Karar Metni
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 12. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 26.12.2017 tarih ve 2016/113 E- 2017/1067 K. sayılı kararın davalı şirket vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin kabulüne dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi’nce verilen 23.05.2019 tarih ve 2018/1113 E- 2019/727 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili ve davalılar … ve … vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davacı ile davalı şirket arasında akdedilen ve diğer davalılarında garantör olduğu sözleşme ve taahhütname uyarınca yıllık alınması gereken beyaz ürünün eksik alındığını, sözleşme tarihi olan 20.09.2010 ile sözleşmenin sona erdiği 13.10.2014 tarihleri arasında eksik alımdan kaynaklı cezai şart alacağının fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000 USD’nin cezai şart tutarının fiili ödeme tarihinde ki kur üzerinden TL karşılığının temerrüt tarihinden itibaren işlemiş ve işleyecek bankaların dövize uyguladıkları en yüksek ticari avans faizi ile birlikte davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … Turz…Ltd Şt vekili, taraflar arasında ki sözleşme dönemsel edim içeren bir sözleşme olduğundan ve dönem sonunda cezai şart hakkı saklı tutulmadan ya da çekince konulmadan ifa kabul edildiği için cezai şarttan vazgeçildiğini, davacının cezai şart hakkını saklı tuttuğuna dair usulüne uygun bir bildiriminde bulunmadığını aksi kanaat hasıl olması halinde, cezai şartın fahiş olup olmadığı yönünde inceleme yapılarak cezai şartın fahiş olması halinde uygun bir indirim yapılması gerektiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Diğer davalılar cevap sunmamıştır.
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda, taraflar arasında imzalanan 20.09.2010 tarihli bayilik sözleşmesi ile yine bu sözleşmenin ayrılmaz bir parçası olduğu kabul edilen protokolün 5.maddesinde yer alan düzenlemeler, bayilik sözleşmesindeki bayinin sözleşme yükümlerine aykırı davranışı halinde …’in hakları ve yine cezai şart hükümleri birlikte değerlendirildiğinde, davacının cezai şart talep hakkının bulunduğu, davacının 20.12.2012 tarihli yazıyla eksik akaryakıt alımı yapıldığı belirtilerek satış taahhüdünü ihlal nedeniyle doğmuş ve doğacak tüm hak ve taleplerin saklı tutulduğunun davalıya bildirildiği, bu durumda davacının ceza koşulundan zımnen feragat edildiği yönünde bir sonuca varılamayacağı ayrıca davacının son yıla dair cezai şart isteminde bulunabileceği davacı yanın talep miktarının arttırılmasına dair 17.11.2017 tarihli talebi de dikkate alınarak davanın kabulü ile cezai şart alacağının davalı şirket yönünden 11/01/2016 temerrüt tarihi ve diğer müşterek borçlu müteselsil kefil davalılar yönünden ise dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte tahsiline karar verilmiştir.
Karara karşı davalı şirket vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Bölge adliye mahkemesince, taraflar arasında düzenlenen 20.09.2010 tarihli sözleşme uyarınca ilk mal alım tarihi olan 20.09.2010 dan itibaren ilk yılın sonunda ilk yıl için herhangi bir uyarı yapılmadığı, ikinci yılın sonunda ise davacının uyarıda bulunduğuna dair 22.10.2012 tarihli yazıya ait gönderi belgesi incelendiğinde gönderilen belgenin içeriğine dair bir bilginin yer almadığı, bu durumda davacının bu yazıyı davalıya gönderdiğini ispat edemediğinin kabulü gerektiği, kaldı ki aksi düşünülse bile, ikinci yılın bitim tarihi olan 19.09.2012 ve yazı tarihi olan 22.10.2012 tarihleri arasında da davacının 09.10.2012, 12.10.2012, 15.10.2012 ve 17.10.2012 tarihli faturalar ile davalıya mal satıp teslim ettiği ,bu durumda “bayiye mal vermeden önce çekincenin bildirilmesi” koşulunun da yerine getirilmediği ve buna bağlı olarak da ikinci yıla ilişkin cezai şart alacağının doğmadığının kabulü gerektiği gerekçesiyle hüküm davalılar … ve … yönünden kesinleşmiş olmakla birlikte, kararın bütünlüğünü temin açısından hükmün kesinleşen yönleri dikkate alınarak davalı şirket vekilinin istinaf başvurusunun esastan kabulü ile ilk derece mahkemesinin davalı şirket yönünden kaldırılmasına ve davalı şirkete yönelik davanın reddine karar verilmiştir.
Karar davacı ve davalı … ve … vekilince temyiz edilmiştir.
Dava asgari alım taahhüne uyulmamasından kaynaklanan cezai şart alacağına ilişkindir.
Davacı, dönemsel ifa ile ilgili karşı tarafın edimini tam olarak yerine getirmemesine rağmen müteakip yıllar ihtirazi kayıt koymadan mal teslim etmesi zımnen haktan feragat anlamına gelmekte ise de taraflar arasındaki sözleşme ve buna ilişkin bayililik protokloünün 5/2. maddesinde “Bayi’nin …’e karşı her ne suretle olursa olsun üstlenmiş olduğu yükümlülük ve taahhütlerden herhangi birinin ihlali halinde , … lehine doğacak hakların bir ya da birkaçının … tarafından Bayi’ye karşı zamanında kullanılmaması … tarafından bu haklardan feragat edildiği anlamına gelmez…. bu haklarını mevzuat ve yasalarda belirlenen sürelerde her zaman için kullanabilir.” hükmü yer aldığından yeni mal tesliminin sözleşmenin eylemli olarak tadil edildiği anlamına gelmeyeceği bu durumda mahkemece tartışılan ihtirazi kayıt ihtarının davalıya tebliğ edilip edilmemesinin de sonuca bir etkisi bulunmayacağı gözetilerek ve davacının kısmi kabul ile sonuçlanan ilk derece mahkemesi kararı aleyhine istinaf başvurusunda bulunmaması da nazara alınarak varılacak uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile hüküm kurulması isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir.
Kararın Sonucuna ve Tam Künye Bilgilerine Erişin
Kararın sonucunu görmek, tam künye bilgileriyle kopyalamak ve PDF olarak indirmek için abone olun veya bir reklam filmi izleyin...