Karar Metni
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 16. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada Bakırköy 1. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 31.05.2018 tarih ve 2018/44 E. – 2018/282 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine , istinaf isteminin esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi’nce verilen 20.06.2019 tarih ve 2018/3676 E. – 2019/1342 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davacı şirketin alacağı nedeniyle 30/12/2008 keşide tarihli 35.000,00 TL bedelli çekin davacı şirkete verildiğini, çekin karşılıksız çıkması üzerine yapılan şikayet sonucunda Bakırköy 9. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 2010/279 E. sayılı dosyasında açılan karşılıksız çek davasında davalının yetki aşımı yaparak davaya konu çeki düzenlediğinin anlaşıldığını, TTK’nın 679. maddesine (e.TTK 590) uyarınca yetkisini aşarak çek keşide ettiğinden sorumlu olan davalı hakkında başlattığı icra takibinin davalının itirazı üzerine durduğunu ileri sürerek, itirazın iptali ile takibin devamına ve icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davalı hakkında zamanaşımına uğrayan ve davalının şahsi imzası olmayan bir çeke dayalı takip başlatıldığını ve itirazları üzerine takibin durduğunu, davaya konu çekte davacının iddia ettiği gibi bir yetki aşımı bulunmadığını, dava dışı çekteki keşideci şirketin belli miktarları aşan çekleri müşterek imza ile keşide etmesine yönelik karar alındığını ve davalının da bu karar doğrultusunda öncelikle çeki şirket adına imzalandığını fakat çekin ikinci imza atılmadan sehven kullanıldığını, davalının şahsen bir sorumluluğu bulunmadığını, bu çeke dayalı davalı hakkında icra takibi yapılamayacağını savunarak davanın reddi ile %20 tazminata karar verilmesini istemiştir.
İlk derece mahkemesince, yapılan yargılama, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre, davaya konu çekin zamanaşımına uğradığı, zamanaşımına uğramış çeke dayalı olarak hamil cirantanın bir yıl içinde sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayanabileceği ancak bu davada sebepsiz zenginleşmeye dayanılmadığı kaldı ki, 1 yıllık süre içinde dava açılmadığı, TTK’nın 679. maddesi yetki aşımına dayanıldığı, ancak çekin zamanaşımına uğraması ile cirantanın kambiyo hukukuna dayalı haklarını kaybettiğinin kabulü gerekeceği, temel ilişkiye dayanılmadığı ve taraflar arasında temel ilişki bulunmadığı anlaşıldığından davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili istinafa başvurmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, tüm dosya kapsamına göre, davacı vekilinin e.TTK’nın 590.maddesinde düzenlenen yetkisiz temsilcinin sorumluluğundan kaynaklanan davalarda 10 yıllık zamanaşımı süresinin geçerli olduğu iddiasının yerinde olmadığı, bu sorumluluğun kambiyo hukukundan doğan ve onun koşullarına tabi sorumluluk olduğu, zamanaşımı def’inin ve sebepsiz zenginleşme davasının koşullarının kambiyo hukuku kurallarına göre değerlendirileceği, takibe konu alacağın çeke dayalı olduğu anlaşılmakla, hamil olan davacının keşideci olan davalıya başvuru hakkının aralarında temel ilişki bulunmadığından çekin keşide tarihinde yürürlükte olan 6762 sayılı TTK’nın 644. madde gereğince, sebepsiz zenginleşme hükmüne dayanacağı, davanın hukuki sebebinin sebepsiz zenginleşme olması nedeniyle 6762 sayılı TTK’nın 726/1 maddesi uyarınca ibraz müddetinin bittiği 10/01/2009 tarihinden itibaren 6 aylık zamanaşımı süresinden sonra, 818 sayılı BK’nın 66. maddesi hükmü gözetilerek 1 yıllık sürenin de eklenmesi suretiyle 16/08/2016 takip tarihinde zamanaşımının dolduğu ve davalı borçlunun ödeme emrine itirazında zamanaşımı def’isini ileri sürdüğü ve davalının cevap dilekçesi ile yeniden zamanaşımı def’inde bulunduğu anlaşıldığından ilk derece mahkemesinin davanın zamanaşımından reddi kararının usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf talebinin esastan reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
Kararın Sonucuna ve Tam Künye Bilgilerine Erişin
Kararın sonucunu görmek, tam künye bilgileriyle kopyalamak ve PDF olarak indirmek için abone olun veya bir reklam filmi izleyin...