MahkemeYargıtay 11. Hukuk Dairesi
Esas No 2019 / ****
Karar No 2020 / ****
Karar Tarihi **.02.2020
Karşı OyYok

Karar Metni

MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

Taraflar arasında görülen davada Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 15/02/2018 tarih ve 2017/293 E- 2018/54 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi’nce verilen 18/04/2019 tarih ve 2018/1032 E- 2019/466 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin “CEP” ibareli birçok markasının Türk Patent Kurumu nezdinde tescilli olduğunu, bunlar arasında “CEP SERVICE” ibareli 9, 35, 36, 38, 41, 42, 44 ve 45. sınıf ürün ve hizmetleri içeren 2002/8806 ve “CEP SELF” ibareli 9, 38, 42 ve 45. sınıf ürün ve hizmetleri içeren 2012/58630 sayılı markalarının da bulunduğunu, davalının 25.08.2016 tarihinde kötüniyetli biçimde 1. sınıftaki ürünleri içeren “cep servis+şekil” ibareli 2016/69407 kod numarası verilen başvuruya, müvekkilinin tanınmışlık ve iltibas vakıalarına dayanılarak kötüniyetli başvurunun reddi istemi ile itiraz ettiğini, itirazlarının önce Markalar Dairesi ve nihai olarak YİDK tarafından 2017/M-4447 sayılı kararla reddedildiğini, oysa başvurunun tescilinin müvekkilinin marka tescilinden doğan haklarına tecavüz oluşturacağını ileri sürerek, YİDK kararının iptalini ve davalı şirket markasının hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, müvekkili kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … vekili, başvuru konusu “cep servis+şekil” ibareli işaret ile davacının “CEP” ibareli markaları arasında, ortalama tüketicileri iltibasa düşürebilecek derecede bir benzerlik bulunmadığını, zira “cep” kelimesinin günlük yaşamda cep telefonu olarak da adlandırılan taşınabilir telefon ürününü adlandırmak için herkesçe bilinen ve kullanılan bir kelime olduğunu, davacının “cep servis” ibaresili markalarının ise zaten 1.sınıf ürünleri içermediğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
İlk derece mahkemesince, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; başvuru konusu işaretin davacı markalarından görsel, sescil ve anlamsal olarak farklı olması, farklılığın başvuru konusu marka kapsamındaki 1.sınıf ürün ve hizmetlerin alıcı ve yararlanıcıları tarafından derhâl algılanabilecek durumda olması nedeniyle davalı başvurusu şaretin davacı markalarının tanımışlığından haksız yarar sağlamasının veya onun itibar veya ayırt edici karakterini zedelemesinin mümkün bulunmadığı, davacının “cep servis” ibareli markalarının tanınmışlığının da ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
Ankara Bölge Adliye Mahkemesince, tüm dosya kapsamına göre; mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, davacının “CEP” ibareli markalarıyla davalının “cep servis+şekil” ibareli başvurusu arasında biçim, düzenleme ve tertip tarzı itibariyle görsel, sescil ve anlamsal olarak, genel izlenimde ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunmadığı, “cep servis+şekil” ibareli başvuru konusu işareti gören ve duyan ortalama tüketicilerin davacının “CEP” ibareli markalarını değil, doğrudan doğruya sunulan ürün ve hizmetlerle ilgili mesaj veren işaretin sahibi olan davalının markasını hatırlayacağı, davacının “cep servis” ibareli markalarının ise 1.sınıf ürünleri içermediği, yine davacı markalarının sektörde belli bir bilinirliğinin bulunduğu, ancak bu durumun yukarıda varılan sonucu etkilemediği, 556 sayılı KHK.’nın 8/4. maddesi koşullarının davacı yararına gerçekleşmediği gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.

Kararın Sonucuna ve Tam Künye Bilgilerine Erişin

Kararın sonucunu görmek, tam künye bilgileriyle kopyalamak ve PDF olarak indirmek için abone olun veya bir reklam filmi izleyin...