Karar Metni
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada İstanbul 3. Asliye Hukuk Mahkemesince bozmaya uyularak verilen 16.04.2015 tarih ve 2012/689 E. – 2015/148 K. sayılı kararın Yargıtayca incelenmesinin asıl ve birleşen-davada davacı vekili tarafından istenildiği ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davacının davalıdan olan 50.000,00 TL alacağının, taraflar arasında imzalanan protokol gereği, Bakırköy 11. İcra Müdürlüğünün 2011/4323 sayılı dosyası ile takibe konulan ve davalı … tarafından davacıya temlik edilen alacaktan mahsup edilerek, bakiyesinin davalıya ödenmesinin kararlaştırıldığını, bakiye alacağın teminatı olarak 50.000,00 TL’lik tarihsiz bononun davalıya verildiğini, bakiye bedel davalıya ödenmesine rağmen senedin iade edilmediğini belirterek, teminat olarak verilen ve bedelsiz kalan bonodan dolayı borçlu olunmadığının tespiti ile söz konusu bononun iptaline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, davalının Turkisbank adlı banka ile yaşadığı hukuki sorunlar nedeniyle Bakırköy 11. İcra Müdürlüğünün 2011/4323 sayılı dosyasındaki alacağını muvazaalı olarak davacıya temlik ettiğini, davacının, yaptığı masraflar bulunduğunu beyanla 50.000,00 TL talep ettiğini, bunun üzerine 50.000,00 TL’nin davacıya temlik edilen icra dosyasındaki alacaktan tenkis edilmesi, bakiyesinin de davalıya ödenmesi konusunda protokol imzalandığını, davacının protokol konusu ödemeyi aldığını, sonrasında davalıdan 50.000,00 TL borç istediğini, davalının bu meblağı verip senet aldığını, dava konusu senedin teminat senedi olduğu iddiasının doğru olmadığını, protokolün borcun verilmesinden bir ay öncesine ait olduğunu, protokole göre 50.000 TL alacaklı hale gelen davacının senet vermesi için sebep bulunmadığını belirterek davanın reddi ile kötüniyet tazminatına karar verilmesini istemiştir.
Birleşen davada, davacı vekili, asıl davaya konu senedin birleşen davanın davalısı tarafından icra takibine konulduğunu belirterek takibin iptali ile senetten dolayı borçlu olunmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Birleşen davanın davalısı vekili, asıl davadaki savunmasını tekrarla, davacının aldığı borcu ödeme niyetinin olmadığının anlaşılması üzerine senedin takibe koyulduğunu beyanla davanın reddi ile kötüniyet tazminatına karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, davaya konu bononun kıymetli evrakın tüm zorunlu unsurlarını ihtiva ettiği, bononun keşideci tarafından teminat olarak verildiğini ve başkalarına ciro yolu ile devredilemeyeceğini yazılı delillerle ispat yükünün davacıya ait olduğu, taraflar arasında yapılan protokolün düzenleme tarihinin takibe konu bononun düzenlenme tarihinden önce olduğu, takibe konu bononun verileceğine ilişkin protokolde herhangi bir ibarenin yer almadığı, senet üzerinde de teminat olarak verildiğine ilişkin kayıt olmadığı, kambiyo senedinin teminat senedi olduğu ve bedelsiz kaldığı yönündeki iddiaların ancak yazılı delillerle ispatlanabileceği, davacının bu yönde yazılı delili mevcut olmadığı gibi davalı senet lehtarı ile alacaklı arasındaki baba-oğul ilişkisi nedeniyle davacıya yemin teklifi hakkı hatırlatıldığı, davacının yemin teklifinde bulunulmayacağını bildirdiği, asıl davanın davalısının alacaklı sıfatı bulunmadığı, birleşen davanın ise kanıtlanamadığı gerekçesiyle asıl ve birleşen davanın reddine, alacaklının başlattığı takip nedeniyle ihtiyati tedbir kararı verilip infaz edilerek davalının alacağına kavuşması engellendiğinden davalı lehine tazminat verilmesine karar verilmiştir.
Karar, asıl ve birleşen dosya davacısı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kambiyo senedi olan bonodan dolayı borçlu olmadığının tespitine ilişkindir. Bono, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununda unsurları ile birlikte düzenlendiğinden, aynı Kanun’un 4/1-a maddesi hükmü uyarınca uyuşmazlığın çözümünde görevli mahkeme asliye ticaret mahkemesidir. TTK’nın 26.06.2012 tarih ve 6335 sayılı Kanunun 2. maddesi ile değişik 5. maddesinde; asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu ve bu durumda göreve ilişkin usul hükümlerinin uygulanacağı düzenlenmiştir. Görev hususu kamu düzenine ilişkin olup, yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülebileceği gibi, hâkim tarafından re’sen de dikkate alınmalıdır.
Somut olayda, asıl dava 18.12.2012 tarihinde, birleşen dava 08.01.2015 tarihinde açılmış olup, TTK’nın 4. ve 5. maddeleri uyarınca uyuşmazlığın çözümünde asliye ticaret mahkemesinin görevli olması sebebiyle mahkemece görevsizlik kararı verilmesi gerekirken işin esasına girilerek karar verilmesi doğru olmamıştır.
Kararın Sonucuna ve Tam Künye Bilgilerine Erişin
Kararın sonucunu görmek, tam künye bilgileriyle kopyalamak ve PDF olarak indirmek için abone olun veya bir reklam filmi izleyin...