Karar Metni
MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada Ankara 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce bozmaya uyularak verilen 24.10.2018 tarih ve 2018/560 E.-2018/853 K. sayılı kararın Yargıtayca İncelenmesinin duruşmalı olarak davacı vekili tarafından istenildiği ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, belirlenen 13.10.2020 günü hazır bulunan davacı vekili Av. … ve davacı asil … ile davalı vekili Av. … dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin davalı Bankadaki yatırım hesabına 550.000.- TL yatırdığını, davalı yatırım uzmanlarının sırf kurtaj (komisyon) bedeli üretmeye yönelik kredili/açığa satış işlemleri nedeniyle hesaptaki paranın sıfırlandığını, sonuçta müvekkiline 25.07.2011 tarihinde kredili işlemlerden kaynaklanan borç çıkarıldığını, bu tutarın faiziyle bankaya ihtirazi kayıtlı olarak ödendiğini, taraflar arasında yatırım danışmalığı ya da portföy yöneticiliği sözleşmesi olmadığı halde davalı bankanın bu şekilde işlem yaptığını, tecrübesiz müvekkiline sırf kurtaj bedeli üretmek amacıyla alım-satım emirleri empoze ettiğini, Sermaye Piyasası Kurulu tebliğlerine aykırı hareket edildiğini, yatırım hesabının açılmasından bir süre sonra hesaba kredi tanımlandığını, sırf kredi tanımlanmasının müvekkilinin kredi kullanmaya muvaffakatı olduğunu göstermeyeceğini, kredili alım-satım emirleri hakkında müvekkilinin onayının alınmadığını, kredili işlemler sebebiyle davacının faiz ödemek zorunda kaldığını, müvekkilinin yatırımın sadece bankanın kurtaj geliri elde etmesi amacıyla gün içinde aynı hisse senetlerinin alım-satımı işlemleri ile sıfırlandığını, alım- satım işlemlerinin detaylarını gösteren ekstrelerin tebliğ edilmediğini, müvekkilinin parasının nasıl buharlaştığından son anda haberdar olduğunu ileri sürerek şimdilik 10.000.- TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont (avans) faizi ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili, 13.10.2014 tarihli ıslah dilekçesi ile müvekkilinin onayı olmadan hisse senedi satışlarından kaynaklanan 24.500.- TL zararın ve aksi yöndeki talimata rağmen kredili işlem mevzuatına aykırı ve hakkın kötüye kullanımı niteliğindeki hisse senedi satış işlemlerinden kaynaklanan 553.509,09 TL zararın reeskont avans faizi ile birlikte tahsilini istemiştir.
Davalı vekili, sözleşme kapsamında davacının birçok işlem gerçekleştirdiğini, sözleşmede öngörülenin üzerinde komisyon alınmadığını, işlemlerin kredili hesaptan yapıldığının müşteriye bildirildiğini, çalışanın herhangi bir yönlendirme yapmadığını, garanti vermediğini, ekstrelerin davacıya gönderildiğini, tüm işlemlerin telefonla iletilen emirlere istinaden gerçekleştirildiğini, müvekkilinin portföy yöneticiliği ve yatırım danışmanlığı yapmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, uyulan bozma ilamı ve tüm dosya kapsamına göre, Sermaye Piyasası Kurulu’nun seri: V, No:65, Sermaye Piyasası Araçlarının Kredili Alım, Açığa Satış ve Ödünç Alma ve Verme İşlemleri Hakkındaki Tebliğin 17. maddesinde belirtilen öz kaynağın tamamlama bildiriminin müşteriye yapıldığı tarihten itibaren 2 iş gününü geçmeyecek şekilde sermaye piyasası araçlarının kredili alımı işlemi çerçeve sözleşmesinde belirlenen süre içerisinde tamamlanmaması halinde, aracı kurum ayrıca bir ihbarname göndermesine gerek kalmaksızın kredili olarak alınan ve/veya öz kaynak olarak verilen sermaye piyasası araçlarını satarak krediyi kapatma yetkisine sahip olduğu hükmünü içerdiği, davacının kredi sözleşmesinin 10/4. maddesi hükümlerine istinaden satış yapılacağı ihtar edildiği halde davacı hesabında gerekli tamamlamayı yapmadığı, bilgisi dahilinde olmayan işlemleri onaylamadığı, davacının kendisine yapılan bildirimden sonra hesabını tebliğde öngörülen öz kaynak oranında tamamlaması halinde hesabındaki Kiler hisselerinin satılmayacağı, davalı bankanın daha önce davacının hesabının öz kaynak oranlarının %35’in altında bulunması ve davacıya kullandırılan kredi meblağlarının sözleşme ile belirlenmiş olan kredi limitini aşmasına rağmen davalı bankanın öz kaynak tamamlama isteminde bulunmayıp, sonradan öz kaynak oranının yasal orana tamamlanmasını istemesinin taraflar arasındaki sözleşme ve yasal düzenleme karşısında hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendiremeyeceği, davalı bankanın eyleminin taraflar arasındaki sözleşme ve belirlenen SPK mevzuatına uygun olduğu, ancak limit fiyatlı emre uyulmaması nedeniyle uğranılan zararın davalıdan istenebileceği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, 24.500.- TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, davalı bankanın taraflar arasındaki menkul kıymet alım satım sözleşmesi ve mevzuata aykırı işlem yapmasından dolayı davacının uğradığı zararın tazmini istemine ilişkindir. Dairemizin 03.03.2016 tarih ve 2015/5296 Esas – 2016/2412 Karar sayılı ilamıyla davalı bankaca davacının hesabında özkaynak oranının kredi teminatını karşılamadığı tespit edilince, davacıya 26.07.2011 tarihli e-posta gönderilerek hesabındaki öz kaynak oranının %50 olacak şekilde arttırılması, aksi taktirde menkul kıymet kredi sözleşmesinin 10/4. maddesi hükümlerine istinaden satış yapılacağı ihtar edildiği halde davacı hesabında gerekli tamamlamayı yapmamış, bilgisi dahilinde olmayan işlemleri onaylamadığını bildirmiştir. Davacının kendisine yapılan bildirimden sonra hesabını tebliğde öngörülen özkaynak oranına tamamlaması halinde hesabındaki KİLER hisselerinin satılmayacağı açıktır. Davalı bankanın daha önce davacının hesabının özkaynak oranlarının %35’in altında bulunması ve davacıya kullandırılan kredi meblağlarının sözleşme ile belirlenmiş olan 500.000.-TL’lik kredi limitini aşmasına rağmen davalı bankanın öz kaynak tamamlama isteminde bulunmayıp sonradan özkaynak oranının yasal orana tamamlanmasını istemesinin taraflar arasındaki sözleşme ve anılan yasal düzenleme karşısında hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirelemeyecektir. Bu itibarla mahkemece davalı bankanın eyleminin taraflar arasındaki sözleşme ve yukarıda anılan SPK mevzuatı çerçevesinde değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiğine işaret ile davanın kabulüne dair mahkeme kararı bozulmuştur. Mahkemece, Dairemizin bozma ilamına uyulmuş ve ayrıca bir değerlendirme yapılmaksızın davalı bankanın eyleminin taraflar arasındaki sözleşme ve belirlenen SPK mevzuatına uygun olduğu gerekçesiyle limit fiyatlı emre uyulmaması sonucu uğranılan 24.500.- TL zararın tazminine karar verilmiş, fazlaya ilişkin istem reddedilmiştir.
Davacı, davalı eylemlerinin sözleşmeye ve SPK mevzuatına aykırılık taşıdığını ileri sürmüştür. Dairemizin yukarıda özetlenen bozma ilamında davalının özkaynak oranının yasal orana tamamlanması istemesinin hakkın kötüye kullanımı olarak değerlendirilemeyeceği belirtildikten sonra davalı bankanın eyleminin sözleşme ve SPK mevzuatı çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiği ifade edildiği ve mahkemece bozma ilamına uyulduğu halde davalı eylemlerinin ne şekilde sözleşmelere ve SPK mevzuatına uygun olduğu denetime elverişli olacak biçimde gerekçelendirilmemiştir. Bu bakımdan mahkemece, görüşüne başvurulan bilirkişi heyetinden ek rapor ya da başka bir heyetten yeni bir rapor alınıp davalıya atfedilen eylemlerin taraflar arasındaki sözleşmelere ve SPK mevzuatına uygun olup olmadığı yönünde değerlendirme yapılarak ulaşılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, kararın davacı yararına bozulmasını gerektirmiştir.
Kararın Sonucuna ve Tam Künye Bilgilerine Erişin
Kararın sonucunu görmek, tam künye bilgileriyle kopyalamak ve PDF olarak indirmek için abone olun veya bir reklam filmi izleyin...