Karar Metni
MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 16. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 16.03.2017 tarih ve 2016/484 E. – 2017/291 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi’nce verilen 17.01.2020 tarih ve 2017/3593 E. – 2020/44 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, taraflar arasında hazır beton ve demir satımına ilişkin ticari ilişki olduğunu, 31/07/2015 tarihli sözleşme imzalandığını, müvekkilinin ilerleyen tarihlerde alacak olduğu beton ve demir için davalıya 100.000,00’er TL bedelli 4 adet çek verdiğini,toplam 400.000,00 TL bedelli çek karşılığında sadece 220.000,00 TL tutarında mal aldığını, bu arada davalının ekonomik durumunun bozulması sebebiyle davacıya mal vermediği gibi bedelsiz kalan çekleri de iade etmediğini ileri sürerek 20/06/2016 tarihli 100.000,00 TL bedelli çekin 80.000,00 TL’si yönünden ve 10/07/2016 tarihli 100.000,00 TL bedelli çek yönünden davalıya borçlu olmadığının tespiti ile %20 tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiş, 25/08/2016 tarihli dilekçe ile dava konusu çeklerin 3. kişilere ciro edildiğini ve bankaya ibraz nedeniyle bedellerinin ödendiğini belirterek davaya istirdat davası olarak devam edilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesince iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davacının dava konusu çeklerin teslim edilecek mal karşılığı avans olarak davalıya verildiğini ancak davalı tarafından çek bedelleri kadar malın teslim edilmediğini, bu nedenle çeklerin bedelsiz olduğunu ileri sürdüğü, 6098 sayılı TBK’nın 207/2. maddesi uyarınca, sözleşmede aksi kararlaştırılmadıkça veya aksine adet bulunmadıkça satıcı ve alıcının borçlarını aynı anda ifa etmekle yükümlü oldukları, ayrıca kural olarak çekin bir borcun tediyesi amacıyla düzenleneceği, dolayısıyla davacı tarafından çekler verilmekle malların da aynı anda teslim edildiğinin kabulünün gerektiği, davacının çeklerin avans olarak verildiğini ve karşılığında mal teslim edilmediğini yazılı delille ispat etmesi gerektiği, davacı tarafça sunulan 31/07/2015 tarihli sözleşmede açıkça dava konusu çeklerden söz edilmediği, 20/01/2016 tarihli makbuzda da avans çeki olduğu yönünde bir açıklama bulunmadığı, taraflar arasında bu sözleşmeye konu mal alım-satımı dışında farklı dönemlerde de ticari
ilişkiler olduğu, dolayısıyla davacının dava konusu çeklerin bu sözleşme uyarınca avans olarak verildiği yönündeki iddiasını kanıtlayamadığı, davalının ticari defterlerinin sunulmadığı, davacının ticari defterlerine göre davacının davalıya borçlu olduğu, davacı taraf bilirkişi kök raporunda sözü edilen eksik defter kayıtlarının ve belgelerin sunulduğunu belirterek yeniden bilirkişi incelemesi yapılmasını talep etmiş ise de davacı defter kayıtlarının iddianın ispatı için yeterli olmaması ve usul ekonomisi dikkate alınarak bu yöndeki talebin reddedildiği, dolayısıyla bedelsizlik iddiasının sübuta ermediği, bunun yanında çek bedellerinin ödenmesinin önlenmesi yönünde ihtiyati tedbir kararı verildiği, icra takibinin durdurulması yönünde tedbir kararı verilmediği, dolayısıyla İİK’nın 72/4 maddesi uyarınca tazminat koşullarının oluşmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince yapılan yargılamada, davacının iddiasının dayanağı olan sözleşmede dava konusu çeklerin avans çeki olarak yer almadığı, taraflar arasında süregelen bir ticari ilişki olduğu, önceki cari hesap ilişkisinin sıfırlanmadığı, davalının iddiayı kabul etmediği, davacının münhasıran davalının ticari defterlerine dayanmadığı, davacının kendi ticari defterlerine göre ise davalıya borçlu olduğu dikkate alındığında TBK 207/2 maddesi gereğince İlk Derece Mahkemesinin ek rapor talebinin reddine ilişkin değerlendirmesi ve davanın reddine dair kararı yerinde görüldüğü, davacı vekilinin ilk derece mahkemesinin yemine başvuru hakkını hatırlatmamasının hatalı olduğunu iddia etmiş ise de; YİBHK’nun 03.03.2017 tarih ve 2015/2 E., 2017/1 K. sayılı kararında vurgulandığı üzere, taraflarca hazırlama ilkesinin geçerli olduğu davalarda yasa koyucunun taraflara hangi delilin, hangi vakıanın ispatı için gösterildiğini açıkça belirtme, yani somutlaşma külfeti getirildiği, açıkça yemin deliline dayanılmadığı taktirde, tarafın yemin teklif etme hakkının bulunmadığı, somut olayda davacı tarafın delil listesinde açıkça yemin deliline dayanmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf talebinin esastan reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili tarafından temyiz kanun yoluna başvurulmuştur.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
Kararın Sonucuna ve Tam Künye Bilgilerine Erişin
Kararın sonucunu görmek, tam künye bilgileriyle kopyalamak ve PDF olarak indirmek için abone olun veya bir reklam filmi izleyin...