Karar Metni
MAHKEMESİ :Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi
SAYISI :2022/505 Esas, 2023/1645 Karar
KARAR :Davanın kabulü
İLK DERECE MAHKEMESİ :Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesi
SAYISI :2021/429 E., 2021/864 K.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili ve katılma yoluyla davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
KARAR
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili …’in %50 hisseyle kurucu ortağı ve yönetim kurulu üyesi olduğu davalı şirket yönetim kurulunun iki üyesinin, müvekkilinin yokluğunda aldığı 01.06.2021 tarih 2021/01 sayılı kararın butlanla malul olduğunu, bu kararda, müvekkilinin farazi olarak kâğıt üzerinde 2.384.033,23 TL borçlandırıldığını, bu tutardan hareketle davacının, davalı şirketten alacak-borç durumunun hatalı hesap edilerek 702.110,63 TL borçlu olduğu varsayılarak söz konusu tutarın 10.05.2017 tarihli sermaye artış kararı uyarınca 31.12.2018 tarihinden itibaren temerrüt faizi ile birlikte ödenmesi için 10 günlük süre verildiğini, ödenmemesi durumunda sermaye payından düşülmesi suretiyle Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde ilânına karar verildiğini, müvekkilinin, butlanla malul olan bu karara dayanarak ödeme yapmadığını, bunun üzerine müvekkiline 702.110,663 TL borç ve 315.023,36 TL temerrüt faizi olmak üzere 1.017.133,99 TL’nin bir aylık süre içinde ödenmesi, aksi hâlde 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (6102 sayılı TTK) 482 ve 483. maddelerine göre ıskat dâhil tüm müeyyidelerin uygulanacağı konusunda 21.06.2021 tarih 2021/02 sayılı yönetim kurulu kararı alındığının ihtaren bildirildiğini, müvekkilinin döviz cinsinden şirkete ödemeler yaptığını ve 857.461,31 euro alacaklı olduğunu, alacağının tahsili için Ankara 16. İcra Müdürlüğü’nün 2020/2788 E. sayılı dosyası ile icra takibi yaptığını, itiraz edilmesi nedeniyle Ankara 10. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2021/136 E. sayılı dosyasından itirazın iptalini talep ettiklerini, ayrıca Mehmet … ile … hakkında yönetim kurulu üyesinin sorumluluğu nedeniyle Ankara 11. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/175 E. sayılı dosyasıyla dava açılmış olduğunu, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 2020/65877 E. sayılı soruşturma dosyasından yapılan şikâyet nedeniyle adı geçenler hakkında soruşturma yapıldığını, bu kişilerin dava ve soruşturmalar nedeniyle birlikte hareket ederek dava konusu 01.06.2021 tarih 2021/01 numaralı karar ile 21.06.2021 tarih 2021/02 sayılı yönetim kurulu kararını aldıklarını, müvekkilinin 2012 yılında edinip 2015 yılında sattığı taşınmazın satış bedelini şirkete borçlu olduğu yönünde alınan yönetim kurulu kararının geçerli olmadığını, taşınmazla ilgili bir kısım işlemlerin yürütülmesinde şirket isminin kullanılmış olmasının ABD mevzuatının şirketlere tanınan birtakım kolaylıklarından yararlanmak gayesiyle olduğunu, Almanya’da yerleşik ve iş sahibi olan davacı …’in pandemi koşullarında kısa sürede Türkiye’ye gelmesinin mümkün olmadığı bilinerek 27.05.2021 tarihli çağrı yazısıyla yönetim kurulu toplantısının 01.06.2021 tarihinde yapılacağının bildirilerek hakkın kötüye kullanıldığını, çağrı yazısında gündem olarak “Amerika’dan gönderilen ve sermayeye ilave edilen paraları görüşmek üzere” şeklinde ifade edildiğini, müvekkilinin 31.05.2021 tarihli cevabi yazı yolladığını, davalı şirketin müvekkiline gönderdiği yazı dayanağı 21.06.2021 tarihli 2021/02 sayılı yönetim kurulu kararının yok hükmünde olduğunu, müvekkilinin bu toplantıdan haberinin bulunmadığını, bu kararların 6102 sayılı TTK’nın 391. maddesi gereğince batıl olduğunu ileri sürerek 01.06.2021 tarih 2021/01 numaralı kararın butlanına ve davacı davet edilmeden alınan 21.06.2021 tarih 2021/02 sayılı yönetim kurulu kararının yokluğunun tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; 13.04.2010 yılında kurulan davalı şirkette, davacının %50 hisse ile kurucu ortak olduğunu ve diğer %50 hissenin … Ailesine ait bulunduğunu, kuruluştan beri yönetim kurulu üyesi olan davacının 2021 yılı Temmuz ayına kadar bu görevini sürdürdüğünü, davacının borcunun farazi değil aksine mahkemeye verdiği beyana dayandığını, ABD Hazinesi tarafından müvekkili şirket adına düzenlenmiş 88.186 USD tutarında şirket isminin yazılı olduğu çek gönderildiğini, çekin 22.02.2017 tarihinde tahsil edildiğini, bu çekin yönetim kurulu başkan yardımcısı …’e sorulduğunda kendisine ait olduğunu söylediğini ve çek bedeli 320.783,23 TL’nin cari hesabına kaydedildiğini, süreç içinde araştırma yapıldığında yetkisi olmadığı halde davalı şirket adına gayrimenkul aldığının, kullandığının ve sattığının anlaşıldığını, bu nedenle bu gayrimenkul ile ilgili olarak Amerika’da dava açıldığını, davacının bu davada avukatı vasıtasıyla mahkemeye sunduğu dilekçesinde, mülkün 2012 yılında….’da satın alındığını, 2015 yılında 875.000,00 USD tutarla sattığını, bunun %10’u olan 87.500,00 USD’nin Amerikan hükümeti tarafından kesildiğini, FIRPTA stopajının faiz dâhil bir yıl sonra Amerikan Hazinesi tarafından 13.12.2016 tarihli 88.186,00 USD tutarında çek düzenleyerek serbest bıraktığını, bu satışla ilgili 700.000,00 USD Amerika’da mülk alım satım işlerini yürüten Van Gent tarafından 04.01.2016 tarihinde … adına Akbank Ankara … Şubesine gönderdiğini, bu tutarın davalı şirketin hesabına intikal ettirildiğini, davacının herhangi bir açıklama yapmaması nedeniyle 700.000,00 USD karşılığı 2.063.250,00 TL’nin davacı … cari hesabına intikal ettirildiğini, böylece toplam 2.384.033,23 TL’nin müvekkili şirket tarafından 24.03.2016 ve 15.05.2017 tarihlerinde yapılan sermaye artışlarında sermaye borcuna mahsup edildiğini, bakiyesinin cari hesapta kaldığını, davacı vekilinin, müvekkilinin kendi parası ile şirket adına mülk alıp satmasının şirkete borçlanması sonucunu doğurmayacağını belirtmesinin Amerikan mahkemesine sunduğu beyanı ile çeliştiğini, davacının butlan ve yokluğunun tespitini talep ettiği 01.06.2021 ve 21.06.2021 tarihli yönetim kurulu kararlarının usul ve esas bakımından yasaya uygun olduklarını, bu konuları görüşmek üzere 01.06.2021 tarihinde yapılacak yönetim kurulu toplantısında hazır olması için davacının çağrıldığını, davacının bu çağrıya yanıt verdiğini ve katılmadığını, TTK m. 393 uyarınca yönetim kurulu üyesinin kendisinin kişisel çıkarıyla şirketin menfaatinin çatışması durumunda müzakerelere katılamayacağını, davacının müvekkili şirkete karşı Ankara 16. İcra Müdürlüğü’nün 2020/2788 E. sayılı takip dosyasından 857.461,37 euro tutarında başlattığı icra takibine itiraz üzerine Ankara 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/136 E. sayılı dosyasıyla açılan itirazın iptali davasının derdest olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacının, davalı şirketin %50 kurucu hissedarı olduğu, diğer %50 hissesinin …’ne ait olduğu, davalı şirketin yönetim kurulunun üç kişiden oluştuğu, şirketin kuruluşunda sermayenin bankaya yatırılarak gerçekleştirildiği, sonraki sermaye artışlarının davacının hissesine düşen tutarın davacının şirketten olan alacağından mahsup suretiyle karşılandığı, davacının yetkisi olmadığı halde davalı şirket adına Amerika’da gayrımenkul aldığı, kullandığı ve sattığını gizlediği, araştırma sonucunda ortaya çıkmasıyla Amerika’da dava açıldığı, davacının Amerikan mahkemesine verdiği beyanında alıp sattığı gayrımenkulün aslında davalı şirkete ait olduğu ve gelirinin Türkiye’ye aktarıldığını beyan ettiği, davalı şirketin iş bu beyanına dayalı olarak satıştan gelen tutarın şirketin gelir hesabına aktarıldığı ve dava konusu iki adet yönetim kurulu kararı alındığı, Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nin 15.05.2017 tarih ve 9326 sayılı nüshasında davalı şirketin 2016 yılı olağan genel kurul toplantısında alınan karar ile sermayesinin 12.000.000,00 TL’den 16.000.000,00 TL’ye artırıldığı, davacı …’in artırılan 4.000.000,00 TL için 2.000.000,00 TL sermaye koyma borcunun şirketteki alacaklarından karşılandığı belirtilerek tescil edildiğinin izlendiği, davalı şirketin, davacının Amerikan mahkemesindeki beyanına ve Türkiye’ye gelen dövize dayalı olarak davalı şirkete ait olduğu iddiasıyla önceden davacının cari hesabına aktardığı tutarları bu kez şirketin hesabına aktardığı, davacının oluşan yeni cari hesabı eksildiğinden sermaye koyma borcunu yerine getirmediği kabul edilerek önce 01.06.2021 tarih 2021/01 sayılı ve takiben 21.06.2021 tarih 2021/02 sayılı yönetim kurulu kararlarının alındığı ve ıskat dahil yasal prosedürleri işleteceğinin ihtar edildiği, davacının da buna karşılık eldeyi davayı açtığı, davacının Amerika’daki mülk satışından davalı şirketin haberdar olduğunu ve gerekli izni aldığını iddia ederek 23.05.2015 tarihli …-… imzalı belgeye ve 16.12.2015 tarihli …….,…,… imzalı belgeye dayandığı, dava konusu edilen 01.06.2021 tarih 2021/01 numaralı yönetim kurulu kararı … ve … tarafından alındığı, yönetim kurulu toplantısı öncesi davacı …’in toplantıya çağrıldığı, adı geçenin yanıt verdiği, dolayısıyla yönetim kurulu toplantısının yapılmasında herhangi bir usulsüzlük bulunmadığı, davacının sermaye artırma borcunun şirketteki alacaklarından karşılanmak suretiyle ödendiği şirket yönetim kurulu kararı ile kabul edilip ticaret sicilinde tescil edildikten sonra şirketin geriye dönüp cari hesapta hata yapıldığı gerekçesiyle yeni cari hesap belirleyip 01.06.2021 tarih, 2021/01 sayılı yönetim kurulu kararını almış olmasının haklı görülemeyeceği, TTK’nın 391. maddesi hükümleri gereğince hem sermayenin korunması ilkesine hem de pay sahibinin hakkının kullanılmasını kısıtlayan hususlara aykırı olduğu, davalı şirket her ne kadar davacı ortağın Amerikan mahkemesindeki beyanları nedeniyle alacağın şirkete ait olduğunu iddia etmekte ise de şirketin aldığı 25.04.2017 tarih 2017/1 sayılı kararın da şirket kabul beyanı mahiyetinde olduğu, bu nedenle alacağın varlığının yargı kararını gerektirdiği, bu hususun davacı tarafından davalı şirket aleyhine açılan 2021/136 E. sayılı itirazın iptali davası kapsamında ele alınacağı, bu karar olmadıkça muaccel bir borçtan söz etmenin ve pay sahibinin mütemerrit olduğunu söylemenin olanaklı olmadığı, 21.06.2021 tarih 2021/02 numaralı kararın Yönetim Kurulu Başkanı ….ile Yönetim Kurulu Üyesi ….. tarafından alındığı, kararın son paragrafında “İş bu nedenlerle …’e TTK’nın 483. maddesi uyarınca 702.110,63 TL tutarındaki eksik sermaye borcunu 315.023,36 TL tutarındaki temerrüt faiziyle birlikte toplam (702.110,63+315.023,36)=1.017.133,99 TL’nin ödenmesi için 1 ay süre tanınmasına, bu çerçevede TTK hükümleri uyarınca gerekli ihtarların …’e gönderilmesine, ödeme yapılmaması durumunda TTK 482 ve 483. maddeleri ile diğer maddelerde belirtilen ıskat dahil tüm müeyyidelerin uygulanmasına ve buna yönelik tüm işlemlerin yerine getirilmesine oy birliğiyle karar verilmiştir.” denildiği, yönetim kurulu kararı netice itibarıyla ıskat dahil tüm müeyyidelerin uygulanmasına yönelik olup kararın içeriği yönetim kurulu üyesinin kişisel menfaati ile şirketin menfaatinin çatıştığını gösterdiğinden çıkar çatışması nedeniyle davacı katılmaksızın karar alınmasında herhangi bir usulsüzlük bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne, davalı şirketin 01.06.2021 tarih 2021/01 ve 21.06.2021 tarih 2021/02 sayılı yönetim kurulu kararlarının batıl olduğunun tespitine karar verilmiş, hüküm, davalı vekili ve katılma yoluyla davacı vekilince istinaf edilmiştir.
IV. İSTİNAF
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davalı şirketçe, davacı tarafından şirkete döviz cinsinden borç para verildiği iddiasıyla eldeki davadan önce başlatılan ilamsız icra takibine davalının itiraz etmesi üzerine itirazın iptali davası açıldıktan sonra bu şekilde tek taraflı olarak yönetim kurulu kararı ile davacının sermaye koyma borcunu ifa etmediğine dair karar alınmasının hatalı olup İlk Derece Mahkemesince, TTK’nın 391/1-b ve c hükümleri gereğince hem sermayenin korunması ilkesine hem de pay sahibinin hakkının kullanılmasını kısıtlayan hususlara aykırı kabul edilerek dava konusu 01.06.2021 tarih, 2021/01 sayılı yönetim kurulu kararının batıl olduğunun tespitine karar verilmesinde herhangi bir isabetsizlik görülmediği, dava konusu davacının sermaye koyma borcunu belirleyen 01.06.2021 tarihli ve 2021/1 sayılı yönetim kurulu kararına konu davacı hesabına ödenen ABD’deki taşınmazın satış bedeli ile stopaj bedelinin taşınmazın esasen davalı şirkete ait olduğundan davalı şirkete ait olduğuna yönelik davalı savunması gözetildiğinde davacının temerrütünün söz konusu olabileceği davalı şirketin muaccel bir sermaye alacağının bulunmadığı, davalı şirketin söz konusu taşınmazın satış ve stopaj bedelinin davalı şirkete ait olduğunun tartışmalı olduğu ve varlığı tartışmalı bir alacaktan dolayı davacının sermaye koyma borcunda temerrüte düştüğü kabul edilemeyeceğine göre İlk Derece Mahkemesince davalı şirketin yönetim kurulunca alınan 21.06.2021 tarih ve 2021/2 sayılı kararın batıl olduğunun tespitine karar verilmesinde herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davacı vekilinin katılma yoluyla istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının 21.06.2021 tarih 2021/02 sayılı yönetim kurulu kararının gerekçesi yönünden kaldırılmasına, yeniden hüküm kurulmasına, davanın kabulü ile davalı şirketin 01.06.2021 tarih 2021/01 numaralı yönetim kurulu kararının yoklukla batıl olduğunun tespitine, 21.06.2021 tarihli yönetim kurulu toplantısı usulsüz yapıldığından alınan kararların yoklukla batıl olduğunun tespitine karar verilmiş, hüküm, davalı vekili ve katılma yoluyla davacı vekilince temyiz edilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Dava ve Hukuki Nitelendirme
Dava, davalı anonim şirketin 01.06.2021 tarih ve 2021/01 sayılı ve 21.06.2021 tarih ve 2021/02 sayılı yönetim kurulu kararlarının mutlak butlanla batıl olduğunun tespiti istemlerine ilişkindir.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 355. vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi aynı Kanun’un 369/1 hükmü ve 371. maddesinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
Kararın Sonucuna ve Tam Künye Bilgilerine Erişin
Kararın sonucunu görmek, tam künye bilgileriyle kopyalamak ve PDF olarak indirmek için abone olun veya bir reklam filmi izleyin...