Karar Metni
MAHKEMESİ :BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada Konya 2. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 13/11/2017 tarih ve 2017/218 E.- 2017/992 K. sayılı kararın davacı ve davalı şirket vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi’nce verilen 20/06/2019 tarih ve 2018/445 E.- 2019/807 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, 6100 sayılı Kanunun’un 369. maddesi gereğince miktar veya değer söz konusu olmaksızın duruşmalı olarak incelenmesi gereken dava ve işlerin dışında bulunduğundan duruşma isteğinin reddiyle dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkili davacı tarafın yüksek faiz getireceği ve istendiği an geri ödeneceği garantisi ile davalı tarafa 75.120,00 DM miktarında para verdiğini, müvekkili davacı tarafa yatırdığı para karşılığı belge verildiğini, bu parasının müvekkiline iadesinin gerektiğini ancak müvekkili davacı tarafın verdiği paraları geri istemesine rağmen davalı tarafça müvekkili davacı tarafın parasının iade edilmediğini, davalı tarafın Bankacılık Kanunu’na aykırı şekilde mevduat topladığını, SPK’na aykırı olarak aracılık faaliyetinde bulunup hisse senetlerini halka arz ettiğini, davalı şirket veya şirketlerin ticari defterlerinin de usulüne uygun tutulmadığını ileri sürerek, müvekkili davacı taraf ile davalı taraf arasında geçerli bir ortaklık ilişkisi bulunmadığının tespitine ve ayrıca fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere şimdilik davalı tarafa verilen para nedeniyle 75.120,00 DM (38.400,00 Euro) karşılığı 149.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar vekili, davacı tarafın hem …nin hem de Kombassan İnşaat A.Ş’nin pay defterinde kayıtlı ortak olduğunu, TTK’nın 329 ve 405. maddeleri gereğince şirket ortaklarının hisse bedellerini şirketten geri istemesinin mümkün olmadığını, davacı tarafın dayandığı belge veya belgelerdeki imzaların müvekkili şirketle veya şirketlerle hiç bir ilgisinin olmadığını, davacı tarafın hata veya hileye maruz kaldığı ile ilgili talep ve beyanlarının BK’nın 31. maddesi gereğince bir yıllık hak düşürücü sürenin geçmesi nedeniyle dinlenemeyeceğini, ayrıca BK’nın 126. maddesi gereğince şirket ile ortaklar arasındaki davaların 5 yıllık zaman aşımı süresine tabi olduğunu, hatta olayda uygulanması mümkün olmayan sebepsiz zenginleşme ile ilgili BK’nın 66. maddesindeki bir yıllık ve on yıllık zaman aşımı sürelerinin de geçtiğini, yine haksız fiiller ile ilgili zaman aşımı süresinin dahi geçtiğini, davacı tarafın iddialarını yazılı delille ispat etmesi gerektiğini, kaldı ki müvekkili şirketten veya şirketlerden döviz olarak para istenemeyeceği gibi faiz de istenemeyeceğini,savunarak, davanın öncelikle hak düşürücü süre veya zaman aşımı yönlerinden bunlar olmadığında esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesince, davalı tarafın hak düşürücü süre ve zaman aşımı def’inin yerinde olmadığı, davalı şirketin SPK’ya kendisinin sunduğu CD’ler gereğince alınan bilirkişi raporuna göre davacının davalı şirkete 28.718,00 Euro ödeme yaptığı, davacıya ortaklık durum belgesinin nakit hanesinden dolayı 14.850,00 DM 1 Euro 1,95583 DM paritesine göre yaklaşık 7.593,00 Euro, kâr payı adı altındaki ödeme belgesinden dolayı 10.169,00 DM 1 Euro 1,95583 DM paritesine göre karşılığı yaklaşık 5.199,00 Euro ve 21/03/2010 tarihli Baco Assest Inc başlıklı belge ile 1.565,00 DM 1 Euro 1,95583 DM paritesine göre karşılığı yaklaşık 800,00 Euro olmak üzere toplam 13.592,00 Euro ödeme yapıldığı, davacının yaptığı 28.718,00 Euro ödemesinden kendisine yapılan 13.592,00 Euro düşüldüğünde 15.126,00 Euro alacağı kaldığı, davacının alacağının dava tarihi itibariyle 1 Euro’nun 3,88 TL’den hesabı ile 58.688,88 TL’ye tekabül ettiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne davacının davalı şirketin ortağı olmadığının tespitine, 58.688,88 TL’nin 21/03/2017 dava tarihinden itibaren yıllık %9,75 ve değişen oranlarda hesaplanacak avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine, davacının fazlaya ilişkin isteminin reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, taraf vekilleri istinaf kanun yoluna yoluna başvurmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, ilk derece mahkemesinin davacının davalı şirket ortağı olmadığının tespitine, alacak davasının kısmen kabulü yönündeki kararında herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle davacı ve davalı şirket vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
1- Dava, geçerli şekilde ortaklık ilişkisinin kurulmadığının tespiti ve bu amaçla verilen paranın tahsili istemine ilişkindir. İlk Derece Mahkemesince yukarıda özetlenen şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karara karşı davacı vekili ile davalı vekilinin istinaf başvuruları Bölge Adliye Mahkemesi tarafından esastan reddedilmiştir.
Ancak, 07.12.2019 tarih, 30971 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 7194 sayılı Dijital Hizmet Vergisi ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’nun 41. maddesinde 25/3/1987 tarihli ve 3332 sayılı Sermaye Piyasasının Teşviki, Sermayenin Tabana Yaygınlaştırılması Ve Ekonomiyi Düzenlemede Alınacak Tedbirler İle 5422 Sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu, 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu Ve 3182 Sayılı Bankalar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanuna aşağıdaki geçici maddenin eklendiği belirtilmiş olup, işbu geçici 4. maddede ”31.12.2014 tarihine kadar, pay sahibi sayısı nedeniyle payları halka arz olunmuş sayılan ve payları borsada işlem gören anonim ortaklıklar tarafından doğrudan veya dolaylı olarak nominal ya da primli değer üzerinden pay veya pay adı altında satışı yapılmış olan her türlü araç, 06.12.2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun kaydileştirmeye ilişkin şartlarına tabi olmaksızın 29.06.1956 tarihli ve 6762 sayılı mülga Türk Ticaret Kanunu ile 13.1.2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu kapsamında pay addolunur, bu ortaklıklara yapılan ödemeler pay karşılığı yapılmış kabul edilir ve ortaklık ilişkisi kurulmuş sayılır. Bu payların kaydileştirilmemiş olması ortaklık haklarına halel getirmeyeceği gibi ortaklık ilişkisinin kurulmadığı da iddia edilemez. Birinci fıkra kapsamında kurulmuş olan ortaklık ilişkileri hakkında; geçerli bir ortaklık ilişkisi bulunmadığı veya primli pay satışı yapıldığı ileri sürülerek sebepsiz zenginleşme, haksız fiil, sözleşme öncesi görüşmelere aykırılık veya sözleşmeye aykırılık nedenlerine dayalı olarak açılan ve kanun yolu incelemesindekiler dahil görülmekte olan menfi tespit, tazminat veya alacak davalarında, karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilir ve yargılama gideri ile maktu vekalet ücreti ortaklık üzerinde bırakılır.” hükmü düzenlenmiş, aynı Kanun’un 52/1-h maddesinde de işbu hükmün yayımı tarihinde yürürlüğe gireceği hükme bağlanmıştır.
Bu durum karşısında, mahkemece taraf iddia ve savunmalarının Sermaye Piyasası Kanunu’nun 16. maddesi ve anılan yasal düzenleme kapsamında değerlendirilerek sonucuna göre bir karar vermek üzere kararın re’sen bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
2- Bozma sebep ve şekline göre davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
Kararın Sonucuna ve Tam Künye Bilgilerine Erişin
Kararın sonucunu görmek, tam künye bilgileriyle kopyalamak ve PDF olarak indirmek için abone olun veya bir reklam filmi izleyin...