Karar Metni
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 26.12.2017 tarih ve 2016/433 E- 2017/485 K. sayılı kararın davalılar vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi’nce verilen 12.06.2020 tarih ve 2020/469 E- 2020/484 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalılar vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilleri Şirketlerin “Keskinoğlu” ibareli seri markaların, ticaret unvanının ve alan adlarının sahibi olduklarını, davalı şirketin 2015/20305 sayılı “Keskin Efendi” ibareli marka başvurusunda bulunduğunu, bu başvuruya müvekkilllerince yapılan itirazların davalı Kurum tarafından reddedildiğini, alınan kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, dava konusu başvuru ile müvekkili şirketlere ait markalar arasında iltibasa yol açacak düzeyde benzerlik bulunduğunu, dava konusu başvurunun müvekkili şirketlerin seri markası olarak algılanacağını, öte yandan müvekkili markaları tanınmış marka olduklarından 556 sayılı KHK’nın 8/4 uyarınca da başvurunun tescil edilemeyeceğini, başvurunun kötü niyetli olduğunu ileri sürerek, TPMK YİDK’nın 27.09.2016 tarihli ve 2016/M-9145 sayılı kararının iptali ile davalı markasının hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesi talep ve dava etmiştir.
Davalı TPMK vekili, kurum kararının usul ve yasaya uygun bulunduğunu, dava konusu başvuru ile davacıların itirazlarına mesnet markalar arasında iltibasa yol açacak düzeyde benzerlik bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı şirket vekili, dava konusu markanın dava tarihinden önce tescil edilmesi karşısında ancak bir hükümsüzlük davası açılabileceğini, YİDK kararının iptali davasının konusuz kaldığını, müvekkili başvurusu ile davacıların itirazlarına mesnet markalar arasında iltibasa yol açacak düzeyde benzerlik bulunmadığından markanın hükümsüzlüğü şartlarının oluşmadığını, müvekkili şirketin kötüniyetli olduğu yönündeki iddiaların da yersiz ve mesnetsiz olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
İlk derece mahkemesince, iddia, savunmalar, toplanan deliller, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; taraf markaları arasında 556 sayılı KHK’nın 7/1-b maddesi anlamında aynılık/ayırt edilemeyecek kadar benzerlik olmadığı, 2015/20305 numaralı davalı başvurusunun, başvuru kapsamındaki tüm mallar yönünden, davacıların itirazlarına mesnet gösterdikleri markaları ile 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında benzerlik taşıdığı, davacılardan Keskinoğlu Tavukçuluk ve Damızlık İşlet. San. ve Tic. A.Ş.’nin “keskinoğlu” markasının tanınmış marka olduğu, ancak başvuru kapsamında farklı mal ve hizmet bulunmaması nedeniyle aynı KHK’nın 8/4 maddesinin uygulanma kabiliyetinin bulunmadığı, davalı şirket başvurusunun kötü niyetli olmadığı gibi haksız rekabet de teşkil etmediği gerekçesiyle, davanın kabulüne, TPMK YİDK’nın 27.09.2016 tarihli ve 2016/M-9145 sayılı kararının iptaline, davalı adına tescilli 2015/20305 sayılı “KESKİNEFENDİ” ibareli markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmiştir.
Karara karşı, davalılar vekilleri tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, tüm dosya kapsamına göre yapılan istinaf incelemesi sonucunda; “Keskin Efendi” ibareli başvuru ile davacıların itirazına mesnet “keskinoğlu” ve “keskin’s farm” asıl unsurlu markalar arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında ortalama alıcılar nezdinde görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları genel izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimalini de içerecek şekilde iltibas tehlikesinin bulunduğu, nitekim yine davalı Şirket tarafından başvuru konusu edilen “keskin” asıl unsurlu marka ile “keskinoğlu” markaları arasında iltibas tehlikesi bulunduğunun, Yargıtay 11.HD’nin 09.12.2019 tarih, 2019/995-7953 E.K. sayılı ilamı ile de kabul edildiği, davacı tarafça iki aylık hak düşürücü süre içinde YİDK kararının iptali için eldeki davanın açıldığı, iptali istenen YİDK kararına konu markanın, dava tarihinden önce tescil edilmesinin işbu dava yönünden bir öneminin bulunmadığı, diğer bir deyişle YİDK kararının iptaline yönelik davanın konusuz kalmadığı, her ne kadar itiraz aşamasında davacı şirketler adına yapılan itirazdan feragat edildiği savunulmuş ise de şirket yöneticileri arasında anlaşmazlık bulunduğundan işbu davada temsil edilmek üzere davacı Keskinoğlu A.Ş.’ye kayyım atandığı ve şirket kayyımı tarafından davaya devam edilmek istendiğine ilişkin dilekçe sunulduğu gözetildiğinde bu savunmanın da yerinde olmadığı, dolayısıyla mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle, davalılar vekillerinin istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, davalılar vekilleri tarafından temyiz kanun yoluna başvurulmuştur.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
Kararın Sonucuna ve Tam Künye Bilgilerine Erişin
Kararın sonucunu görmek, tam künye bilgileriyle kopyalamak ve PDF olarak indirmek için abone olun veya bir reklam filmi izleyin...