Karar Metni
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 12. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 15.05.2019 tarih ve 2017/270 E. – 2019/411 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin kabulüne dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi’nce verilen 26.12.2019 tarih ve 2019/1523 E. – 2019/1633 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili; müvekkilinin %50 ortağı olduğu dava dışı Tasfiye Halinde Hitit…A.Ş.’nin tasfiye memurunun davalı olduğunu, tasfiye halindeki şirkete ait 4 adet göz lazer cihazından ikisinin müvekkiline, diğer ikisinin ise dava dışı diğer ortak şirkete verilmesi hususunda anlaşıldığını, anılan cihazlardan Almanya’da kullanım izni bulunan 2 cihazın her iki ortağa da eşit olarak paylaştırılması hususunda anlaşılmasına ve bu durumun davalı tarafça bilinmesine rağmen 04.04.2016 tarihli faturayla müvekkiline fatura edilen cihazların Almanya’da kullanım izni olmayanlarından seçildiğini, bu durumun tesadüfen öğrenildiğini, bu hususta tasfiye halindeki şirketin mali müşaviriyle yapılan görüşme sonrasında 04.04.2016 tarihli faturada cihaza ait seri numarasında kaşe ve imzasız şekilde elle düzeltme yapıp kiracı tasfiye halindeki şirkete gönderdiğini, müvekkilince yapılan araştırma sonucu belirtilen faturanın tasfiye halindeki şirket mizanına kaydedilmediğinin ve fatura aslında da herhangi bir düzeltmenin de yapılmadığının öğrenildiğini, bunun üzerinde tasfiye halindeki şirketin mali müşaviri tarafından fatura aslına “numara tarafımızdan kayıtlara uygun olarak düzeltilmiştir” ibaresi yazılarak imzalandığını, ayrıca müvekkilinin yetkilisine 27.02.2017 tarihli yazı verildiğini, ayrıca düzeltemeye davalının kaşe vurması gerektiğinin belirtildiğini ancak davalının söz konusu onay işlemini yapmaktan imtina ettiğini, anılan olaylar sırasında müvekkiline ait cihazların hard diskleriyle önemli parçalarının sökülerek alındığını, bu olaylar nedeniyle davalıyla beraber ilgililer hakkında suç duyurusunda bulunulduğunu, davalının bu hareketleriyle tarafsız davranmayıp müvekkili aleyhine hareket ederek, aradaki güvenin sarsılarak azli için gereken şartların oluştuğunu ileri sürerek davalının Tasfiye Halinde Hitit..A.Ş.’nin tasfiye memurluğundan azliyle mahkemece yeni tasfiye memuru atanmasını talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; göz lazer cihazlarına dair iddiaların yerinde olmadığını, müvekkili tasfiye memuru ve mali müşavirin göreve başladığında bu cihazları görmediklerini, anılan cihazların ülkemize hiç getirilmediğini, bu nedenle hangi cihazın kullanma izninin olmadığının bilinemeyeceğini, faturaların düzenlendiği tarihte müvekkilinin tasfiye memuru sıfatına haiz olmadığını, faturaların düzenlendikten yaklaşık bir yıl sonra cihazları kullanan kiracı tarafından cihazların seri numaralarının istenmesi üzerine ortaya çıktığını, tasfiye memurunun fatura üzerinde mali müşavir … tarafından yapılan düzeltmeye onay vermesi tasfiye işlemlerinden olmayıp ancak tüm ortakların buna onay vermesi halinde yapılabileceğini, ayrıca davacı şirkette 22.07.2014 ile 03.06.2016 tarihleri arasında yetkili müdürün … olduğunu, uyuşmazlık konusu cihazları teslim alan ve Almanya’da bulunan Lasikland firmasına kiraya veren ve gelir elde eden kişi olduğunu, davacı şirkete 80.000 Euro bedel ile fatura edilen 2 adet lazer cihazın 10.000 Euro’sunun ödendiğini, bakiye 70.000 Euro borcu bulunduğunu, yine diğer ortak Arena .. A.Ş.’nin de 70.000 Euro borcu bulunduğunu, borçların ödenmesi için ihtarnameler gönderildiğini, tarafların borçlarını ödemediklerinden dolayı tasfiyenin sonlandırılamadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
İlk derece mahkemesince, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; davalının tasfiye memurluğundan haklı sebeple azli talebine dayanak yapılan ve düzeltilmesi gerektiği bildirilen her iki faturanın da 04.04.2016 tarihli olduğu, davalının ise 2 ay sonra 03.06.2016 tarihinde tasfiye memurluğuna seçildiği, davalıdan yapması beklenen düzeltmenin de TTK 542/1-b maddesi kapsamında kalmadığı gibi, anılan, itham edildiği düzeltmeyi yapmasının da, bu nedenle azli hususunda haklı sebep teşkil etmeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesince, tüm dosya kapsamına göre; davacı vekilinin istinaf başvurusunun, tasfiyeden önceki döneme ilişkin faturadaki düzeltmenin onaylanması talebinin tasfiyenin gerektirmediği yeni bir işlem olması nedeniyle tasfiye memurunun TTK 542/b maddesi uyarınca yapabileceği işlemlerden olmadığı, ancak faturanın düzenlendiği tarihte davalının tasfiye memuru sıfatına haiz değil ise de öncesinde şirketin yöneticisi olup talebe konu faturaların davalının şirketi yönettiği dönemde düzenlendiği, davacının, davalıdan şirketin yöneticisi olarak düzeltmeye onay vermesini talep ettiği, buna göre tasfiye memurunun kendi müdürlük yaptığı dönemde yaptığı işlem nedeniyle davacı ile kendi arasında ve dava dışı ortak lehine ortaklar arasında mal paylaşımı konusunu da ihtilaf oluşumuna sebep olduğu ve ihtilafın çözümü noktasında herhangi bir işlem yapmadığı, bu durumun davalı tasfiye memurunun tasfiye işlemlerinde tarafsız davranmayacağı yönünde davacı açısından objektif ve makul şüpheye yol açacak güven sarsıcı davranış niteliğinde olup, tasfiye memurunun azli konusunda haklı sebep oluşturduğu gerekçesiyle kabulüne, ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılarak Tasfiye Halinde Hitit Özel Sağlık Hizmetleri Med. İnş. San. ve Tic. A.Ş.’nin tasfiye memuru olan davalının tasfiye memurluğundan azline, karar kesinleştiğinde yeni tasfiye memurunun tayinine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK’nın 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK’nın 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
Kararın Sonucuna ve Tam Künye Bilgilerine Erişin
Kararın sonucunu görmek, tam künye bilgileriyle kopyalamak ve PDF olarak indirmek için abone olun veya bir reklam filmi izleyin...