MahkemeYargıtay 11. Hukuk Dairesi
Esas No 2020 / ****
Karar No 2020 / ****
Karar Tarihi **.10.2020
Karşı OyYok

Karar Metni

MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen davada İstanbul Anadolu 2. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 23.03.2017 tarih ve 2015/28 E- 2017/50 K. sayılı kararın davalı-karşı davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin kısmen kabul-kısmen reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi’nce verilen 22.11.2019 tarih ve 2017/3171 E- 2019/2579 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı-karşı davalı vekili asıl davada, davacıya ait “MİS” markasının sektör farkı olmaksızın geniş bir halk kesimince tanınmış marka statüsünde olduğunu, davacı adına “MİS” ibareli 20’ye yakın seri marka tescili olduğunu, davalının adına tescilli 2011/04625 sayılı “MİSET” ve 2011/98631 sayılı “MİSETTE” markalarının müvekkilinin tanınmış markalarıyla karıştırılmaya yol açacağını, ayrıcı davalının markalarını tescil olunduğundan farklı şekilde ve davacının markalarına yanaşacak şekilde kullanmasının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğini, ileri sürerek davalının davacının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin tespitine, men ve önlenmesine, sonuçlarının ortadan kaldırılmasına, davalıya ait 35. sınıfta tescilli 2011/04625 sayılı “MİSET” ve 29. ve 35. sınıfta tescilli 2011/98631 sayılı “MİSETTE” markalarının 556 sayılı markaların hükümsüzlüğüne, kullanmama nedeniyle markanın iptali istemine ilişkin karşı davanın ise reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı-karşı davacı vekili, müvekkilinin “et ve et mamulleri”, davacının ise “süt, peynir, dondurma, meyve suyu, reçel” mamulleri alanında çalıştığını, davacının sadece 99/018236 nolu “MİS” ve 99/011071 nolu “MİS ÇOCUK” markalarının “et ve et ürünleri” için tescil edilmiş olduğunu ancak bu markaları kullanmadığını ileri sürmüş ve asıl davanı reddine, karşı dava kapsamında davacı taraf adına tescilli 99/018236 ve 99/011071 sayılı markaların 556 sayılı KHK’nın 14. maddesi uyarınca hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi rapor ve dosya kapsamına göre, asıl davanın kabulüne, karşı davanın ise konusu kalmadığından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Kararı, davalı-karşı davacı vekili istinaf etmiştir.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesince tüm dosya kapsamına göre, hükümsüzlüğü istenen davalının 2011/04625 sayılı “MİSET” markasının 20.01.2011 başvuru tarihli ve 35.sınıfta tescilli olduğu, 2011/98631 “MİSSETTE” markasının ise 24.11.2011 başvuru tarihli ve 29-35.sınıflarda tescilli olduğu, davacının “MİS” markasının davalının marka başvuru tarihlerinden önce tanınmış marka olduğunun ispat edilemediği, davacının 29.sınıfta tescilli “MİS” esas unsurlu en eskisi 86/098086 sayılı markalarının gıda sektöründe uzun süredir kullanıldığı ve sektörde bilinir olduğu, ilk derece mahkemesi tarafından tanınmış marka tescil tarihinin sonraya ait olduğunun gözden kaçırıldığı, ayrıca kabule göre de somut olayın özelliklerine göre tanınmışlığın geçerli olduğu sınıflar ve tanınmış olmadığı sınıflar yönünden ayrı ayrı inceleme yapılması gerektiği gerekçesiyle, davalı/karşı davacı vekilinin asıl davaya yönelik istinaf başvurusunun kısmen kabulüne, karşı davaya yönelik istinaf başvurusunun reddine, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, asıl davanın kısmen kabulüne, davalının 2011/04625 sayılı markasının 35.06. sınıfta; “müşterilerin malları elverişli şekilde görmesi ve satın alması için çeşitli malların bir araya getirilmesi hizmetleri (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog vb. diğer yöntemler ile sağlanabilir) ” hizmetleri yönünden, 2011/98631 sayılı markasının ise 29. Sınıftaki tüm emtialar yönünden kısmen hükümsüzlüğüne, fazlaya ilişkin talebin reddine, davalının, adına tescilli “MİSET ve MİSETTE” markalarını tescil edildiğinden farklı olarak “MİS” ibaresini ayrı yazmak ve ön plana çıkarmak suretiyle yaptığı kullanımların davacının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, men ve önlenmesine, tecavüzün sonuçlarının ortadan kaldırılmasına, ürünlere ve üretim araçları ile her türlü tanıtım araçlarına el konulmasına, imhasına, davalının ticaret unvanından “MİSET” ibaresinin çıkarılmasına, karşı davanın konusu kalmadığından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
1-İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK’nın 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK’nın 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin aşağıdaki bent dışındaki sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-Bölge Adliye Mahkemesince yukarıda özetlendiği şekilde asıl davaya yönelik olarak, özellikle davalı tarafın davacı markasına yanaşacak suretteki fiili kullanım şekilleri dikkate alınarak davacının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin tespiti, men ve ref’i ile davalı adına tescilli markaların TPMK Mal ve Hizmetler Sınıflandırma listesinin 35/06 alt grubunda yer alan genel mağazacılık hizmetleri ile 29. sınıfta yer alan mallar yönünden hükümsüzlüğüne, sair hizmetler yönünden hükümsüzlük davasının reddine dair verilen karar isabetli ise de dosya içinde yer alan ticaret sicil evrakından davalı şirketin ticaret unvanını 2008 yılında “Miset Et Ürünleri Ltd” olarak tescil ettirdiği ve dava tarihine kadar da fiilen kullandığı anlaşılmakta olup, dava tarihi itibariyle tescilin üzerinden altı yıldan fazla zaman geçtiği halde, davalının ticaret unvanının tesciline ve fiili kullanıma uzun süre sessiz kalan davacı tarafın, davalı tarafça bu ticaret unvanı ile bir çok yatırım ve ticari faaliyet gösterilmesinden sonra unvan terkini davası açmasının çelişkili davranış yasağına aykırılık teşkil edeceği ve bu davranışın TMK’nın 2. maddesi uyarınca dürüstlük kuralına aykırılık teşkil edeceği gibi, daha önceden tescilli benzer bir ticaret unvanı bulunmaksızın sırf işlevleri farklı olan marka hakkına dayalı olarak ticaret unvanının terkinini istemesi de 6102 sayılı TTK’nın 52. ve 55. maddeleri ile bağdaşmadığı halde Bölge Adliye Mahkemesince hatalı değerlendirme ile ticaret unvanının terkinine de karar verilmesi doğru olmamış ve bu sebeple kararın anılan yönden bozulması gerekmiştir.

Kararın Sonucuna ve Tam Künye Bilgilerine Erişin

Kararın sonucunu görmek, tam künye bilgileriyle kopyalamak ve PDF olarak indirmek için abone olun veya bir reklam filmi izleyin...