MahkemeYargıtay 11. Hukuk Dairesi
Esas No 2020 / ****
Karar No 2021 / ****
Karar Tarihi **.03.2021
Karşı OyYok

Karar Metni

MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 12. HUKUK DAİRESİ

Taraflar arasında görülen davada İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 20.12.2017 tarih ve 2016/1192 E. – 2017/1122 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi’nce verilen 14.03.2019 tarih ve 2018/1482 E. – 2019/336 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, taraflar arasında 16.03.2015 tarihli gayrimenkul satış danışmanlığı sözleşmesi imzalandığını, davacının davalı RE/MAX adına satış danışmanlığı yaptığını, davacının dava dışı …’ye ait villanın dava dışı alıcı …’a satışına aracılık ettiğini, 17.08.2015 tarihli protokole göre gayrimenkulun satılacağının ve davalıya komisyon bedeli ödeneceğinin kararlaştırıldığını, dava dışı satıcı ve alıcının daha sonra villa satışından caydıklarını, satıcının alıcıya cayma bedelini dahi iade ettiğini, davalıya komisyon bedelinin ödenmediğini, davalının … aleyhine takip başlattığını, … aleyhine dava açtığını, açılan davadan feragat edildiğini, ilamsız takibe yapılan itiraz üzerine takibin durduğunu, davacının danışmanlık hizmet bedelinin tahsil edilemediğini, davacının aracılık ettiği sözleşmeye ilişkin taraflara doğrudan husumet yöneltme hakkının bulunmadığını, davalının da bedeli tahsil etmeyerek davacının zararına sebep olduğunu ileri sürerek, fazlaya dair hakkın saklı tutularak 10.000.- TL tazminatın davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının, davalının gayrimenkul danışmanlığını yaptığını, bu sözleşmelere göre davacının aracılık ettiği satışlarda tahsilat yapma yetkisinin bulunmadığını, … ve … arasında yapılıp sonradan cayılmış sözleşmede hizmet bedelinin tahsili için takip ve dava başlatma yetkisinin davalının tasarrufunda olduğunu, davalı ticari itibarını dikkate alarak yasal yollara başvurmayı düşünmese de davacının ısrarları üzerine , bu şahıslar aleyhine takip ve dava yollarına başvurulduğunu, davacının davalı vekiline gönderdiği mail ile … aleyhine açılan davanın geri çekilmesini talep ettiğini, bunun üzerine davacının davadan feragat ettiğini, …’nin de aleyhine başlatılan takibe itiraz ettiğini, netice itibariyle bu şahıslardan davalı tarafça yapılmış bir tahsilat bulunmadığını, taraflar arasında imzalanan 29.02.2016 tarihli protokole göre tarafların aralarındaki satış danışmanlığı sözleşmesini feshettiklerini, protokole göre … aleyhine açılmış davanın kazanılması veya kaybedilmesi haline göre tarafların ne şekilde paylaşım yapılacağını kararlaştırdıklarını, diğer konularda, dolayısıyla …’den talep edilebilecek komisyon bedeli yönünden de tarafların birbirinden alacak ve borcunun kalmadığının kararlaştırıldığını, davacının davalıdan tazminini isteyebileceği zararın bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
İlk derece mahkemesince yapılan yargılamada, davanın danışmanlık sözleşmesinden kaynaklanan alacağın, gayrimenkul danışmanından tahsili istemine ilişkin tazminat davası olduğu, davacı ile dava dışı satıcı ve alıcılar arasında 08.08.2015 tarihli ön anlaşma yapılsa da bu anlaşmaya göre satışın gerçekleşmediği, davacının üstlendiği hizmeti tam olarak yerine getirmediği, müşterilerden herhangi bir komisyon bedeli alınmadığı, davacının bu bedeli doğrudan müşterilerden talep hakkının bulunmadığı, davalı tarafından başlatılan takip ve davaların sonuçsuz kaldığı, toplanan delillere ve özellikle davacı tarafından davalıya gönderilen elektronik postaya göre de davacının bu hakkından vazgeçtiği, davalının da marka değeri, ticari itibarı nedeniyle bu davalara devam etmediği, taraflar arasında imzalanan 29.02.2016 tarihli fesih protokolü ile de tarafların birbirinden herhangi bir hak ve alacağının kalmadığının kararlaştırıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesince yapılan yargılama neticesinde, taraflar arasındaki hizmet ilişkisinin 29.02.2016 tarihli protokolle sonlandığı, bu protokole göre … aleyhine açılmış davanın sonucuna göre davacıya ödeme yapılacağının, taraflar arasında başkaca hususlarda alacak borç bulunmadığının kararlaştırıldığı, buna göre davacının … yönünden talepte bulunamayacağı, davacı tarafından davalıya gönderilen 07.04.2016 tarihli elektronik postada …’a karşı açılan davadan feragat edilmesi için gereken işlemlerin yapılmasının talep edildiği, … aleyhine açılan davadan da davacının talebi üzerine davalı tarafça feragat edildiği, davalı tarafça dava dışı alıcı ve satıcıdan tahsil edilmiş bedel bulunmadığı, davacının iddiasını ispatlayamadığı gerekçesiyle istinaf isteminin esastan reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.

Kararın Sonucuna ve Tam Künye Bilgilerine Erişin

Kararın sonucunu görmek, tam künye bilgileriyle kopyalamak ve PDF olarak indirmek için abone olun veya bir reklam filmi izleyin...