MahkemeYargıtay 11. Hukuk Dairesi
Esas No 2019 / ****
Karar No 2021 / ****
Karar Tarihi **.06.2021
Karşı OyYok

Karar Metni

MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 17. HUKUK DAİRESİ

Taraflar arasında görülen davada İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 22.12.2017 tarih ve 2014/386 E- 2017/1466 K. sayılı kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine-kabulüne dair İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi’nce verilen 11.07.2019 tarih ve 2018/616 E- 2019/1414 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi duruşmalı olarak taraf vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, duruşma için belirlenen 01.06.2021 günü hazır bulunan davacı vekili Av. … ile davalı vekili Av. … dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Asıl davada davacı-birleşen davalarda davalı vekili, müvekkili ile davalı arasında davalının fabrikasında üretilen çimentonun taşıması işinin ifası amacıyla 04.06.2008 tarihinde taşıma sözleşmesi imzalandığını, daha sonra bu sözleşmeye ek üç adet sözleşme düzenlendiğini, sözleşmeye göre davalının yıllık 570.000 ton olmak üzere 5 yıl içerisinde 2.850.000 ton (+taksim -%10) yük taşıtmayı kabul ettiğini, sözleşmenin imzalanması ile birlikte müvekkilinin edimlerinin yerine getirdiğini, davalı taahhütlerine güvenerek harcamalar yaptığını, davalı şirketin 04.06.2008 tarihinden itibaren taşınacak yük miktarı
yıllık 570.000 ton iken ilk yıl sadece 56.925,80 ton yük taşıttığını, sözleşmenin kuruluşundan beri de ancak 60.405,70 ton taşıma yaptırttığını, bu miktarın taşıtması taahhüt edilen miktarın %7,03’üne denk geldiğini, bu nedenle müvekkilinin zarara uğradığını, net zararının 2009 yılı sonuna kadar 1.436,661.-TL’ni bulduğunu, önemli miktarda kazanç kaybı oluştuğunu, sözleşme imzalanırken ton başına 5 TL kar elde edilmesinin öngörüldüğünü, buna göre toplam sürede elde edilecek karın 12.825,000.-TL olduğunu, bu bedelden davalıdan alınan 1.450.000.-TL tutarındaki avanslar düşüldüğünde net kar kayıplarının 11.375,000.-TL olduğunu, davalının çekilen ihtarlara cevap dahi vermediğini, mahrum kalınan kar kaybı başta olmak üzere şimdilik 2008 ve 2009 yıllarına ait net zarar toplamı olan 1.436,661.-TL’nin temerrüd tarihinden itibaren işleyecek faiziyle davalıdan tahsilini talep ve dava etmiş, ıslah dilekçesi ile, dava sebebini ve miktarını ıslah ederek açılan bu davada kazanç kayıplarının da davanın konusunu oluşturduğu ileri sürülerek, davalının sözleşmeyi ihlal etmesi nedeniyle davacının uğramış olduğu her nevi zarar ve kar kaybı olarak ıslah ettiklerini ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla dava miktarının 563.339,000.-TL arttırılarak ıslah sonucunda toplam 2.000.000.-TL’nin faiziyle davalıdan tahsilini talep ettiklerini beyan etmiş, birleşen davaların reddini istemiştir.
Asıl davada davalı-birleşen davalarda davacı vekili, müvekkilinin sözleşmeden kaynaklı edimlerini ifa ettiğini aksine davacının sözleşmeye ayırı davrandığını savunarak, asıl davanın reddini istemiştir.
Birleşen İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/449 E. sayılı dosyasında davacı vekili, müvekkili tarafından sözleşme kapsamında davalıya 1.450.000.-TL avans ödemesi yapıldığını, sözleşmenin müvekkili tarafından haklı nedenle feshedildiğini ve yapılan ödemenin iadesı talep edilmesine rağmen davalı tarafından ödeme yapılmadığını ileri sürerek, 1.450.000 TL’nin faiziyle davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Birleşen 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/465 E. sayılı dosyasında davacı vekili, taraflar arasında akdedilen sözleşme uyarınca davalıya ariyet olarak verilen silo konteynerinin hasarsız ve eksiksiz şekilde iadesinin talep edildiğini ancak davalı tarafça iade edilmediğini ileri sürerek, müvekkiline ait silo konteynerlerın teslimini ve bunların hasar ve eksikliklerinin giderilmesi maliyeti olarak şimdilik 98.407,50 TL’nin faiziyle davalıdan tahsilini talep ve dava etmiş, yargılama sırasında ıslah dilekçesi ile talebini yükseltmiştir.
Birleşen davalarda davalı vekili, davacı tarafça sözleşmeden kaynaklı taahhütlerin yerine getirlmemesi nedeniyle müvekkilinin zarara uğradığını, davacının iddia ve taleplerinin haksız olduğunu savunarak, davaların reddini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesince iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, asıl davada davacının davadan önceki sözleşmenin devam ettiği dönem olan 21.07.2008 – 31.12.2019 tarihlerinde davalı tarafın sözleşme hükümleri gereğince taşıtılmasının kararlaştırıldığı mal tutarının sözleşme hükümlerine göre -%10’luk marjının o döneme denk gelen miktarının çok altında kalacak şekilde davacıya taşıma yaptırıldığı, kaldı ki sözleşmenin davalı tarafça 30.05.2010 tarihinde fesh edildiği, davacıya o tarihten sonra taşıma da yaptırılmayacağının anlaşılması karşısında davacının dava konusu edilen dönem için taşıtılması talep edilen taşımadan %10 tolerans payının düşülmesi sonucu o döneme isabet eden taşıma miktarına ilişkin olarak davacının kar kaybından davalının sorumlu olması gerektiği, davacının kar kaybı 2.195.721,67 TL olup, davalının birleşen İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/449 E. sayılı davasının konusu olan 1.450.000.-TL avansın mahsubu sonucu geriye kalan kazanç kaybının 745.721,67 TL olduğu, bundan da davacının 21.07.2008-31.12.2009 döneminde taşıdığı işlerden kaynaklı karının düşülmesi sonucunda davacının talep edebileceği kazanç kaybının 689.792,54 TL olduğu, asıl davada takas mahsubu olarak kabul
edilen ve birleşen İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/449 E. sayılı davasında ise o davanın konusu olan 1.450.000.-TL avansın takas nedeniyle asıl davadan mahsup edildiği dikkate alınmak suretiyle birleşen bu dava yönünden karar verilmesine yer olmadığına, İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/465 E. sayılı dava dosyası yönünden ise o davanın konusu olan muarazanın meni ve teslime ilişkin talep yönünden harcı yatırılmadığıdan davanın açılmamış sayılmasına, o davanın konusu olan 74 adet silo konteynerin bakım ve masraflarından ise, birleşen davanın davalısı sorumlu olduğu gerekçesiyle, asıl davanın kısmen kabulüne, 689.792,54 TL’nin 19.02.2010 tarihinden itibaren avans faiziyle davalıdan tahsiline, Birleşen İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/449 E. sayılı davasında davacının dava konusu ettiği avans davalının asıl davadaki alacağından mahsup edildiğinden karar verilmesine yer olmadığına, Birleşen 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/465 E. sayılı dosyasında, muarazanın men’i ve iade talebine ilişkin davanın açılmamış sayılmasına, konteynerlerın yıpranması nedeniyle hasar bedeli olarak talep edilen 98.407,50 TL’nin 25.08.2011 tarihinden itibaren avans faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Karara karşı, taraf vekillerince istinaf yoluna başvurulmuştur.
İstinaf Mahkemesince iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davacı tarafça sözleşmenin feshinden önceki ayakta olduğu 2008 ve 2009 dönemlerine ilişkin olarak yeterli miktarda mal taşıtılmadığı nedenine dayalı olarak kar mahrumiyeti davası açılabileceği, her ne kadar sözleşmede herhangi bir ay ya da yıl için bir garanti tonaj taahhüt edilmemiş ise de davalı tarafça sözleşmenin davadan kısa bir süre sonra fesih edilmiş olması ve dava dönemi olan 18 aylık süre içerisinde aylık 47.500 ton yerine 3.355 ton gibi çok cüzi bir miktar mal taşıttırıldığı, sözleşme şartları ile yaklaşık 1,5 yıllık geçen sürede olması gerekenden çok daha düşük bir miktar malın taşıttırıldığı değerlendirildiğinde, davacının geçen 18 aylık süre için kar mahrumiyeti talebinde bulunabileceği, davacının sözleşmenin ayakta kaldığı bu sürede henüz fesih edilmediği için başka bir iş arayışı içinde bulunmasının beklenemeyeceği, birleştirilen İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/449 E. sayılı dosyada davacının 1.450.000 .-TL avans alacağı davasına o dava davalısının ancak asıl dosya davacısının sunmuş olduğu cevap dilekçesinde takas mahsup talebinde bulunduğu, birleşen dava davalısı, asıl dava davacısının 12.08.2011 tarihli beyan ve cevap dilekçesinde BK’nın 118/2 m. de ele alınarak takas mahsup talebinde bulunduğundan takasın ileri sürülmesinin mümkün olduğu, asıl davada davalının vekalet ücretine yönelik istinaf isteminin de yerinde olmadığı, asıl davada taleple bağlılık ilkesi gereğince davacının ıslah ile birlikte talep ettiği toplam kar mahrumiyeti miktarı 2.000.000.-TL olup, bu bedelin talep edilebilir nitelikte bulunduğu, davalının birleşen davaya konu ettiği ve davacının da esasen kabulünde bulunan 1.450.000.-TL’nin bu dava bedelinden mahsup edilerek davanın 550.000.-TL üzerinden kabulüne karar verilmesi gerekirken talebi aşan miktardan mahsubu ile 689.792,54 TL’ne hükmedilmesinin doğru olmadığı ayrıca, birleşen İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/449 E. sayılı dosyasında, takas mahsup talebinde bulunulmaması halinde taraf beyanlarına göre davanın kabulüne karar verileceği, davanın açıldığı tarih itibariyle haklılık durumu gözetilerek vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği, cari hesap alacağı dava konusu edilmediğinden bu alacak kaleminin nazara alınmamasında usul ve yasaya aykırı bir durum görülmediği, birleşen İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/465 E. sayılı dosyasında konteynerlerin hasar ve yıpranma değerlerinin usulünce belirlendiği gerekçesiyle, asıl davada davalı ve birleşen davalarda davacı vekilinin asıl davaya ilişkin alacak miktarı ile birleşen İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/449 E. sayılı dosyasındaki vekalet ücretine ilişkin istinaf istemlerinin kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, asıl davanın kısmen kabulü ile 550.000,00 TL’nin 19.02.2010 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle davalıdan tahsiline, birleşen İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/449 E. sayılı davasında, dava konusu bedelin avans olarak sözleşme hükümleri gereğince davacı tarafça yatırıldığı açık olup, tarafların da kabulünde bulunduğuna göre AAÜT hükümlerine göre 67.450,00 TL avukatlık ücreti hesaplanmış olmakla birlikte, istinaf istemindeki taleple bağlı kalınması gerektiğinden, davalı lehine 63.256,22 TL vekalet ücreti takdirine, taraf vekillerinin diğer istinaf istemlerinin esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
1- Asıl dava, taraflar arasında akdedilen taşıma sözleşmesine aykırılık nedeniyle kar kaybından kaynaklanan tazminat, birleşen davalar ise, sözleşmenin feshi nedeniyle ödenen avansın istirdadı ile sözleşme kapsamında teslim edilen konteynerlerin yıpranma ve hasar bedellerinin tazmini istemlerine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince asıl davanın kısmen kabulüne, Birleşen İzmir 1. ATM’nin 2011/449 E. sayılı dosyasında karar verilmesine yer olmadığına, Birleşen 4. ATM’nin 2011/465 E. sayılı dosyasında muarazanın men’i ve iade talebine ilişkin davanın açılmamış sayılmasına, konteynerlerin yıpranma bedeli olarak talep edilen tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmiş, verilen karara karşı taraf vekillerince istinaf yoluna başvurulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesince yazılı olduğu şekilde asıl davada davalı vekilinin istinaf istemi ile Birleşen İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/449 E. sayılı dosyasında davacı vekilinin istinaf istemi kabul edilmiş, taraf vekillerinin sair istinaf istemlerinin reddine karar verilmiştir.
Ancak, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-2 maddesinde ‘’Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında duruşma yapılmadan karar verilir.’’ hükmü düzenlenmiştir. Her ne kadar Bölge Adliye Mahkemesince asıl davada davalının istinaf istemi kabul edilerek 550.000,00 TL’ne hükmedilmesi gerekirken 689.792,54 TL’ne hükmedilmesi doğru görülmemiş ve yukarıda anılan kanun hükmü uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verildiği belirtilmiş ise de, hüküm fıkrasının 4. bendinde sadece hükmedilen tazminat miktarı değiştirilip, yargılama gideri ve vekalet ücretleri yönünden İlk Derece Mahkemesince verilen hükmün aynen verildiği ve bu itibarla, HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğinin yerine getirilmediği anlaşılmıştır.
Ayrıca, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası yargılamanın açıklığı ilkesini kabul etmiştir. Gerek mülga 1086 sayılı HUMK’nın 382 ve devamı maddelerinde gerekse de yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK’nın 294 vd. maddelerinde hükmün nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca hükme bağlanmıştır. Yargılamanın açık bir şekilde yapılması ve tesis edilen hükmün açıkça belirtilmesi ilke olarak kabul edilmiştir. Bu nedenle hükmün açık, anlaşılır ve şüpheye yer vermeyecek şekilde infazı kabil olarak kurulması gerekir. Aksi halde, yargılamanın açıklığı ilkesi, dolayısıyla kamu vicdanı zedelenmiş olacaktır. Kararların bu hususlara aykırı oluşturulması mahkeme kararlarına duyulan güveni sarsacağı gibi, verilen kararların hukuki denetiminin yapılmasını da olanaksız kılmaktadır.
Yukarıda yapılan açıklamalardan sonra somut olayda, Bölge Adliye Mahkemesince asıl davada HMK’nın 353/1-b-2 maddesine aykırı olarak yeniden hüküm tesisi cihetine gidilmemesi doğru olmadığı gibi, karar başlığında birleşen davaların yer almaması da doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
2-Bozma sebep ve şekline göre, taraf vekillerinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.

Kararın Sonucuna ve Tam Künye Bilgilerine Erişin

Kararın sonucunu görmek, tam künye bilgileriyle kopyalamak ve PDF olarak indirmek için abone olun veya bir reklam filmi izleyin...