Karar Metni
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 21. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada Konya 2. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 11/09/2017 tarih ve 2014/782 E- 2017/644 K. sayılı kararın davacı ve davalılar vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi’nce verilen 18/04/2019 tarih ve 2018/177 E- 2019/525 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı ve davalılar vekilleri tarafından istenmiş ise de 27/12/2019 tarihinde davalılar vekili tarafından verilen duruşmadan vazgeçme dilekçesi de dikkate alınarak, dosyanın incelemesinin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalı şirketin yurt dışında birçok ülkede yatırılan paraların istenildiği her an geri çekilebileceği ve karşılığında yüksek oranda faiz verileceği garantisi ile davalı tarafa 110.702 DM karşılığı 121.714,00 TL verdiğini, müvekkilinin ihtiyacı nedeniyle ödediği parasını talep ettiğini, ancak ödediği parayı bir türlü geri alamadığını, hukuken geçerli bir ortaklığının bulunmadığını, davalıların planlı olarak belirsiz bir durum yaratarak çift kayıt tuttuğunu, davalı şirket ve temsilcisinin Sermaye Piyasası Kurulu’nun haklarında yasal işlem başlattığını, diğer davalı gerçek kişilerin de şirket veya şirketlerin yöneticisi olması nedeniyle müvekkilini zarara uğrattığından sorumluluğunun söz konusu olduğunu ileri sürerek, müvekkilinin davalı şirketlerde geçerli bir ortaklığı bulunmadığının tespiti ile müvekkilinden haksız olarak tahsil edilen 110.702 DM karşılığı 121.714,00 TL’nin fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla, şimdilik 7.500,00 TL’lik kısmının davalılardan ödendiği tarihten itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı, 19/01/2106 tarihli ıslah dilekçesiyle 7.500,00 TL olarak açılan davanın 94.500,00 TL artırılarak toplam 102.000,00 TL’nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalılardan tahsili talep edilmiştir.
Davalılar vekili, davacı ile davalı şirketler arasında iddia edildiği gibi davalıları borç altına sokacak herhangi bir hukuki işlem bulunmadığını, davalılarca davacıdan herhangi bir para tahsil edilmediğini, davacının tüm taleplerinin zamanaşımına uğradığını, ödeme tarihinden itibaren ticari faiz talebinin hukuki dayanağının bulunmadığını, gerçek dışı müvekkillerinin ise şirket sorumluluğu kapsamında sorumluluklarının bulunmadığını, bu nedenlerle davacının davasının reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … vekili Av. … açılan davayı kabul etmediklerini, davanın reddini talep etmiş ve yargılama aşamasında çekildiği görülmüştür.
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ile tüm dosya kapsamına göre; davalı tarafın hak düşürücü süre ve zamanaşımı def’inin yerinde olmadığı, davalı şirketin SPK’ya kendisinin sunduğu CD’ler gereğince alınan bilirkişi raporuna göre davacının davalı şirkete 56.588 Euro ödeme yaptığı, davacının dava dilekçesinde tercihini TL’den yana kullandığını, ıslah tarihindeki kurun esas alınamayacağını, bu nedenle dava tarihi itibariyle Merkez Bankası efektif satış kuruna göre 1 Euro= 2,13 TL’den 120.532,00 TL olduğunu, ancak davacının ıslah dilekçesinde 102.000,00 TL alacak talep ettiğinden, talep aşılamayacağından davacının davasının kabulü ile 102.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmiştir.
Karara karşı davacı ve davalılar vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
Ankara Bölge Adliye Mahkemesince, tüm dosya kapsamına göre; ilk derece mahkemesince verilen kararda usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı gerekçesiyle davacı ve davalı vekillerinin istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı ve davalılar vekilleri temyiz etmiştir.
(1) Dava, geçerli şekilde ortaklık ilişkisinin kurulmadığının tespiti ve bu amaçla verilen paranın tahsili istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince davanın kabulüne dair verilen karara karşı davacı ile davalı şirket ve davalılar … ve … vekillerince yapılan istinaf başvurusu bölge adliye mahkemesince yazılı gerekçelerle esastan reddedilmiştir.
Ancak, 07.12.2019 tarih, 30971 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 7194 sayılı Dijital Hizmet Vergisi ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 41. maddesinde 25/3/1987 tarihli ve 3332 sayılı Sermaye Piyasasının Teşviki, Sermayenin Tabana Yaygınlaştırılması ve Ekonomiyi Düzenlemede Alınacak Tedbirler İle 5422 Sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu, 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu ve 3182 Sayılı Bankalar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanuna aşağıdaki geçici maddenin eklendiği belirtilmiş olup, işbu geçici 4. maddede ”31/12/2014 tarihine kadar, pay sahibi sayısı nedeniyle payları halka arz olunmuş sayılan ve payları borsada işlem gören anonim ortaklıklar tarafından doğrudan veya dolaylı olarak nominal ya da primli değer üzerinden pay veya pay adı altında satışı yapılmış olan her türlü araç, 6/12/2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun kaydileştirmeye ilişkin şartlarına tabi olmaksızın 29/6/1956 tarihli ve 6762 sayılı mülga Türk Ticaret Kanunu ile 13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu kapsamında pay addolunur, bu ortaklıklara yapılan ödemeler pay karşılığı yapılmış kabul edilir ve ortaklık ilişkisi kurulmuş sayılır. Bu payların kaydileştirilmemiş olması ortaklık haklarına halel getirmeyeceği gibi ortaklık ilişkisinin kurulmadığı da iddia edilemez. Birinci fıkra kapsamında kurulmuş olan ortaklık ilişkileri hakkında; geçerli bir ortaklık ilişkisi bulunmadığı veya primli pay satışı yapıldığı ileri sürülerek sebepsiz zenginleşme, haksız fiil, sözleşme öncesi görüşmelere aykırılık veya sözleşmeye aykırılık nedenlerine dayalı olarak açılan ve kanun yolu incelemesindekiler dahil görülmekte olan menfi tespit, tazminat veya alacak davalarında, karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilir ve yargılama gideri ile maktu vekalet ücreti ortaklık üzerinde bırakılır.” hükmü düzenlenmiş, aynı Kanun’un 52/1-h maddesinde de işbu hükmün yayımı tarihinde yürürlüğe gireceği hükme bağlanmıştır.
Bu durum karşısında, mahkemece, taraf iddia ve savunmalarının Sermaye Piyasası Kanunu’nun 16. maddesi ve anılan yasal düzenleme kapsamında değerlendirilerek sonucuna göre bir karar vermek üzere bölge adliye mahkemesi kararının re’sen bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
2- Bozma sebep ve şekline göre davacı ile davalı şirket ve davalılar … ve … vekillerinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
Kararın Sonucuna ve Tam Künye Bilgilerine Erişin
Kararın sonucunu görmek, tam künye bilgileriyle kopyalamak ve PDF olarak indirmek için abone olun veya bir reklam filmi izleyin...