MahkemeYargıtay 11. Hukuk Dairesi
Esas No 2020 / ****
Karar No 2020 / ****
Karar Tarihi **.09.2020
Karşı OyYok

Karar Metni

MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen davada Niğde 2. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 11.10.2016 tarih ve 2015/124 E.- 2016/247 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin usulden reddine dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi’nce verilen 23.11.2017 tarih ve 2017/847 E.- 2017/1683 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davacı şirketin kuruluş aşamasında şirketin giderleri için bankadan kredi kullanılması gerektiğini, davalının da kendisine ait evi bankaya ipotek ederek kendi adına fakat şirket menfaatine kredi kullandığını, bunun karşılığında şirkete ait çekin düzenlenerek davalıya teslim edildiğini, davacı şirketin kredi taksitlerini düzenli olarak ödediğini, ancak davalının, söz konusu teminat çekine istinaden davacı şirket hakkında takip başlattığını, çekin düzenlenme tarihi ile ipotek karşılığı kullanılan kredinin tarih aralığının aynı olduğu, bu durumun, çekin, teminat çeki olduğunun ispatı olduğunu ileri sürerek, davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine ve davalı aleyhine kötüniyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının davalıya kambiyo senedine dayalı borcu bulunduğunu, davacının iddialarının yersiz olduğunu, bunları yazılı belge ile ispatlaması gerektiğini belirterek, davanın reddi ile davacı aleyhine tazminata hükmedilmesini istemiştir.
İlk derece mahkemesince, davacı vekilinin yemin deliline başvurmuş olduğu, davalı asilin, 11.10.2016 tarihli duruşmada, davacı şirketin menfaatine kredi kullanmadığı, kredi çekilebilmesi amacıyla evini devretmediği, icraya konu senedin teminat senedi olmadığı, davacı şirkete para verdiği yönünde yemin beyanında bulunduğu, yemin son ve kesin delil olduğundan ve davalı asil de yemin etmiş olduğundan, davacının iddialarını ispat edemediği gerekçesiyle davanın reddine, davacının kötüniyetli olduğu ispatlanamadığından, davalının kötüniyet tazminat talebinin reddine karar verilmiş, hükme karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesi’nce, istinaf başvurusunun iki haftalık yasal süre içinde yapılmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun usulden reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Dava dosyasının incelenmesinden; ilk derece mahkemesinin yargılamayı sonlandırdığı kısa kararda ve gerekçeli kararda kanun yoluna başvuru süresinin on beş gün olarak belirtildiği, davacı vekilinin belirtilen bu süreye göre kanun yoluna başvuru dilekçesini sunduğu anlaşılmıştır.
Anayasa’nın 40. maddesinin ikinci fıkrasında devletin işlemlerinde ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorunda olduğu ifade edilmiştir. 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297. maddesinin “ç.” bendi uyarınca da hükümde, kanun yolları ve süresinin gösterilmesi bir zorunluluktur. Kanun koyucu, devlet organlarının tesis ettiği işlemlere karşı kanun yolları ve hangi mercilere başvuracağı ve başvuru süresi bakımından tarafların doğru bilgi sahibi olmalarını sağlayarak, dağınık mevzuat karşısında hangi yola müracaat edeceğini bilmeyen yahut tereddüt eden bireylerin hak arama özgürlüğünü etkin ve sağlıklı bir şekilde kullanmalarını amaçlamıştır.
Anayasa Mahkemesi de birçok kararında başvurucuların gerekçeli kararda belirtilen süreye güvenerek hareket etmesinin makul görülebileceğini, mahkemenin kanun yolunu ve süresini taraflara doğru gösterme yükümlülüğü dikkate alındığında, temyiz süresinin mahkeme kararında farklı belirtilmiş olması karşısında, kanunda belirtilen süre olduğunu kabul ederek dilekçenin reddine karar veren değerlendirmelerin mevzuat hükümleri çerçevesinde ve öngörülebilirlik sınırları içinde olduğunun kabul edilemeyeceğini, yapılan yorumun başvurucuların temyiz hakkını kullanmayı imkânsız kılacak ölçüde ve aşırı şekilci bir yaklaşımla elde edildiğini ve bu açıdan kararın başvurucuların mahkemeye erişim hakkını zedelediği sonucuna ulaşarak, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir. (Anayasa Mahkemesi’nin 2014/819 başvuru numaralı ve 09.06.2016 tarihli (29757 sayılı ve 29.06.2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan kararı).
Somut olayda; İlk Derece Mahkemesince kısa kararda ve gerekçeli kararda istinaf süresi kararın tebliğ tarihinden itibaren on beş gün olarak açıklanmıştır. Gerekçeli karar davacı vekiline, 21.02.2017 tarihinde tebliğ edilmiş, davacı vekili ise 08.03.2017 tarihinde, kısa kararda ve gerekçeli kararda bildirilen on beş günlük süre içinde harç ve giderlerini yatırarak karara karşı istinaf yoluna başvurmuştur.
Her ne kadar kanun yolu ve süresi, ilgili kanun maddelerinde açıkça belirtilmiş ise de, Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda açıklanan kararı ve Anayasa’nın 40/2. maddesi ile 6100 Sayılı Kanun’un 297. maddesinin “ç.” bendi gereğince yargı organlarının yanlış yönlendirmesi sonucunda ilgililerin hak kaybına uğramayacağının kabul edilmesi gerekir.
Davacı vekilince karara karşı, kanuni iki haftalık süre geçtikten sonra ve fakat kısa ve gerekçeli kararda bildirilen on beş günlük süre içerisinde istinaf yoluna başvurulduğu açıktır. Kısa kararda ve gerekçeli kararda, kanun yolunun ve süresinin yanlış gösterilmesi karşısında, hak arama özgürlüğü ve adil yargılanma hakkı açısından davacı vekilinin karara karşı süresinde istinaf yoluna başvurduğunun kabul edilmesi bir zorunluluktur. Bu durumda; Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi’nin karara karşı süresinde istinaf yoluna başvurulmadığı gerekçesiyle başvurunun usulden reddine ilişkin kararı isabetli olmamıştır. Belirtilen sebeple; işin esasına girilerek davacı vekilinin istinaf sebepleri incelenmek üzere kararın bozulması gerekmiştir.

Kararın Sonucuna ve Tam Künye Bilgilerine Erişin

Kararın sonucunu görmek, tam künye bilgileriyle kopyalamak ve PDF olarak indirmek için abone olun veya bir reklam filmi izleyin...