Karar Metni
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 21. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 28.06.2018 tarih ve 2016/1040 E- 2018/496 K. sayılı kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine-kabulüne dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi’nce verilen 05.02.2020 tarih ve 2018/2376 E- 2020/158 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili; davalı Tedaş’ın özelleştirme kapsamına alınması ve 20 ayrı dağıtım şirketine ayrılması kapsamında müvekkili ile davalı arasında 24.07.2006 tarihinde “İşletme Hakkı Devir Sözleşmesi” akdedildiğini, anılan sözleşmesinin 7.1, 7.2, 7.3, 7.4, 7.5, 7.6 maddelerinde dağıtım faaliyetinin yürütülmesi amacıyla gerçekleştirilen iş ve işlemlerden kaynaklanan sorumluluğun dönemsel olarak paylaştırıldığını, dağıtım faaliyetlerinin davalı TEDAŞ tarafından yürütüldüğü dönemde meydana gelen iş kazası nedeniyle Ankara 12. İdare Mahkemesi’nin 2006/1420 Esas sayılı dosyası ile tazminat davası açıldığını, davanın kabulüne dair kararın Danıştay 10. Dairesi’nin 10/07/2012 tarih 2009/10056 Esas 2012/3382 Karar sayılı tarihli kararı ile onanması üzerine ilgilisine 29/09/2012 tarihinde toplam 605.800,00 TL ödendiğini ileri sürerek 605.800,00 TL’nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; zamanaşımı itirazında bulunarak davacı şirketin özelleştirilmesinin hisse satışı suretiyle gerçekleştirildiğini, “ihale şartnamesi ve hisse satış sözleşmesi” hükümleri uyarınca müvekkilinden talepte bulunamayacağını, ayrıca davacı tarafından düzenlenen devre esas bilanço ile geçmişe yönelik borç alacak işlemlerinin kesinleştirildiğini, müvekkiline bildirimde bulunulmaması nedeniyle faiz ve icra giderlerinin istenemeyeceğini savunarak davanın reddini istemiştir.
İlk derece mahkemesince, iddia, savunma,bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre; davanın TBK 125. maddesi uyarınca 10 senelik zamanaşımı süresine tabi bulunması nedeniyle zamanaşımı def’inin reddine, işletme hakkı devir sözleşmesinin 7.4 ve 7.6 hükümlerine göre davalının kendi faaliyet dönemine rastlayan iş ve işlemlerden kaynaklanana işletme borçlarından sorumlu olduğu, davaya konu olayın ve rücu talebine konu alacağın “İşletme Hakkı Devir Sözleşmesi” öncesi döneme ait olduğu, davalının davadan önce temerrüde düşürülmemiş olması halinde dava tarihinden önce faize hükmedilemeyeceği, bu nedenle davalının ancak dava tarihinden itibaren avans faiziyle sorumlu tutulabileceği gerekçesiyle davanın kabulü ile 605.800,00 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Karara karşı taraf vekilleri tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesi’nce; taraflar arasında akdedildiği hususunda her hangi bir ihtilaf bulunmayan 24/07/2006 tarihli İşletme Hakkı Devir Sözleşmesinin 7.1 maddesine göre sözleşmenin imza tarihinden önce başlamış idari ve hukuki ihtilafların takip edilmesi, çözüme kavuşturulması ve bundan kaynaklanan her türlü sorumluluğun TEDAŞ’a ait olduğu, 7.4 ve 7.6 maddesinde de dağıtım faaliyetinin TEDAŞ tarafından yürütüldüğü dönemde bu faaliyetler nedeniyle üçüncü kişiler tarafından ileri sürülecek her türlü talebin muhatabının TEDAŞ olduğunun hükme bağlandığı, davacı tarafından icra dosyasına yapılan ödemenin İşletme Hakkı Devir Sözleşmesi’nin imzalandığı tarihten önceki döneme isabet eden olaya dayandığı, rücuen alacağa dayanak olan Ankara 12. İdare Mahkemesindeki davanın davacısının da bu sözleşme çerçevesinde üçüncü kişi konumunda olduğu ve sözleşmenimn 7.4 ve 7.6 maddeleri gereğince davacının icra dosyasına ödediği tüm bedeli davalıdan rücuen talep ve dava hakkı bulunduğu, rücuen alacağa dayanak davadaki uyuşmazlığın dağıtım tesislerinin mülkiyetine ilişkin olmaması karşısında sözleşmenin 7.2 maddesi uyarınca davacının ihbar yükümlülüğünün de bulunmadığı, davacının mal varlığındaki eksilme ödeme tarihinde gerçekleştiğinden davacının ödeme gününden itibaren her iki tarafta tacir olduğundan avans faizi talep edebileceği gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/(1).b-2 maddesi uyarınca kaldırılmasına, davanın kabulüne, 605.800,00 TL alacağın ödeme tarihi olan 24/09/2012 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK’nın 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK’nın 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
Kararın Sonucuna ve Tam Künye Bilgilerine Erişin
Kararın sonucunu görmek, tam künye bilgileriyle kopyalamak ve PDF olarak indirmek için abone olun veya bir reklam filmi izleyin...