MahkemeYargıtay 11. Hukuk Dairesi
Esas No 2020 / ****
Karar No 2021 / ****
Karar Tarihi **.03.2021
Karşı OyYok

Karar Metni

MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 21. HUKUK DAİRESİ

Taraflar arasında görülen davada Eskişehir Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 25.01.2017 tarih ve 2016/385 E. – 2017/58 K. sayılı kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin kısmen kabulüne dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi’nce verilen 20.03.2019 tarih ve 2018/134 E. – 2019/346 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi duruşmalı olarak davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, duruşma için belirlenen 01.03.2021 günü hazır bulunan davacı vekili Av. … ile davalı vekili Av. … dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davacının dava dışı Değirmencioğlu ..Gıda Ltd.Şt ile aralarında akdedilen 05.07.2012 tarihli genel kredi sözleşmesine davalının müşterek müteselsil kefil olduğunu, kullandırılan kredilerin geri ödemesinin yapılmadığını, davalıya gönderilen ihtarnameye rağmen ödeme yapılmadığından davalı hakkında icra takibi başlatıldığını, başlatılan takibe haksız itiraz edildiğini belirterek itirazın iptaline, %20 oranında icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının Değirmencioğlu Ltd.Şti’ne kullandırdığı ticari kredi sözleşmesinde kefalet imzasının bulunmadığını ve takibe konu sözleşmede k imzalı nüshanın sonradan eklendiğini, davalının kefili olduğu Değirmencioğlu ticaret unvanlı adi ortaklığın ise sona erdiğini ve borçlu olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davacı bankanın takip tarihi itibarıyla alacaklı olduğu miktarın tespit edildiği, banka ile asıl borçlu şirket arasındaki genel kredi sözleşmesinde davalının imzasının bulunduğu, bu nedenle davalının kefil olarak sorumluluğunun doğduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karara karşı davalı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Bölge adliye mahkemesince, davalının kefil olarak açıkca imzasını inkar etmediği genel kredi sözleşmesinin yasaya uygun olduğunu, sözleşmeye sonradan eklenti yapılmadığını, davalının ihtarname ile temerrüde düşürüldüğünü ancak mahkemece rapora dayalı hesaplamada hataya düşüldüğününü, raporun denetime elverişli olması nedeniyle yeniden rapor alınmasına gerek olmadığı ve yapılan inceleme sonunda davalının borçlu olduğu tutarın davacı talebi ile bağlı kalınarak 1.057.231,88 TL olduğu, mahkemece bilirkişi raporundaki hesaplama hataları dikkate alınıp davalının dava konusu icra takibinde tespit edilen bu alacağa yönelik takibe itirazının haksız olduğu gözetilerek davanın bu miktarlar üzerinden kısmen kabulüne karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle davalının istinaf talebinin kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için davalı kefil hakkında başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali davasıdır. Dava dosyası içinde bulunan 05.07.2012 tarihli sözleşme fotokopisinin incelenmesinden, sözleşmenin bütünlük içinde olduğu ve bu sözleşmede davalının müteselsil kefil olarak imzasının bulunduğu, eş rızasının da alınmış olduğu görülmektedir. İlk Derece Mahkemesi ve Bölge Adliye Mahkemesince yapılan incelemede, davalının kefaletinin geçerli olduğu ifade edilmiş ise de davalı, takibe konu kredi borçlarından sorumlu olmadığını, kendisinin kefaleti ile bir kredi kullandırılmadığını savunmuştur.
İlk derece mahkemesince hükme esas alınan bilirkişi raporu dosya üzerinden yapılan inceleme ile verilmiş olup, banka kayıt ve belgeleri mahallinde incelenmemiştir. Davalı, uyuşmazlık konusu kredi borcunun başka kredi sözleşmesinden kaynaklandığını ileri sürmüş ancak banka kayıtları üzerinde yerinde inceleme yapılmadığından bu durum net olarak tespit edilememiştir.
İcra takibine konu kredi borcunun davalının imzaladığı genel kredi sözleşmesinden kaynaklanıp kaynaklanmadığı ve buna bağlı olarak icra takip tarihi itibariyle alacak tutarının tespiti için yerinde inceleme ile bilirkişiden ek rapor alınarak uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken davalının itirazlarını karşılamayan rapor sonucuna göre yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, temyize konu Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir.

Kararın Sonucuna ve Tam Künye Bilgilerine Erişin

Kararın sonucunu görmek, tam künye bilgileriyle kopyalamak ve PDF olarak indirmek için abone olun veya bir reklam filmi izleyin...