Karar Metni
MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce bozmaya uyularak verilen 07.05.2019 tarih ve 2016/344-2019/419 sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi duruşmalı olarak davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, duruşma için belirlenen 24.05.2021 günü hazır bulunan davacı vekili Av. … ile davalı vekili Av. … dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Asıl ve birleşen davada davacı vekili, tarafların … Moda Giyim Ltd. Şti., … Trend Giyim İç ve Dış Tic. Ltd. Şti. ve de … Prekande Tic. Ltd. şirketlerinin hissedarı olduklarını, şirketlerin bankalarla imzaladığı genel kredi sözleşmelerini tarafların müteselsil kefil sıfatıyla imzaladıklarını, bankanın ihtarına binaen davacının değişik tarihlerde kefil olduğu kredi borcunu şahsen ödediğini, davalı aleyhine şirketteki hissesi oranında (% 40) rucu alacağının tahsili için başlatılan icra takiplerine davalının itirazı üzerine durduğunu belirterek, itirazın iptali ile davalı aleyhine icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Asıl ve birleşen davada davalı vekili, davacının genel bir ifade ile şirket borcunu ödediğini, ancak hangi şirketin hangi kredi sözleşmesi gereği borcunu ödediğini açık ve net olarak belirtmediğini, davacının rücuen alacak için icra takibi yapmasının yasal olarak mümkün olmadığını, zira şirket ortaklarının Türk Hukukuna göre limited şirketin borçlarından şahsen sorumlu olmadığını, ortakların sorumluluğunun sadece ortaklığa karşı olduğunu ve esas sermaye payı ile sınırlı olduğunu, davalının dava dışı şirket borcundan şahsen sorumlu tutulamayacağını bu nedenle davacının şirket tüzel kişiliğinden bu alacağı talep etmesi gerektiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, tarafların ortak oldukları şirketler limited şirket olduğundan şirketin borçlarından şahsen sorumlu olunmayacağı ancak dava dışı ortak oldukları şirketin bankalarla akdedilen genel kredi sözleşmelerinde müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatı ile imzalarının olduğu, bu nedenle davalının davacı ile birlikte kefil olduğu kredi sözleşmeleri kapsamında 818 sayılı BK 488. maddesi (6098 sayılı TBK’nun 587. maddesi) uyarınca sorumlu olduğu, davacının başlatığı icra takiplerinde talep edilen banka ödemelerinden davalının kefaletinin bulunmadığı Anadolubank A.Ş. dışında kalan bankalara davacı tarafından yapılan ödemelerin davalının borçlu şirketlerdeki hissesine tekabül eden tutarda rücu edebileceği gerekçesiyle asıl davanın kabulü ile birleşen davaların kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Karar asıl ve birleşen davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Asıl ve birleşen davalar genel kredi sözleşmesinde müşterek müteselsil kefil olan davacının kefalet nedeniyle alacaklı bankalara ödemiş olduğu miktarın yine bu kredi sözleşmelerinde müteselsil kefil olan davalıdan tahsiline yönelik başlatılan icra takiplerine vaki itirazların iptali istemine ilişkindir.
818 sayılı BK’nın 488. maddesi (6098 sayılı TBK’nun 587. maddesi) “Birden çok kişi, aynı borca birlikte kefil oldukları takdirde, her biri kendi payı için adi kefil gibi, diğerlerinin payı için de kefile kefil gibi sorumlu olur.
Borçluyla birlikte veya kendi aralarında müteselsil kefil olarak yükümlülük altına giren kefillerden her biri, borcun tamamından sorumlu olur. Ancak, bir kefil, kendisiyle birlikte daha önce veya aynı zamanda müteselsilen yükümlü bulunan ve Türkiye’de takip edilebilen bütün kefillere karşı takibe girişilmiş olmadıkça, kendi payından fazlasını ödemekten kaçınabilir. Bir kefil, bu hakkı, diğer kefillerin kendi paylarını ödemiş veya ayni güvence sağlamış olmaları durumunda da kullanabilir. Aksine anlaşmalar saklı kalmak kaydıyla, borcu ödeyen kefil, kendi paylarını daha önce ödememiş olmaları ölçüsünde, diğer kefillere karşı rücu hakkına sahiptir. ’’şeklindedir. Ancak dosyada mevcut genel kredi sözleşmeleri incelendiğinde taraflar dışında müteselsil kefillerinde bulunduğu anlaşılmaktadır.
Bu durumda davacı ancak herbir kefilden ödediği miktarın kefil sayısına bölünmesi ile bulunacak miktar kadar rücuen tahsil talebinde bulunabilecektir.
Hükme esas alınan bilirkişi raporu ve mahkemece bu konuda hiç bir değerlendirme yapılmamış ve genel kredi sözleşmelerinde davacı ve davalı dışında müteselsil kefillerin bulunduğu dikkate alınmamıştır.
Mahkemece, genel kredi sözleşmelerindeki dava dışı 3. kişi bankaların gerçek alacak miktarlarının tespit edilerek, davacının alacak miktarından fazla ödeme yapıp yapmadığıda nazara alınarak davalı aleyhine başlatılan herbir icra dosyadasında ki takip alacağına konu genel kredi sözleşmesinde bulunan kefil sayısına göre davacının ödediği miktarın kefil sayısına bölünmek suretiyle davalının, davacıya kendi payına düşen ödemekle yükümlü olduğu borç miktarının tespit edilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamış, hükmün bozulması gerekmiştir.
Kararın Sonucuna ve Tam Künye Bilgilerine Erişin
Kararın sonucunu görmek, tam künye bilgileriyle kopyalamak ve PDF olarak indirmek için abone olun veya bir reklam filmi izleyin...