MahkemeYargıtay 11. Hukuk Dairesi
Esas No 2020 / ****
Karar No 2021 / ****
Karar Tarihi **.04.2021
Karşı OyYok

Karar Metni

MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 10.07.2018 tarih ve 2017/462 E. – 2018/268 K. sayılı kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi’nce verilen 05.03.2020 tarih ve 2018/2103 E. – 2020/342 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili; müvekkili şirketin 2016/66332 başvuru numarası ile yaptığı şekil unsurlu marka tescil başvurusunun, Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından 556 sayılı KHK’nın 7/1-a maddesi uyarınca reddedildiğini, bu karara yaptıkları itirazın da YİDK tarafından reddine karar verildiğini, alınan kararın usul ve yasaya aykırı bulunduğunu, müvekkiline ait marka başvurusunun ayırt edici olan ve baskı yoluyla yayımlanabilen ve çoğaltılabilen bir işareti kapsadığını, müvekkilinin tescilini talep ettiği şekil markasının, piyasaya sunulduğu ilk günden itibaren marka olarak tescil edilebilecek şekilde ayırt edici olduğunu ve müvekkili için de ayırt edicilik fonksiyonunu gerçekleştirdiğini, davaya konu marka başvurusunda yer alan işaretin, müvekkili firma tarafından özel olarak tasarlanan kutu ambalajında kullanılan ve marka olarak tescil edilebilir desenin/logonun kendisi olduğunu, anılan şeklin, kompozisyon itibari ile hiçbir tüketiciye doğrudan bir malı çağrıştırmayacağını ve diğer teşebbüslerin mal ve hizmetlerinden ayırt edilmelerini sağlayacak nitelikte bulunduğunu, bu şeklin, tüketiciler tarafından görüldüğü anda marka olarak algılanabilmesine herhangi bir engel bulunmadığını, müvekkilinin, huzurdaki itiraza konu markayı yıllardır kesintisiz ve ciddi kullanım sonucu tüketici nezdinde ayırt edici hale getirdiğini, bu nedenle 556 sayılı KHK’nın 7/son maddesi uyarınca tescilinin gerektiğini, müvekkili markasının menşe memleketi Almanya’nın yanı sıra birçok ülkede tescilli olduğunu, Paris Sözleşmesi’nin 4.mükerrer 6. maddesinin A/1 fıkrasına göre de başvurunun reddinin doğru olmadığını ileri sürerek, TPMK YİDK’nın 09.10.2017 tarihli ve 2017/M-8494 sayılı kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı TPMK vekili, dava konusu marka başvurusunun, 556 sayılı KHK’nın 5.maddesinde yer alan kriterleri sağlamadığını, bu nedenle aynı KHK’nın 7/1-a maddesi uyarınca başvurunun reddedildiğini, başvuruya konu şeklin ayırt ediciliğinin bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
İlk derece mahkemesince, iddia, savunma, toplanan deliller, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; davacı … başvurusunda yer alan şeklin, 556 sayılı KHK’nın 5.maddesi anlamında ayırt edici niteliğe sahip olduğu, bu nedenle aynı KHK’nın 7/I-a maddesi hükmü gereğince marka başvurusunun reddedilemeyeceği, davaya konu YİDK kararının iptali koşulların oluştuğu, 556 Sayılı KHK’nın 7/2.maddesi çerçevesinde ek bir incelemeye gerek olmadığı gerekçesiyle davanın kabulü ile TPMK YİDK’nın 09.10.2017 tarihli ve 2017/M-8494 sayılı kararının iptaline karar verilmiştir.
Karara karşı davalı TPMK vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince tüm dosya kapsamına göre yapılan istinaf incelemesi sonucunda; başvuru konusu şeklin, davacının üretip satışa arz edeceği malları, başka bir işletmenin piyasaya süreceği ürünlerden ayırmaya elverişli olduğu ve 556 sayılı KHK’nın 7/1-a maddesi uyarınca marka başvurusunun reddinin yerinde bulunmadığı, başvuru konusu işaret ayırt edici nitelikte bulunduğundan mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda da açıklandığı üzere Paris Sözleşmesi’nin 4. mükerrer 6.maddesi uyarınca da başvurunun tescili gerektiği, dolayısıyla mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, 12. ve 16.sınıflarda, tescili istenen şekil markasına ilişkin 2016/66332 sayılı davacı başvurusunun 556 sayılı KHK’nın 7/1-a maddesi uyarınca reddine dair TPMK YİDK’nın 09.10.2017 tarihli ve 2017/M-8494 sayılı kararının iptali istemine ilişkin olup, İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen kararın davalı TPMK vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Ancak, dava konusu işaret desen izlenimi veren motor aksamlarından, ibaret resim olup motoru çağrıştırmakta, yani ilk bakışta motor imaji oluşturduğundan 12. sınıfta yer alan motor emtiası için marka olamayacağı gibi, görünüşü desen izlenimi verdiğinden, işaret ilgili toplum kesiminin ürün ve hizmetlerle işaret arasında markasal bir bağlantı kurmasını sağlayacak derecede ayırt edicilik de içermemektedir. Netice itibariyle, dava konusu şekil marka algısı oluşturacak işaretlerden değildir.
Bu itibarla, ilk derece mahkemesince, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, kabulüne karar verilmesi, istinaf başvurusu üzerinede Bölge Adliye Mahkemesi istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş olması doğru olmayıp, hükmün bozularak kaldırılmasına karar verilmesi gerekmiştir.

Kararın Sonucuna ve Tam Künye Bilgilerine Erişin

Kararın sonucunu görmek, tam künye bilgileriyle kopyalamak ve PDF olarak indirmek için abone olun veya bir reklam filmi izleyin...