Karar Metni
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada Ankara 2. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 04/04/2018 tarih ve 2017/350 E.- 2018/163 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi’nce verilen 25/10/2019 tarih ve 2018/1524 E- 2019/1059 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin “tek telefon” ibareli 9, 35, 38, 41 ve 42. sınıf ürün ve hizmetleri içeren 2015/70637 sayılı tanınmış markanın sahibi olduğunu, davalının 23.01.2016 tarihinde “Tek Telekom Türk Telekom” ibareli, 9 ve 38.sınıf ürün ve hizmetleri içeren marka tescil başvurusunda bulunduğunu, 2016/5619 kod numarası verilen başvuruya müvekkilinin kötüniyet, yanıltıcılık, markayla iltibas ve tanınmışlık vakıa ve hukuki sebeplerine dayanarak yaptığı itirazlarının, önce Markalar Dairesi ve nihai olarak YİDK tarafından 2017/M-6026 sayılı kararla reddedildiğini, oysa başvurunun tescilinin müvekkilinin “tek telefon” ibareli markası ile iltibasa sebebiyet vereceği gibi diğer telekominikasyon firmalarını dolaylı yönden aşağıladığını ve kötüniyetli olduğunu ileri sürerek, davalı … YİDK kararının iptalini ve davalı şirket markasının hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, müvekkili kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı şirket vekili, başvuru konusu “Tek Telekom Türk Telekom” ibareli işaret ile redde mesnet alınmaya çalışılan “tek telefon” ibareli markanın kapsamlarında yer alan ürün ve hizmetler itibariyle ortalama düzeydeki tüketiciler tarafından karıştırılmasının mümkün bulunmadığını, davacı markasının tanınmış olmadığını, aksine Ankara 4. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 2017/118 esas sayılı dosyasında tesis edilen kararla 556 sayılı KHK’nın 7. maddesinde yazılı nedenlerle hükümsüz kılındığını, başvuru konusu işarette diğer firmaları aşağılayan veya yanıltıcılık doğuran bir ibare olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesince, davalının başvurusunun “Tek Telekom Türk Telekom” ibareli olduğu, davalının “Türk Telekom” ibaresinin zaten Türkiye’de çok bilinen tanınmış bir marka olduğu, “tek telekom” ibaresinin yardımcı unsur konumunda bulunduğu, “Türk Telekom” ibareli markaya yönelik bir övgü olduğu, bu ibarenin diğer firmaları aşağıladığı veya Türkiye’deki tek telekom firmasının davalı olduğu yönünde bir mesaj vermediği, davalı başvurusunun kapsamında bulunan ürün ve hizmetlerin bir kısmının, davacının markalarının kapsamında yer alan ürünlerle aynı türden olduğu, davacının “tek telefon” ibareli markalarının 9 ve 38. sınıftaki iletişim araçları ürünleriyle hizmetleri bakımından bu özelliği itibariyle zayıf bir marka olduğu, zayıf markaları adına marka olarak tescil ettirenlerin, sonraki zamanlarda anılan işaretleri başkalarının da diğer ayırt edici eklerle birlikte tescil edilebileceğini öngörmeleri ve buna katlanmaları beklentisinin marka hukukunun evrensel bir prensibi olduğu, davacının “tek telefon” ibareli markasıyla davalının “Tek Telekom Türk Telekom” ibareli başvurusu arasında biçim, düzenleme ve tertip tarzı itibariyle görsel, sescil ve anlamsal olarak genel izlenimde ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerliğin bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, davacı vekili vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
Kararın Sonucuna ve Tam Künye Bilgilerine Erişin
Kararın sonucunu görmek, tam künye bilgileriyle kopyalamak ve PDF olarak indirmek için abone olun veya bir reklam filmi izleyin...