MahkemeYargıtay 11. Hukuk Dairesi
Esas No 2018 / ****
Karar No 2020 / ****
Karar Tarihi **.03.2020
Karşı OyYok

Karar Metni

MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen davada İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesince bozmaya uyularak verilen 08/05/2018 tarih ve 2016/513-2018/507 sayılı kararın Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi taraf vekilleri, 19.07.2018 tarihli tashih talebinin reddine ilişkin ek kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş olduğu anlaşılmakla, duruşma için belirlenen 03.03.2020 günü hazır bulunan davacı vekili Av. … ile davalı vekili Av. … Kelemci dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin yapılması muhtemel bir uçuş için davalıya 50.000 USD ödeme yaptığı halde uçuşun gerçekleşmediğini, iade talebinin müvekkilince kabul edilmeyen 266.500 USD alacaklı olunduğu gerekçesiyle davalı tarafından reddedildiğini, verilmeyen hizmetin parasının tahsili için başlatılan icra takibine itiraz edildiğini ileri sürerek, itirazın iptalini ve icra inkâr tazminatının tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin davacıya herhangi bir borcunun bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davacı ile davalı arasında uçak kiralama konusunda anlaştıkları yönünde bir ihtilaf bulunmaması, davacının davalıya 50.000 USD ödeme yapmış olması, davalının uçağını pazardan çekmemesi nedeniyle zararının oluşmadığı, davalının rezervasyon süresinde yaptığı ve davacının da kabul ettiği masrafların ise 3.008,31 USD olduğunun tespit edildiği, davacının kabul ettiği masrafların düşülmesinden sonra alacağının 46.991,69 USD olduğu gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile, davalının itirazının iptaline, takibin 3.008,31 USD alacak üzerinden devamına karar verilmiş, davacı vekili tahsis isteminde bulunmuş, mahkemece 19.07.2018 tarihli kararla tashih isteminin reddine karar verilmiştir.
Mahkemece verilen 19.07.2018 tarihli tashih isteminin reddi kararı davacı vekili, esas karar ise, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
1- Davacı vekilinin Mahkemenin 19.07.2018 tarihli tashih isteminin reddi kararına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2- Dava, verilmeyen uçuş hizmeti nedeniyle ödenen bedelin tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkin olup, mahemece yukarıda özetlenen gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
6100 sayılı HMK’nın 294/3 madde ve fıkrasında “Hükmün tefhimi, her hâlde hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur. “ aynı Yasa’nın 297/2 madde ve fıkrasında ise “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” hükmü düzenlenmiştir.
Ayrıca, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası yargılamanın açıklığı ilkesini kabul etmiştir. Gerek mülga 1086 sayılı HUMK’nun 382 ve devamı maddelerinde gerekse de yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK’nın 294 vd. maddelerinde hükmün nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca hükme bağlanmıştır. Yargılamanın açık bir şekilde yapılması ve tesis edilen hükmün açıkça belirtilmesi ilke olarak kabul edilmiştir. Bu nedenle hükmün açık, anlaşılır ve şüpheye yer vermeyecek şekilde infazı kabil olarak kurulması ve de en önemlisi sonradan yazılacak gerekçeli kararın kısa karara uygun bulunması gerekir. Aksi halde, yargılamanın açıklığı ilkesi dolayısıyla kamu vicdanı zedelenmiş olacaktır. Kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki olmaması gerektiği gibi, gerekçe ile hüküm fıkrası arasında da çelişki bulunmaması yasal bir zorunluluk olup, HMK’nın 298/2. maddesinde gerekçeli kararın tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı düzenlenmiştir. Kararların bu hususlara aykırı oluşturulması mahkeme kararlarına duyulan güveni sarsacağı gibi, verilen kararların hukuki denetiminin yapılmasını da olanaksız kılmaktadır.
Somut olayda mahkemece, kararın gerekçe kısmında davacının davalıya 50.000,00 USD ödeme yaptığı, davalının uçağını çekmemesi nedeniyle zararının oluşmadığı, davalının rezervasyon süresinde yaptığı ve davacının da kabul ettiği masrafların 3.008,31 USD olduğu ve bu masrafların düşülmesinden sonra davacının alacağının 46.991,69 USD olduğu kabul edilerek davanın kısmen kabulüne karar verildiği belirtilmesine rağmen hükümde ”…takibe itirazın iptaline, takibin 3.008,31 USD alacak üzerinden devamına, bakiye istemin reddine…” ifadelerine yer vermek sureti ile gerekçe ile hüküm arasında çelişki yaratır şekilde karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
3- Bozma sebep ve şekline göre, davacı vekilinin sair, davalı vekilinin tüm temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.

Kararın Sonucuna ve Tam Künye Bilgilerine Erişin

Kararın sonucunu görmek, tam künye bilgileriyle kopyalamak ve PDF olarak indirmek için abone olun veya bir reklam filmi izleyin...