MahkemeYargıtay 11. Hukuk Dairesi
Esas No 2020 / ****
Karar No 2021 / ****
Karar Tarihi **.05.2021
Karşı OyYok
Dava Konusu: Banka Kredi Sözleşme

Karar Metni

MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 11. HUKUK DAİRESİ

Taraflar arasında görülen davada Isparta 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 20.11.2018 tarih ve 2016/281 E. – 2018/391 K. sayılı kararın davalı … tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin kabulüne dair Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi’nce verilen 18.06.2020 tarih ve 2019/508 E. – 2020/719 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkili ile dava dışı …arasında genel kredi sözleşmesi düzenlendiğini, davalının bu sözleşmenin kefili olduğunu, borcun ödenmemesi üzerine hesabın kat edildiğini, davalı hakkında başlatılan icra takibinin itiraz üzerine durduğunu, davalının borçlu olmadığına ilişkin herhangi bir belge ve bilgi sunmadığını ileri sürerek, 78.000,00 TL asıl alacağın 13.04.2012 tarihinden itibaren yıllık %22,10 ve değişen oranlarda işleyecek faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının süresi içerisinde itirazın iptali davası açmadığını, müvekkilinin kefillikten istifa ettiğini, müvekkilinin istifasından sonra asıl borçlunun bir kısım ödeme yaptığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesince, iddia, savunma, toplanan deliller, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; davalı kefilin 05.07.2008 ve 13.05.2010 tarihli genel kredi sözleşmelerini müşterek ve müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığı, dava tarihi itibariyle banka alacağının 152.228,48 TL olduğu, ancak davalı kefilin her iki sözleşmedeki kefalet limitleri nazara alınarak 78.000.- TL asıl alacaktan sorumlu olduğu, her ne kadar 15.11.2017 tarihli rapor ile 14.09.2018 tarihli ikinci rapor arasında farklılık bulunması nedeniyle çelişki olduğu düşünülebilirse de, ilk raporda davalının imzasının bulunduğu 05.07.2008 tarihli kredi sözleşmesinin sehven nazara alınmadığı anlaşılmakla raporlar arasında bir çelişki bulunmadığı, ikinci raporda bilirkişi, sadece temerrüt tarihinde yanılgıya düşmüş olup davalı kefilin 14.04.2012 tarihinde temerrüde düştüğü, her ne kadar davalı taraf 27.12.2017 tarihli ilk bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde, 13.05.2010 tarihli sözleşmenin dışındaki sözleşmelerde imzasının bulunmadığını savunmuş ise de, dosya içinde bir örneği bulunan 05.07.2008 tarihli sözleşmede imzasının bulunduğu, kaldı ki bu durumun sonradan ileri sürülmesinin savunmanın genişletilmesi yasağı kapsamına girdiği, davacının da açık muvafakatı olmadığı gerekçesiyle, davanın kabulü ile 78.000.- TL alacağın 14.04.2012 tarihinden itibaren işleyecek yıllık %22,10 oranında faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince tüm dosya kapsamına göre yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davalının iki ayrı kredi sözleşmesinde kefilliğinin bulunduğu, toplam kefalet limitinin 78.000,00 TL’ye tekabül ettiği, her ne kadar davalı yan davacının ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takibe devam etmediğini, bu durumun TBK’nın 592.maddesi uyarınca lehine değerlendirilmesi gerektiğini ileri sürmüşse de, davacı bankanın ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla yaptığı takibin henüz sonuçlanmamış olması başlı başlı değinilen madde kapsamında değerlendirilemeyeceğinden davalının sorumluluğunun devam ettiği, bu itibarla ilk derece mahkemesince benzer gerekçelere yer verilerek davanın kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya uygun olduğu, diğer yandan davanın kabulüne karar verildikten sonra 14.04.2012 tarihinden itibaren davacı bankanın uyguladığı ve Merkez Bankası’na bildirdiği faiz oranlarına hükmedilmesi gerekirken doğrudan doğruya %22,10 oranında faize hükmedilmesinin doğru olmadığı gerekçesi ile, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak ve yeniden hüküm kurularak, davanın kabulü ile 78.000.- TL alacağın 14.04.2012 tarihinden itibaren işleyecek yıllık %22,10 oranını geçmeyecek şekilde, davacı bankanın Merkez Bankası’na bildirdiği değişen oranlarda temerrüt faiz oranı ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Karara karşı, davalı vekili tarafından temyiz kanun yoluna başvurulmuştur.
İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK’nın 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK’nın 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.

Kararın Sonucuna ve Tam Künye Bilgilerine Erişin

Kararın sonucunu görmek, tam künye bilgileriyle kopyalamak ve PDF olarak indirmek için abone olun veya bir reklam filmi izleyin...