Karar Metni
MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 31.03.2015 tarih ve 2009/405-2015/318 sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı karşı davalı vekili asıl davada, müvekkilinin sigorta acentesi olduğunu, davalı şahısların müvekkili şirkette uzun yıllar hizmet akdiyle çalıştıktan sonra işten ayrıldıklarını ve davalı şirketleri kurduklarını, davalı şirketler kurulduktan sonra müvekkili şirket müşterilerin mevcut poliçelerini iptal etmeye ve süresi dolan poliçelerini yenilememeye başladıklarını, haricen yaptıkları araştırmada davalı şahısların işçi olarak çalıştıkları dönemde müşteri portföyünü kopyaladıklarını ve bu bilgileri kullanarak müşterilere ulaştıklarını tespit ettiklerini, bunun yanında davalıların bir süre müvekkili şirketten ayrıldıklarını gizlediklerini ve müşterileri halen davacı şirkette çalışıyormuş gibi aldatarak poliçe tanzim ettiklerini, müşterilere müvekkili şirketi kötüleyen beyanlarda bulunduklarını, zikredilen eylemlerin haksız rekabet teşkil ettiğini ileri sürerek, 50.000.- TL maddi tazminatın davalı şirketlerden, 50.000.- TL manevi tazminatın ise davalı şahıslarından avans faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini istemiş, karşı davanın reddini talep etmiştir.
Davalı karşı davacı vekili, karşı davada, davacı karşı davalının unvanının içinde “…İzmir Şoförler ve Otomobilciler…” kelimelerinin bulunmasının müşteriler üzerinde aldatıcı olup haksız rekabet teşkil ettiğini, TTK’ ya göre böyle bir unvanın kullanılmaması gerektiğini, bu sözcüklerin sicilden terkini gerektiğini, ayrıca odanın; kendi mensubu şoför esnafına, şirketteki hissedarlığını hatırlatarak, kendilerine sigorta yaptırmalarının menfaatlerine olacağı, aksi durumda oda hizmetlerinden yararlanamayacaklarını belirtmesinin de haksız rekabet olduğunu, bunların dışında; davacı şirketin anons yaparak ve taksi duraklarına ilan göndererek davalılar aleyhine bildirimler yaptığını,yani odanın bu şirketteki hissedarlığının müşteri elde etmede yasal olmayan biçimde kullanılmasının da haksız rekabet olduğunu ileri sürerek, haksız rekabetin tespiti ve önlenmesini ve davacı karşı davalı şirketin ticaret unvanından “…İzmir Şoförler ve Otomobilciler…” ibaresinin terkin edilmesini istemiş, karşı davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, asıl davada, davalıların birlikte hareket ederek davacı iş yerinden izinsiz elde ettikleri bilgilerle davacının müşterilerine ulaştıkları ve bu suretle poliçe tanzim ettiklerinin tespit edildiği, anılan eylemin davacının zaman ve emek harcayarak toparladığı müşteri bilgilerinden hiç zahmet çekmeden faydalanmak olduğu gözetildiğinde TTK.56. maddesine göre haksız rekabet teşkil ettiği, davalılarca tanzim edilen poliçelerin ne kadarının izinsiz alınan bilgiler sayesinde tanzim edildiğinin tespit edilemediği, poliçelerin bir kısmının davalarının şahsi emekleriyle ve yakın çevreleri sayesinde tanzim edilmesinin doğal olduğu, bu nedenle TBK’nın 42. ve 43. maddelerine göre, bu poliçelerden elde edilen kazancın yarısının haksız rekabet suretiyle elde edildiğinin takdiren kabul edildiği, asıl davada manevi tazminat talep edilmişse de, tüzel kişi yararına manevi tazminata hükmedilebilmesi için tüzel kişinin ticari itibarının sarsıldığının ve iktisadi olarak kayba uğradığının usulünce ispat edilmesi gerektiği, davacı yanca bu yönde bir ispat vasıtası sunulmadığı, karşı davada, karşı davalı şirketin ticaret unvanının terkini talep edilmişse de, 5362 sayılı Kanun’un 10. maddesiyle, esnaf odalarının mensuplarına gelir sağlamak amacıyla şirketlere ortak olabilmelerine cevaz verildiği, nitekim somut olayda da davacı şirketin büyük ortağının İzmir Şoförler ve Otomobilciler Odası olduğu, bu nedenle davacı şirketin büyük ortağını tanıtmak amacıyla ticaret unvanında davaya konu ibareyi kullanmasının haksız rekabet teşkil etmediği gerekçesiyle, asıl davanın kısmen kabulüne, 1.516,56 TL maddi tazminatın İ.E.K … Ltd. Şti.’den, 5.398,94 TL maddi tazminatın ise diğer davalı şirketten tahsiline, asıl davadaki manevi tazminat isteminin ve karşı davanın ise reddine karar verilmiştir.
Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
1-) Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı karşı davalı vekilinin asıl davaya yönelik, davalı karşı davacı şirketler vekilinin ise karşı davaya yönelik tüm temyiz itirazları yerinde değildir.
2-) Asıl dosya davalılarının asıl davaya yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince, asıl dava, haksız rekabetin tespiti, önlenmesi ve maddi ve manevi tazminatın tahsili istemine ilişkindir.
Davacı vekili, müvekkili şirket nezdinde uzun süreler hizmet akdiyle çalışan davalı şahısların bu süreçte müvekkiline ait müşteri portföyünü kopyalamak suretiyle elde ettiklerini, işten ayrıldıktan kısa bir süre sonra ise davalı şirketleri kurup, belirtilen suretle elde ettikleri bilgileri kullanarak müvekkilinin müşterileriyle poliçe akdettiklerini ileri sürmüş, davalılar ise, müşteri portföyünü kopyalamadıklarını, uzun yıllardır sigortacıkla uğraştıklarını bu nedenle davacının müşterilerin çoğunu şahsen tanıdıklarını, esasen bu müşterilerin çoğunu da davacı şirkete kendilerinin kazandırdığını, keza yakın çevrelerinin de davacı şirket nezdinde çalıştıkları için davacıyla poliçe akdettiğini, bu kişilerin davacıyla değil kendileriyle poliçe akdetmelerinin ticari hayatın akışına uygun olduğunu savunmuşlardır.
Mahkemece, hükme esas alınan bilirkişi raporu doğrultusunda, daha önce davacıyla poliçe akdetmiş olan 483 kişinin davalı şirketlerle poliçe akdettiği, bu sayıda müşterinin davacıyı bırakarak davalılarla poliçe akdetmesinin davalıların müşteri bilgilerini bir şekilde elde edip kullandıklarını gösterdiği gerekçesiyle asıl davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Ancak davacı yan, davasının temelini oluşturan müşteri portföyünün kopyalandığı iddiasını ispat edememiş olup, bu husus bilirkişi heyetinin de kabulündedir. Öte yandan, davacı şirketin müşteri portföyü yaklaşık 6500 gerçek ve tüzel kişiden oluşmakta olup, daha önce davacının müşterisiyken davalı şirketlerde poliçe akdeden müşteri sayısı toplam müşteri sayısının %8 gibi küçük bir oranına tekabül etmektedir. Davalıların yukarıda özetlenen savunmasında belirtilen hususlar gözetildiğinde bu sayıda müşterinin davalı şirketlerle poliçe akdetmesi ise ticari hayatın olağan akışına uygundur. Nitekim, davalı şahısların yargılandığı ceza davasında da belirtilen gerekçeyle beraat kararı verilmiş ve karar temyizde onanmak suretiyle kesinleşmiştir. Bu itibarla, mahkemece, belirtilen hususlar gözetilerek asıl davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirmeye dayalı olarak davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
3-) Bozma sebep ve şekline göre, asıl dava davalılarının asıl davada hükmedilen faizin türüne ve vekalet ücretine ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
Kararın Sonucuna ve Tam Künye Bilgilerine Erişin
Kararın sonucunu görmek, tam künye bilgileriyle kopyalamak ve PDF olarak indirmek için abone olun veya bir reklam filmi izleyin...