MahkemeYargıtay 11. Hukuk Dairesi
Esas No 2020 / ****
Karar No 2021 / ****
Karar Tarihi **.02.2021
Karşı OyYok

Karar Metni

MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 21. HUKUK DAİRESİ

Taraflar arasında görülen davada Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 16.07.2018 tarih ve 2017/292 E. – 2018/658 K. sayılı kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi’nce verilen 13.02.2020 tarih ve 2018/2301 E. – 2020/219 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalı kurumun mülkiyetindeki dağıtım sistemini işletme hakkını her bir dağıtım bölgesi için ayrı kurulan şirketlere “işletme hakkı devir sözleşmesi ile devrederek taraflar arasında 24.07.2006 tarihli işletme hakkı devir sözleşmesinin imzalandığını, dağıtım faaliyetlerinin davalı tarafından yürütüldüğü dönemde meydana gelen olay nedeniyle açılmış olan tazminat davası sonucu verilen kararın Yargıtay ilamıyla onanarak kesinleştiğini, ilama dayanılarak başlatılan icra takibine müvekkili şirket tarafından 137.141,23 TL ödendiğini, davaya konu ödemeye neden olan olayın, TEDAŞ ile müvekkili şirket arasında akdedilen işletme hakkı devir sözleşmesinin imzalandığı 24/07/2006 tarihinden önce gerçekleşmiş olmakla sözleşmenin 7.4 ve 7.6. maddelerine göre müvekkili şirket tarafından ödenen bedelin sorumluluğunun davalıya ait olduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik müvekkili şirket tarafından hak sahiplerine ödenmek zorunda kalınan 137.141,23 TL bedelin ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, rücu davasına konu edilen dava dosyasının konusu işçinin iş kazasından kaynaklanan tazminat talebi olduğundan şirketin bünyesinde çalışan işçinin işletme hakkı devri sözleşmesinin 7. maddesi kapsamında değerlendirilemeyeceğini, işletme hakkı devir sözleşmesinin 7. maddesinin başlığı 3. kişilerin hak iddiaları olup dava konusu dayanak dosyada yer alan işçi alacağından kaynaklandığından 3. kişi zararından söz edilemeyeceğini, işletme hakkı devir sözleşmesinin 7.2 maddesi uyarınca bildirim yükümlülüğünü yerine getirmeyen davacının faiz talebinin yerinde olmadığını savunarak davanın reddine karar talep etmiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; uyuşmazlığın taraflar arasında imzalanan İHDS sinden kaynaklanıp 818 Sayılı BK’nın 125 ve 6098 sayılı BK’nın 146. maddesine göre 10 yıllık zamanaşımı süresine tabi olup, ödemenin yapıldığı tarih ve dava tarihi dikkate alındığında henüz bu sürenin tamamlanmadığı Yargıtay ilamlarında da belirtildiği gibi, İHDS’nin 7- 4 maddesi uyarınca dağıtım faaliyetlerinin davalı tarafından yürütüldüğü dönemde bu faaliyetin yürütülmesi amacı ile gerçekleştirilen her türlü iş ve işlemlerin bütün sorumluluğu davalıya ait ve yine bu kapsamda 3. kişiler tarafından ileri sürülebilecek talep ve davalardan doğacak her türlü mali yükümlülüğün de davalı tarafından karşılanacağına ilişkin hüküm karşısında davacı tarafından yapılan ödemenin tamamından davalının sorumlu olduğu, iş mahkemesi kararında belirtilen ve bilirkişi raporunda davalıya ait olduğu söylenen %43.75 oranındaki sorumluluk payına bağlı kalınmaksızın davacı tarafından yapılan tüm ödemelerin davalıdan tahsili gerektiği gerekçesiyle 137.141,23 TL’nin davalıdan alınıp davacıya ödenmesine, davacı alacağının 56.515,03 TL’sine ödeme tarihi olan 27.10.2015 tarihinden itibaren, 80.626,20 TL’sine ödeme tarihi olan 02.11.2015 tarihinden itibaren değişen oranlı avans faiziyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karara karşı davalı vekili istinaf kanun yoluna başvuruda bulunmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, rücuen alacağa dayanak mahkeme ilamı ile hüküm altına alınan alacağın AYEDAŞ’ın yanı sıra davanın yöneldiği diğer davalılardan müteselsilen tahsili yönündeki karara dayalı olarak diğer müteselsil borçluların yanı sıra davacı AYEDAŞ aleyhine başlatılan icra takibi sonucu bu davaya konu edilen bedelin icra dosyasına davacı tarafından ödenerdiği, İHDS hükümleri uyarınca davalı Tedaş’ın sorumlu olduğu ve rücuya esas davanın davalıları tarafından davacı AYEDAŞ’a herhangi bir ödeme yapıldığına ilişkin bir bilgi ve belgenin dosyaya sunulmadığı da gözetilerek davalılar tarafından icra dosyasına yapılan ödemenin tamamının bu dosyanın davalısından talep edebileceği gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.

Kararın Sonucuna ve Tam Künye Bilgilerine Erişin

Kararın sonucunu görmek, tam künye bilgileriyle kopyalamak ve PDF olarak indirmek için abone olun veya bir reklam filmi izleyin...