MahkemeYargıtay 11. Hukuk Dairesi
Esas No 2019 / ****
Karar No 2020 / ****
Karar Tarihi **.02.2020
Karşı OyYok

Karar Metni

MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

Taraflar arasında görülen davada Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 21/12/2017 tarih ve 2016/97 E- 2017/452 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi’nce verilen 07/03/2019 tarih ve 2018/862 E- 2019/249 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkili şirketin kurulmuş olduğu 1983 yılından bu yana 60 bini aşan müşterisine sınai mülkiyet alanında danışmanlık hizmetleri sunduğunu, İstanbul, İzmir, Ankara, Bursa, Konya, Adana, Gaziantep ve Antalya olmak üzere 8 ilde 200’ü aşkın uzman personeliyle hizmet verdiğini, müvekkili adına tescilli “DESTEK” asıl unsurlu markaların bulunduğunu, davalı şirketin ise “İSTANBUL DESTEK” ibaresinin tescili için diğer davalı Kuruma başvurduğunu, müvekkilince adına tescilli markalara dayalı olarak bu başvuruya yapılan itirazın davalı Kurum tarafından nihai olarak reddedildiğini, alınan kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, zira dava konusu başvuru ile müvekkili markaları arasında ayırt edilemeyecek seviyede benzerlik bulunduğunu, dava konusu başvuruda da asli unsurun “DESTEK” ibaresinden oluştuğunu, tüketicilerin taraf markaları arasında bağlantı olduğu izlenimine kapılacağını, öte yandan müvekkili markalarının tanınmış olduğunu, 556 sayılı KHK’nın 8/4 maddesi gereğince de davaya konu marka başvurusunun reddinin gerektiğini, davalının marka başvurusunun kötüniyetli olduğunu, son olarak “DESTEK” ibaresinin müvekkilinin ticaret unvanının çekirdek kısmını oluşturduğunu ve söz konusu ibarenin TTK ve 556 sayılı KHK hükümlerine göre korunmasının gerektiğini ileri sürerek, YİDK’in 2015-M-9651 sayılı kararının iptaline, tescili halinde davalı markasının hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı TPMK vekili, Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet markalar arasında iltibasa yol açacak düzeyde bir benzerlik bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı şirket, davaya cevap vermemiştir.
İlk derece mahkemesince, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, taraf marka işaretleri arasında benzerlik olmakla birlikte, markaların kapsamlarındaki mal ve hizmetler arasında benzerlik bulunmadığından 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi koşullarının oluşmadığı, davacı şirkete ait “DESTEK” asıl unsurlu markaların tanınmış oldukları ancak işbu davada, 556 sayılı KHK’nın 8/4 maddesinin uygulanması koşullarının bulunmadığı, davacının ticaret unvanına dayanarak da davalının markasının hükümsüzlüğünü talep etme hakkının olmadığı, dava konusu marka başvurusunun kötü niyetli bir başvuru olduğu hususunda yeterli delil bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili istinaf etmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesince tüm dosya kapsamına göre, mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle istinaf isteminin esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına, davacı tarafın, fiilen ticari faaliyet yürütmediği bir alanda başkalarının marka başvurusuna itiraz edemeyecek olmasına, davacıya ait, 2012/80335 tascil numaralı “DESTEK BRAND” ve 2012/97316 tescil numaralı “DESTEK GRUP” ibareli markaların, davalının başvuru markası ile arasında yapılan karşılaştırmada, “destek” ibaresinin ayırt ediciliği düşük bir ibare olması nedeniyle karıştırılma ihtimalinin bulunmamasına ve kararın Dairemizin 2015/14439 esas, 2017/2248 karar sayılı kararımızda benimsenen görüşe de uygun bulunmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.

Kararın Sonucuna ve Tam Künye Bilgilerine Erişin

Kararın sonucunu görmek, tam künye bilgileriyle kopyalamak ve PDF olarak indirmek için abone olun veya bir reklam filmi izleyin...