MahkemeYargıtay 11. Hukuk Dairesi
Esas No 2020 / ****
Karar No 2021 / ****
Karar Tarihi **.03.2021
Karşı OyYok

Karar Metni

MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

Taraflar arasında görülen davada Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 06.06.2017 tarih ve 2016/70 E- 2017/220 K. sayılı kararın davalı TPMK vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin kabulüne dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi’nce verilen 21.02.2020 tarih ve 2018/2034 E- 2020/252 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili; davalı gerçek kişi tarafından 2014/14214 sayılı “… ŞİFA SÜT” ibareli marka başvurusunda bulunulduğunu, müvekkilinin “ŞAHİN” asıl unsurlu markalarını mesnet göstererek bu başvuruya yaptığı itirazın, önce Markalar Dairesi Başkanlığı sonrasında ise YİDK tarafından reddedildiğini, oysa taraf markalarının ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğunu, başvuruda yer alan “ŞİFA SÜT” ibaresinin 29. sınıftaki mallar yönünden tanımlayıcı bulunduğunu, dolayısıyla başvurunun asli unsurunun “…” ibaresi olduğunu, müvekkili markalarının asli unsurlarının ise “ŞAHİN” ibaresinden oluştuklarını, başvuruda farklı olarak yer alan “KOYUNCU” ibaresinin başvuruya yeterli ayırt ediciliği sağlamadığını, ayrıca müvekkili markalarının tanınmış marka olduğunu, bu ibarenin müvekkili şirketin ticaret unvanının da esas unsurunu oluşturduğunu, 556 sayılı KHK’nın 8/3 ve 5. bentleri koşullarının gerçekleştiğini, başvurunun kötüniyetli olarak yapıldığını ileri sürerek YİDK’in 2015-M-11838 sayılı kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Türk Patent ve Marka Kurumu vekili, dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet marka arasında iltibasa yol açacak düzeyde benzerlik bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Diğer davalı, davaya cevap vermemiştir.
İlk derece mahkemesince, iddia, savunma ve dosya kapsamına göre; davacı şirkete ait “ŞAHİN” esas unsurlu markalar ile 2014/14214 sayılı “… ŞİFA SÜT” ibareli marka arasında başvuru kapsamındaki malların tamamı yönünden 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında benzerlik ve iltibas tehlikesinin bulunduğu, “ŞAHİN” esas unsurlu markalar davacı şirket adına tescilli olduğundan 556 sayılı KHK’nın 8/3 maddesinin uygulanma imkânı bulunmadığı, “ŞAHİN” asıl unsurlu markaların 556 sayılı KHK’nın 8/4 maddesine göre tanınmış marka olduğu ancak taraf markalarının
kapsamlarında bulunan mallar aynı tür/benzer bulunduklarından 556 sayılı KHK’nın 8/4 maddesi kapsamında bir değerlendirmeye gerek olmadığı, 556 sayılı KHK’nın 8/5 maddesi anlamında bir tescil engelinin bulunmadığı, dava konusu marka başvurusunun kötüniyetli olduğuna ilişkin somut bir delile rastlanmadığı gerekçesiyle davanın kabulü ile YİDK’in 21/12/2015 tarih, 2015-M-11838 sayılı kararın iptaline karar verilmiştir.
Karara karşı davalı TPMK vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesi’nce; taraf markaları kapsamında ortak olarak bulunan “ŞAHİN” ibaresinin ülkemizde yaygın kullanılan bir ad ve soyad olduğu, aynı zamanda bir hayvan ismi olarak bilindiği, davalı şahsa ait başvuru markasının da kişi ad ve soyadından oluşturulmuş, tamamen farklı algıya yol açan bir ad-soyad markası olduğu, taraf markaları arasında ortalama tüketici nezdinde bıraktıkları genel izlenim itibariyle karıştırılma ihtimali bulunmadığı gerekçesiyle davalı Türk Patent ve Marka Kurumu vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince kabulü ile, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
1-Sair temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava, davalının marka başvurusuna davacı tarafından yapılan itirazın reddine dair TPMK YİDK kararının iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece davalının “… ŞİFA SÜT” başvuru markası ile davacının “ŞAHİN” esas unsurlu markalarının 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında benzer olduğu ve markalar arasında iltibas tehlikesi bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, davalı TPMK’nın istinafı üzerine Bölge Adliye Mahkemesince başvuru markasının davalının ad ve soyadını içermesi nedeniyle taraf markaları arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında iltibas ihtimali bulunmadığına ilişkin gerekçesi isabetli ise de, davacı, aynı zamanda tanınmışlık vakıasına da dayanmıştır.
Dairemizin emsal nitelikteki 13.11.2018 gün 2017/1410 Esas- 2018/7017 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere 556 sayılı KHK’nın 8/4. maddesi uyarınca, tanınmış markalar sahiplerine, markanın tescil kapsamındaki aynı ve benzer tür mal ve hizmetlerin yanı sıra, 556 sayılı KHK 8/4. maddesinde yazılı koşulların varlığı halinde farklı tür mal ve hizmetler yönünden de koruma sağlar. Böyle bir korumanın varlığı için her şeyden önce, tanınmış marka ile sonraki başvuru konusu markaya konu işaretler arasında nispi bir benzerlik bulunması gerekmektedir. Benzerlik şartının sağlanması için, markaları kullanan firmalar arasında idari veya ekonomik bir bağ olduğu konusunda ilişkilendirilme, diğer bir anlatımla markalar arasında karıştırılma ihtimalinin bulunması şart olmayıp, sonraki markanın tanınmış markayı çağrıştırması yeterlidir. Ancak tanınmış marka korumasından yararlanabilmek için, tek başına benzerlik bulunması yeterli olmayıp, 556 sayılı KHK’nın 8/4. maddesinde belirtilen, sonraki tarihli başvuru konusu işaretin tescilinin tanınmış markanın itibarına veya ayırt edicilik karakterine zarar vermesi ya da tanınmışlıktan haksız yarar sağlaması hallerinden en az birinin gerçekleşme ihtimalinin bulunması da zorunludur. 556 sayılı KHK’nın 8/4 maddesinde belirtilen risklerden herhangi birinin doğduğu kanaatine varılırsa, tescil için başvuru yapılan marka başvurusunun reddine, tescil edilmiş ise hükümsüzlüğüne karar verilmelidir. Gerçeğe dayalı ad-soyad markalarının KHK’nın 8/1-b maddesi uyarınca ayırt ediciliği sağlayabilecek olması nitelikte olduğunun kabulü, tanınmış markalara ilişkin KHK’nın 8/4 maddesinde yazılı riskleri doğuracak olsa bile tescil edilebileceği anlamına gelmez. Diğer bir anlatımla, ad-soyad markalarının tescilinin mümkün olup olmadığının KHK’nın 8/4. maddesinde sayılan riskleri oluşturup oluşturmayacağı yönünden denetime tabi tutulmalıdır.
Somut olayda davacı yana ait “ŞAHİN” ibareli markaların “GIDA SEKTÖRÜ” yönünden tanınmış olduğu anlaşılmaktadır. Bu itibarla, Bölge Adliye Mahkemesince, yukarıda yapılan açıklamalar göz önüne alınarak, davacı markalarının tanınmış olduğu sektörler açısından başvuru kapsamındaki her bir mal ve hizmetler dikkate alınarak 556 sayılı KHK’nın 8/4. maddesi uyarınca değerlendirme yapılması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yanılgılı, soyut ve genel değerlendirmeye dayalı olarak karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle de davacı yararına bozulması gerekmiştir.

Kararın Sonucuna ve Tam Künye Bilgilerine Erişin

Kararın sonucunu görmek, tam künye bilgileriyle kopyalamak ve PDF olarak indirmek için abone olun veya bir reklam filmi izleyin...