MahkemeYargıtay 11. Hukuk Dairesi
Esas No 2020 / ****
Karar No 2021 / ****
Karar Tarihi **.02.2021
Karşı OyYok

Karar Metni

MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 3. HUKUK DAİRESİ

Taraflar arasında görülen davada Rize 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 26.09.2017 tarih ve 2016/13 E. – 2017/268 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi’nce verilen 08.01.2020 tarih ve 2019/1097 E. – 2020/76 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davacının Kamu İktisadi Devlet Teşekküllü olarak çayda tekelleşmenin kaldırılmasından önce Türkiye’de çay üretip satmaya yetkili tek kuruluş olduğunu, Çaykur Filiz Çayı’na ait çay paketlerini şekil, renk ve dizayn olarak yıllardır kullanıldığını ve meşhur hale getirdiğini, davacının “Çaykur Filiz Çayı” markasına ilişkin olarak 89419 ve 151576 numaralı marka yenileme belgeleri ve 2009/05418 numaralı tasarım tescil belgesi bulunduğunu, 556 sayılı KHK’nin 7/1-(ı) bendi çerçevesinde herkes tarafından bilinen tanınmış marka olarak kabul edildiğini, davalının davacı çaylarını taklit ederek “Çayder Filiz Çayı” markası altında ürünlerini piyasaya sürüp haksız rekabette bulunduğunu, davacının elde edilecek gelirden mahrum kaldığını, davalı tarafından piyasaya sürülen taklit çayların küflenmiş, sağlığa aykırı, çöp ve lif oranının fazla olduğunu, tüketicilerin bu çayları davacıya ait çay zannederek satın aldıklarını ve davacının itibar ve şöhretinin zedelenmesine neden olduklarını ileri sürerek haksız rekabetin men’ine, marka hakkına tecavüzün durdurulmasına, tecavüz teşkil edecek şekilde üretilen çay, poşet, paketlere ve bu ürünleri üretmeye özgü kalıp, klişe gibi araçlara el konulması ve imhasına, kararın ilgililere tebliği ile kamuya yayın yoluyla duyurulmasına, HMK’nın 107. maddesi kapsamında şimdilik 10.000,00 TL maddi, 5.000,00 TL manevi tazminatın faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre, davacıya ait “Çaykur Filiz Çayı” ibaresinin TPMK nezdinde 151576 sayısı ile tescilli marka olduğu, davalıya ait herhangi bir tasarım kaydının bulunmadığı, davalının “Çayder Filiz Çayı” biçimindeki ambalaj kullanımının iltibas yaratarak davacının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet yarattığı, uğranılan zarar miktarı tam olarak ispat edilemediğinden Borçlar Kanunu’nun 50. maddesi dikkate alınarak maddi tazminat miktarının takdir edildiği gerekçesiyle davalının davacıya ait “Çaykur Filiz Çayı” marka ve tasarımını “Çayder Filiz Çayı” marka ve tasarımı adı altında piyasaya sürmek suretiyle oluşan haksız rekabetinin men’ine, marka ve tasarım hakkına tecavüz eden fillerin durdurulmasına, “Çayder Filiz Çayı” markası adı altında davalı tarafça marka hakkında tecavüz şeklinde üretilen çay poşet ve paketlerinin el konulmasına ve imhasına, manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile 3.000.-TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, maddi tazminat talebinin kısmen kabulü ile 5.000.-TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, tecavüz teşkil eden çay poşet ve paketlerinin üretmeye yarayan kalıp, klişe gibi araçlara el konulması ve imhası taleplerinin başka türlü üretimi bulunması ve tecavüzü önlenmesi bakımından imhanın kaçınılmazlığı ispatlanamadığından reddine, karar kesinleştiğinde masrafın davalıdan karşılanmak suretiyle hüküm özetlerinin birkez Türkiye’de yayınlanan gazetelerden birinde iki kez de mahalli gazetelerde ilanına karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili istinaf etmiştir.
Samsun Bölge Adliye Mahkemesince tüm dosya kapsamına göre, davacı vekilinin istinaf talebinin reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
1-Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda aşağıda belirtilen hususlar dışında bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından davacı vekilinin aşağıdaki bentler dışındaki sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-Dava, davacının marka ve tasarım hakkına dayalı haksız rekabet ve markaya tecavüzün men’i, tecavüze konu çay, poşet, paketlere ve bu ürünleri üretmeye özgü kalıp, klişe gibi araçlara el konulması ve imhası ile maddi ve manevi tazminat istemidir.
İlk derece mahkemesince davalıya ait “çay ürünü ambalaj kullanımının” davacı marka ve tasarımı ile iltibas yarattığı gerekçesiyle haksız rekabetinin men’ine, marka ve tasarım hakkına tecavüz eden fillerin durdurulmasına ve tecavüze elverişli davalıya ait çay poşet ve paketlerine el konulması ve imhasına karar verilmiş olmakla, bu ambalaj ve poşetlerin münhasıran basımında kullanılan film ve kalıplara el konulmasına ilişkin talebin de kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
3-Ayrıca, davacı vekili maddi tazminat talebini 556 sayılı KHK’nın 66/2-b madde kapsamında “davalı tarafın markayı kullanmak yoluyla elde ettiği kazanca” göre hesaplanmasını talep etmiş ve 21.08.2015 tarihli delil listesinde davalı ticari defter ve kayıtlarına dayandıklarını, ticari defterlerindeki kayıtları kabul ettiklerini bildirmiştir. İlk derece mahkemesince 29.03.2016 ve 28.06.2016 tarihli celselerde verilen ara kararla, davaya konu ürünün satışına başlandığı takvim yılından itibaren (2015 yılı ve 2015’ten 5 yıl öncesine ait) davanın açıldığı 10.08.2015 tarihi de dahil olmak üzere elde ettiği kazancı gösteren ticari defter ve kayıtların iki haftalık kesin süre içinde sunulması, aksi halde dosyanın mevcut haliyle karar verileceği hususu davalı tarafa 25.07.2016 tarihinde tebliğ edilmişse de davalı tarafından ticari defter ve kayıtlar sunulmamıştır.
6100 sayılı HMK’nın 222/5 maddesinde; “Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır.” düzenlemesi mevcuttur.
Bu halde, münhasıran davalı ticari defter ve kayıtlarına dayanan davacının maddi tazminat talebinin tümüyle kabulüne karar verilmesi gerekirken, TBK’nın 50. maddesi kapsamında tazminata hükmedilmesi doğru görülmemiştir.
4-Ayrıca kabul şekline göre de, ilk derece mahkemesince maddi ve manevi tazminat talebinin kısmen kabulü nedeniyle talepler bakımından ayrı ayrı 1.980,00 TL maktu vekalet ücretine hükmedilmişse de, ilk derece mahkemesince davaya Fikri Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi sıfatıyla bakılmış olduğundan, karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT’nin 2. bölümünde Fikri Sınai Haklar Mahkemesi bakımından yer alan maktu vekalet ücreti miktarından az olmamak kaydıyla maddi tazminat istemi yönünden Tarife’nin 3. kısmı uyarınca ve manevi tazminat istemi yönünden de Tarife’nin 10. maddesindeki esaslar uyarınca her iki istem yönünden ayrı ayrı vekalet ücretine karar verilmesi gerekirken, ilk derece mahkemesince AAÜT’nde Asliye Mahkemesince bakılan davalar bakımından belirtilen asgari sınır dahilinde maktu vekalet ücretine hükmedilmesi ve Bölge Adliye Mahkemesince de kararın fer’isi niteliğindeki vekalet ücretine ilişkin hüküm bölümüne yönelik istinaf talebinin karar tarihi itibariyle kesinlik sınırı içerisinde kaldığı şeklindeki hatalı gerekçeyle reddedilmesi doğru görülmemiştir.

Kararın Sonucuna ve Tam Künye Bilgilerine Erişin

Kararın sonucunu görmek, tam künye bilgileriyle kopyalamak ve PDF olarak indirmek için abone olun veya bir reklam filmi izleyin...