MahkemeYargıtay 11. Hukuk Dairesi
Esas No 2020 / ****
Karar No 2021 / ****
Karar Tarihi **.03.2021
Karşı OyYok

Karar Metni

MAHKEMESİ :BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 11. HUKUK DAİRESİ

Taraflar arasında görülen davada Muğla 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 21.03.2017 tarih ve 2015/671 E. – 2017/156 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin kabulüne dair İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi’nce verilen 17.02.2020 tarih ve 2020/18 E. – 2020/254 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili; müvekkili şirketin kuruluşunun 1996 yılı öncesine dayandığına, davalının ise “ALARGA” markasını 1998 yılında 35,40,43. sınıflarda tescil ettirdiğini ve 2008 yılında marka tescilini yenilemiş olmasına rağmen markayı tescil tarihinden itibaren hiçbir şekilde kullanmadığını, 556 sayılı KHK 14. maddesi uyarınca markanın tescil tarihinden itibaren 5 yıl içinde haklı bir neden olmadan kullanılmaması veya bu kullanıma beş yıllık bir süre için kesintisiz ara verilmesi halinde markanın iptal edilebileceğini ileri sürerek davalı adına tescilli bulunan “ALARGA” markasının 35, 40, 43. sınıflar bakımından iptaline, hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; müvekkilinin 1991 yılında Bodrum’da Alarga isimli bir restoran açtığını, Alarga markasının meşhur ve bilinen bir marka olduğunu, Türkbükü Alarga Restoran Turizm İnşaat Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi isimli bir şirket kurarak faaliyetini devam ettirdiğini, daha sonra adres değiştirerek İstanbul’da faaliyet göstermeye başladığını savunarak davanın reddini istemiştir.
İlk derece mahkemesince, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; Anayasa Mahkemesi’nin 14.12.2016 tarihli ve 2016/148 Esas sayılı kararı ile 556 sayılı KHK’nın 14. maddesinin iptal edildiğini, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararının devam eden davalarada uygulanacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesi’nce; Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmesi ile birlikte elde bulunan ve kesinleşmemiş tüm davalarda uygulanmasının zorunlu olduğu, davanın yasal dayanağını oluşturan KHK’nın 14. maddesi ortadan kalktığı, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun ise geriye yürüyemeyecek olması nedeniyle bu kanuna göre uyuşmazlığın çözümlenemeyeceği, bu sebeplerle davacı vekilinin esasa yönelik istinaf itirazlarının yerinde görülmediği, ancak yargılama sırasında davanın dayanağını oluşturan kanun maddesinin iptali nedeniyle dava reddedildiğinden davacı aleyhine vekalet ücretiyle yargılama giderine hükmedilmesinin hatalı olduğu, tarafların yapmış olduğu yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılması gerektiği ve davacı vekilinin bu yöndeki istinaf itirazlarının yerinde olduğu gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, yerel mahkeme kararının HMK. nın 353/1-b-2 maddesi uyarınca kaldırılmasına, davanın reddine ve taraflarca yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK’nın 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK’nın 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına, 06.01.2017 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürülüğe giren Anayasa Mahkemesi’nin 14.12.2016 tarihli ve 2016/148 E., 2016/189 K. sayılı kararı ile dava konusuz kaldığından, davanın esası hakkında “karar verilmesine yer olmadığına” şeklinde ve dava tarihindeki haklılık durumuna göre yargılama gideri ve vekalet ücreti konusunda karar verilmesi gerekirken, davanın reddine ve yargılama giderlerinin taraflar üzerinde bırakılmasına karar verilmişse de, bu hususun sonuca etkili olmamasına ve davacı tarafın bu konuda bir temyiz itirazının bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.

Kararın Sonucuna ve Tam Künye Bilgilerine Erişin

Kararın sonucunu görmek, tam künye bilgileriyle kopyalamak ve PDF olarak indirmek için abone olun veya bir reklam filmi izleyin...