Karar Metni
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 12. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 04/12/2017 tarih ve 2015/46 E. – 2017/942 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi’nce verilen 21/05/2020 tarih ve 2018/1203 E. – 2020/514 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkili ile davalı şirket arasında akaryakıt bayilik sözleşme bulunduğunu, davalının sözleşmeyi haklı neden olmaksızın feshettiğini, fesih nedeniyle müvekkilinin elde edeceği kârdan yoksun kaldığını, bayilik ilişkisi nedeniyle davalı şirkete verilen emtianın da iade edilmediğini, sözleşmede bu durumda cezai şartın talep edilebileceğinin ön görüldüğünü, diğer davalı …’ın ise garantör sıfatı ile sözleşmeyi imzaladığını, bu nedenle tüm taleplerden sorumlu olduğunu ileri sürerek kâr mahrumiyetinin şimdilik 10.000.- TL’lik kısmının tahsiline, ariyet konusu menkullerin müvekkiline aynen iadesine, mümkün olmadığı takdirde bilirkişilerce ariyet konusu menkullerin amortismanı düşülmesi sonucu elde edilecek bedelin şimdilik 5.000 TL’lik kısmının tahsiline, ariyetlerin müvekkiline halen teslim edilmemesi nedeni şimdilik 5.000 USD’nin cezai şartın davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiş, ıslah ile kâr mahrumiyeti nedeniyle 30.437,28 TL, ekipman bedeli için 5.772,17 TL, cezai şart olarak 21.000 USD’nin tahsilini istemiştir.
Davalı vekili, feshin haklı nedene dayanması nedeniyle kâr mahrumiyetinin talep edilemeyeceğini, emtiayı davacının teslim alması gerektiğini, bu durumda cezai şartın da talep edilemeyeceğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesince, davalı tarafça yapılan feshin haklı olmadığı, bu sebeple davacının yoksun kaldığı kârı talep edebileceği, davacının aynı bölgede tesis edeceği yeni bir bayilik için gereken makul sürenin 3 ay olduğu, davacının davalı bayiden elde ettiği 3 aylık net kâr nazara alındığında yoksun kalınan kârın 2.190,24 TL olduğu, taraflar arasındaki hukuki ilişki gereği ariyet verene malların iadesinin gerektiği, taraflara arasındaki ariyet sözleşmesine göre ariyet malların geç teslim edilmesi halinde cezai şart ödeneceğinin düzenlendiği ve ariyet konusu malları taşınmasından davacının sorumlu olduğu, fesih ihtarnamesinde ariyet konusu malların teslim alınmasının ihtar edildiği, bu halde cezai şart isteminin yerinde olmadığı gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne, ariyet sözleşmesine istinaden verilen emtianın davalıdan alınıp davacıya aynen teslim edilmesine, eğer mümkün değilse 5.772,17 TL bedelin dava tarihinden itibaren faiziyle tahsiline, cezai şart talebinin reddine, kâr mahrumiyetine ilişkin talep bakımından 2.190,24 TL’nin dava tarihinden itibaren faiziyle tahsiline karar verilmiştir
Karara karşı davacı vekilince istinaf isteminde bulunulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, aynı gerekçe ile davacı vekilinin istinaf isteminin esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
1- HMK’nın 297 ve 298. maddeleri uyarınca mahkeme kararları, asgari olarak iki tarafın iddia ve savunmalarının özetlerini, incelenen maddi ve hukuki olayın özünü, mahkemeyi sonuca götüren gerekçelerin neler olduğu hususlarını ihtiva etmeli ve hüküm sonucu kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde icrası kabil, uygulanabilir olması gerekmektedir. Somut uyuşmazlıkta davacı vekili, bayilik sözleşmesini fesheden davalı şirketten ve bayilik sözleşmesini garantör sıfatı ile imzalayan davalı …’dan ariyetin iadesini, cezai şartın ve maddi tazminatın tahsilini istemiştir. İlk Derece Mahkemesince, davanın kısmen kabulüne, ariyet sözleşmesine istinaden verilen emtianın davalıdan alınıp davacıya aynen teslim edilmesine, eğer mümkün değilse 5.772,17 TL bedelin dava tarihinden itibaren taraflar arasındaki sözleşme hükümlerince belirlenen faiziyle davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, cezai şart talebinin reddine, kâr mahrumiyetine ilişkin talep bakımından 2.190,24 TL’nin dava tarihinden itibaren taraflar arasındaki sözleşme hükümlerince belirlenen faiziyle davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiş, ancak kabul edilen dava değerinin hangi davalıdan tahsil edileceği hususu açık ve anlaşılır olmadığı gibi kararın gerekçe kısmında hangi davalının sorumluluğu bakımından bir değerlendirme yapıldığı da anlaşılır değildir. Yine tahsiline karar verilen miktarların taraflar arasındaki sözleşme hükümlerince belirlenen faiziyle tahsili hususu da açıklıktan yoksundur. Bu nedenlerle karar icrada tereddüde yol açacak niteliktedir. Davacı vekilince bu husus istinaf sebebi olarak ileri sürülmemiş olsa dahi Bölge Adliye Mahkemesince, İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 297 ve 298. maddelerinde aranan niteliklerden yoksun olması ve yoksunluğun da kamu düzenine ilişkin olması nedeniyle resen gözetilmeyi gerektirmesi karsısında esastan red kararı verilmesi doğru değildir. Bu durumda İlk Derece Mahkemesince infazı kabil bir karar verilmek üzere kararın re’sen bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
2- Bozma sebep ve şekline göre davacı vekilinin temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
Kararın Sonucuna ve Tam Künye Bilgilerine Erişin
Kararın sonucunu görmek, tam künye bilgileriyle kopyalamak ve PDF olarak indirmek için abone olun veya bir reklam filmi izleyin...