zamanaşımı define itibar edilmediği, usulsüz işlemle çekilen paralar aslında doğrudan doğruya bankanın zararı niteliğinde olup, mevduat sahibinin bankaya karşı alacağı aynen devam ettiği, usulsüz işlemlerin gerçekleşmesinde ispatlandığı takdirde mevduat sahibinin müterafik kusurundan söz edilebilir ve banka bu kusur oranı üzerinden hesap sahibinin alacağından mahsup talebinde bulunabileceği, somut olaya gelindiğinde davaya konu işlemlerde müteveffa …’in diğer davalı ile iş birliği ve başka şekilde kusurlu davrandığı kanıtlanamadığı, işlemler sırasında müteveffa …’in fiil ehliyetinde yoksun olduğu, ayrıca davalı bankanın işlemler sırasında 79 yaşında olan ve okuma yazma bilmeyen kişinin fiil ehliyetini, yanında bulunan diğer davalının yakınlık derecesini sorgulamadığı, bankamatik kartı temini ve kart şifresi için telefon numarası bildirimi işlemlerinde dosyada mevcut ‘okuma yazma bilmeyen müşteriler ile işlem yapma talimatı’ gereğinin yerine getirilmediği, bankamatik kartının talep edenin eline geçip geçmediğini araştırılmadığı, objektif özen borcunun yerine getirilmeyerek davacının zararına sebep olunduğu, davalı bankanın diğer davalı ile birlikte çekilen ve harcanan paradan sorumlu olduğu gerekçeleriyle davanın kabulüne, 20.000,00 TL’nin dava tarihinden, 397.828,00 TL’nin ise ıslah tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş; bu karara karşı taraflar vekilleri tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İlk derece mahkemesinin 09.01.2018 tarihli ek kararıyla, davalı … tarafından yatırılması gereken istinaf harç ve masraflarının yapılan ihtara rağmen süresi içinde yatırılmadığı gerekçesiyle davalı …’in istinaf dilekçesinin reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi tarafından, davalı banka vekilinin istinaf başvurularının esastan reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak işin esası hakkında yeniden hüküm verilmesine, bu doğrultuda; davanın ıslah doğrultusunda kabulüyle; 417.828,00 TL asıl alacağın, Mali Müşavir Bilirkişi … tarafından düzenlenen 29/09/2017 tarihli bilirkişi raporunda gösterilen para çekim ve harcama işlemlerinin en eski tarihlisinden başlamak ve ana para (417.828,00 TL) tamamlanıncaya kadar her bir çekim ve harcama miktarı için o işlemin yapıldığı tarihten itibaren 3095 sayılı Yasa’nın 2/2.maddesi uyarınca avans esasına göre işletilecek temerrüt faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Kararı, davalı banka vekili temyiz etmiştir.
1-Dava, bankacılık işleminden kaynaklanan alacak istemine ilişkindir.
6100 sayılı HMK’nın 294/3 madde ve fıkrasında “Hükmün tefhimi, her hâlde hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur.” aynı Yasa’nın 297/2 madde ve fıkrasında ise “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” hükmü düzenlenmiştir.
Ayrıca, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası yargılamanın açıklığı ilkesini kabul etmiştir. Gerek mülga 1086 sayılı HUMK 382 ve devamı maddelerinde gerekse de yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK’nın 294 vd. maddelerinde hükmün nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca hükme bağlanmıştır. Yargılamanın açık bir şekilde yapılması ve tesis edilen hükmün açıkça belirtilmesi ilke olarak kabul edilmiştir. Bu nedenle hükmün açık, anlaşılır ve şüpheye yer vermeyecek şekilde infazı kabil olarak kurulması gerekir. Aksi halde, yargılamanın açıklığı ilkesi, dolayısıyla kamu vicdanı zedelenmiş olacaktır. Kararların bu hususlara aykırı oluşturulması mahkeme kararlarına duyulan güveni sarsacağı gibi, verilen kararların hukuki denetiminin yapılmasını da olanaksız kılmaktadır.
Bu itibarla, ‘’417.828,00 TL asıl alacağın, Mali Müşavir Bilirkişi … tarafından düzenlenen 29/09/2017 tarihli bilirkişi raporunda gösterilen para çekim ve harcama işlemlerinin en eski tarihlisinden başlamak ve ana para (417.828,00 TL) tamamlanıncaya kadar her bir çekim ve harcama miktarı için o işlemin yapıldığı tarihten itibaren 3095 sayılı Yasa’nın 2/2.maddesi uyarınca avans esasına göre işletilecek temerrüt faizi ile birlikte davalılardan davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,” şeklinde infazda tereddüt oluşturacak mahiyette karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
2- Bozma sebep ve şekline göre, davalı banka vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir.
Kararın Sonucuna ve Tam Künye Bilgilerine Erişin
Kararın sonucunu görmek, tam künye bilgileriyle kopyalamak ve PDF olarak indirmek için abone olun veya bir reklam filmi izleyin...