MahkemeYargıtay 11. Hukuk Dairesi
Esas No 2020 / ****
Karar No 2021 / ****
Karar Tarihi **.06.2021
Karşı OyYok

Karar Metni

MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 17. HUKUK DAİRESİ

Taraflar arasında görülen davada İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 31.01.2018 tarih ve 2010/270 E- 2018/104 K. sayılı kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi’nce verilen 17.10.2019 tarih ve 2018/754 E- 2019/1962 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi duruşmalı olarak davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Asıl davada davacı vekili, davacı ile davalı arasında ticari ilişki bulunduğunu, bu ilişki kapsamında davacının davalıdan tavuk ayağı satın aldığını, davalının ürettiği tüm tavuk ayaklarının davacıya teslim edileceğinin kararlaştırıldığını, ancak davalının ürettiği malın tamamını davacıya teslim etmediğinin anlaşıldığını, sonrasında ise davalının mal tesliminden tamamen kaçındığını, davacı tarafından davalıya ihtarnameler keşide edildiğini, bir sonuç alınamadığını, teslim edilmeyen mallar nedeniyle davacının zarara uğradığını, sözleşmenin feshi anlamına gelmemek üzere zararlarının tazmin edilmesi gerektiğini, 07.05.2010 tarihine kadar teslim edilmesi gereken tavuk ayaklarından kazanç kaybının 500.000 USD üzerinde olduğunu, ihracatlarda akde aykırılık nedeniyle 500.000 USD üzerinde ödeme yapmak durumunda kaldığını, düşük kapasitede çalışmak zorunda kalınması nedeniyle işletme giderine katlandığını, davacının son teslimler nedeniyle davalıya 210.335,18 TL borcu bulunduğu, bu miktarın alacaktan takas ve mahsubu sonucu zararlarının şimdilik 600.000.- TL kısmının ihbar tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte tahsilini talep etmiştir.
Asıl davada davalı vekili, davacının malı teslim almadığını, davacı tarafından düzenlenen tutanakları kabul etmediklerini, her zaman düzenlenebilecek belgelerden olduğunu, davacının davalıya borcunu kabul ettiğini, davacının taleplerinin yersiz olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Birleşen davada davacı vekili, taraflar arasında yapılmış olan 01.02.2008 ve 31.07.2010 tarihlerini kapsayan 30 ay süreli sözleşmenin 8.4 maddesine göre davalı Keskinoğlu A.Ş’nin 07.05.2010 tarihinden 31.07.2010 tarihine kadar teslim etmesi gerektiği halde teslim etmediği tavuk ayaklarından olan kazanç kaybı 300.000,00 USD, teslim edilmeyen tavuk ayaklarından dolayı ihraç edilemeyen ürün nedeniyle dava dışı şirketlere ödenen cezai şart ve tazminat toplamı 500.000,00 USD, 07.05.2010 tarihinde sözleşmenin bitim tarihi olan 31.07.2010 tarihine kadar fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 100.000,00 TL’yi 24.02.2010 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Birleşen davada davalı vekili, davacının iddialarının doğru olmadığını, sözleşmenin 4.4 maddesine göre davacının teslim alması gerekli olan tavuk ayaklarını teslim almadığını, malı teslim almak istemediğini, zamanında malı teslim almak istemeyen davacının davalının ürettiği tavukların elinde kalmasına sebebiyet verdiğini, muhafazasının zor olan bu ürünün satıldığını, aksi halde doğabilecek bir hastalığın şirketi büyük zarara sokabileceğini, davacının haksız ve kötü niyetli olarak sözleşmeye aykırı olarak davalı şirkete olan borcu kabul ettiği halde ödemediğini ve bunun için asıl ve birleşen davayı açtığını, davacının iddia ettiği zararı ve miktarını ispatlaması gerektiğini, belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Davacı vekili, ıslah dilekçesi ile asıl dava yönünden kazanç kaybı miktarının 811.444,86 TL ve 633.720,00 TL ödenen cezai şart toplamı olan 1.445.164,86 TL’nin 24.02.2010 tarihinden itibaren ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsilini, birleşen dava yönünden de 662.536,14 TL’nin 24.02.2010 tarihinden itibaren ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece yapılan yargılama, toplanan delillere ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davacının taraflar arasındaki 01.02.2008 tarihli sözleşmenin 8.4.maddesine göre sözleşmeye uyulmaması halinde alıcının işletme giderleri, kar ve kazanç mahrumiyeti ve cezai tazminat ödemesinden doğacak zararların ödenmesinin kabul edildiği, taraflar arasındaki sözleşmenin 8.4. maddesinde işletme giderlerinin istenebileceği yer aldığından, işletme giderleri de yoksun kalınan kar kapsamı ile davacının zarar kalemi içerisinde değerlendirildiği, bu nedenle yoksun kalınan kar hesabında işletme giderleri de eklendiğinde, asıl dosyada davacının alacağının, 811.444,86 TL olduğu, davacının talep etmiş olduğu cezai şarta ilişkin alacağın ise 400.000,00 USD karşılığı bilirkişi raporlarında 633.720,00 TL olarak belirlenmiş olmasına rağmen, asıl dava tarihi itibariyle bu zararın oluşmadığı, tespit edilen 811.444,86 TL’dan davalının alacağı olan 162.351,85 TL mahsup edilmesi ile 649.093,01 TL’ye hükmedilmesi gerektiği, bu alacağa her ne kadar davacı taraf 24.02.2010 tarihli ihtarnameden itibaren faiz hükmedilmesini talep etmiş ise de, bu ihtarnamede belli bir miktar borcun ödenmesi istenmemiş sadece akde aykırılığın giderilmesi talep edildiğinden temerrüt gerçekleşmediği belirlenmiş olup, bu miktarın 600.000,00 TL’lik kısmı için dava tarihinden, geri kalan 49.093,01 TL’lik kısmı için ise ıslah tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar vermek gerektiği, birleşen dava yönünden ise davacı vekilinin yoksun kalınan kara/kazanç kaybına ilişkin talebini 100.000,00 TL’dan 662.536,14 TL’ye ıslah etmiş olmakla birlikte dava tarihindeki talebinin 100.000,00 TL olduğu ve bilirkişi raporuna göre talep edebileceği tazminat miktarı 662.536,14 TL olması nedeniyle 100.000,00 TL kısmı için dava tarihi, geri kalan 562.536,14 TL’lik kısmı için ise ıslah tarihi olan 18.11.2016 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davanın kabulüne karar verilmiştir. Karara karşı asıl ve birleşen davada davalı vekili istinaf talebinde bulunmuştur.
Bölge adliye mahkemesince, yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve dosya içeriğine göre, mahkeme kararı ve dayandığı gerekçeler usul ve yasaya uygun bulunduğundan ilk derece mahkemesinin asıl ve birleşen davaları sonunda verilen kararına karşı yerinde olmayan davalı vekilinin istinaf isteminin HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
Karar asıl ve birleşen davada davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, asıl ve birleşen davada davalı vekilinin aşağıda belirtilen bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2- Asıl davada davacı vekili dava dilekçesinde, davacının son teslimler nedeniyle davalıya 210.335,18 TL borcu bulunduğunu, bu miktarın alacaktan takas ve mahsubu sonucu zararlarının davalıdan tahsilini talep etmiştir. Davacının borcunu 210.336,18 TL olarak kabul etmesi karşısında mahkemece, alınan bilirkişi raporunda davacının davalıya 162.351,85 TL borcu bulunduğunun tespit edildiği gerekçesiyle davacının alacağından bu miktarın mahsup edilmesi hatalıdır. Ayrıca asıl davada davacı vekili dava dilekçesinde kazanç kaybı ve cezai şart nedeniyle uğradığı zararın karşılığı olarak 600.000.- TL talepte bulunmuş, bu bedelin ne kadarının kazanç kaybı ne kadarının cezai şart nedeniyle oluşan zarara ilişkin olduğu anlaşılmamaktadır. Mahkemece, davacının zararı olan 649.093,01 TL zararının 600.000,00 TL’lik kısmının dava tarihinden, geri kalan 49.093,01 TL’lik kısmının ise ıslah tarihi olan 18.11.2016 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Mahkemece asıl davada davacı vekiline dava dilekçesinde talep miktarının ne kadarının kazanç kaybı ne kadarının cezai şart nedeniyle oluşan zarara ilişkin olduğunun açıklattırılarak hüküm kurulması gerekirken reddedilen cezai şart talebinin de içinde bulunduğu 600.000.- TL için dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesi doğru görülmemiştir.
Birleşen davada davacının 07.05.2010-31.07.2010 tarihleri arasındaki mahrum kalan kazancının 662.536,14 TL olarak belirlenmesi nedeniyle bu bedelin 100.000,00 TL’lik kısmının dava tarihi olan 10.05.2010 tarihinden, geri kalan 562.536,14 TL’lik kısmının ise ıslah tarihi olan 18.11.2016 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, karar verilmiş, birleşen davanın dava tarihi 20.05.2011 olduğu halde mahkemece yanılgıya düşülerek dava tarihinin 10.05.2011 olarak belirlenmesi bozmayı gerektirmiştir.

Kararın Sonucuna ve Tam Künye Bilgilerine Erişin

Kararın sonucunu görmek, tam künye bilgileriyle kopyalamak ve PDF olarak indirmek için abone olun veya bir reklam filmi izleyin...