Karar Metni
MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 12. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 20.03.2018 tarih ve 2009/1035 E. – 2018/246 K. sayılı kararın davacı vekili ve davalı şirket vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf istemlerinin ayrı ayrı esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi’nce verilen 04.07.2019 tarih ve 2018/1182 E- 2019/948 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili ve davalı şirket vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili; 07/06/2004 tarihinde davacı ile davalı şirket arasında Akaryakıt Bayilik Sözleşmesi imzalandığını, 10/12/2004 tarihinde imzalanan zeyilname ile Akaryakıt Bayilik Sözleşmesinin süresinin 10/12/2004 tarihinden itibaren 5 yıl süre ile uzatıldığını, 10/12/2009 tarihinde sona ermesi gereken sözleşmenin haklı bir neden olmaksızın davalı tarafından süresinden önce 07/09/2009 tarihinde feshedilmesi sebebiyle sona erme tarihine kadar geçecek 3 ay için davacının akaryakıt ve madeni yağ satımından elde edeceği kârdan mahrum kaldığını, davalının sözleşme süresinde davacıdan almayı taahhüt ettiği miktarın altında alım yapması nedeniyle cezai şart alacağının olduğunu, sözleşmeye uyulmaması sebebiyle de ayrıca cezai şart alacaklarının olduğunu belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davalılardan, 32.377 USD cezai şart alacağının ödeme günündeki Merkez Bankası efektif (döviz) satış kuru üzerinden Türk Lirası karşılığının, davalının fesih tarihi olan 07/09/2009 tarihinden itibaren işleyecek dövize uygulanan en yüksek faiz ile tahsiline, kâr kaybı borcundan dolayı şimdilik 5.000,00 TL’nin davalının fesih tarihi olan 07/09/2009 tarihinden itibaren işleyecek ticari reeskont faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesiniş talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili 03/03/2014 tarihli ıslah dilekçesi ile kâr mahrumiyeti iddiasına dayalı alacak talebini 24.803,12 TL olarak ıslah etmiştir.
Davalı şirket vekili, davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, yetkili mahkemenin işin görüldüğü ve davalının ikametgahının da bulunduğu Aydın Mahkemeleri’nin olduğunu, aynı konuda Aydın 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde 2009/575 esasına kayden açılmış dava bulunduğunu, davanın derdestlikten reddi gerektiğini, taraf ve konusu aynı olan davanın birleştirilmesi gerektiğini beyan etmiştir.
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama, dosya kapsamı ve benimenen bilirkişi raporuna göre, davacı ile davalı şirket arasında 26/05/2004 tarihli Akaryakıt İstasyonları İçin Ariyet ve Emanet Sözleşmesi, 07/06/2004 tarihli Akaryakıt İstasyonu İşletme Sözleşmesi, 07/06/2004 tarihli Protokol, 10/12/2004 tarihli Zeyilname akdedildiği, davalı … in 10/12/2004 tarihli zeyilname dışındaki sözleşmelere kefil olarak imza koyduğu, taraflar arasındaki 07/06/2004 tarihli sözleşmenin süresinin 1 yıl olduğu, ancak daha sonra bağıtlanan 10/12/2004 tarihli zeyilnamede sözleşme süresinin zeyilname tarihinden itibaren 5 yıl olarak uzatıldığı ve 07/06/2004 tarihli sözleşmenin tüm maddelerinin aynen kabul edildiği, ancak davalı şirketin sözleşmeyi süresinden önce haklı bir neden bildirmeksizin 03/07/2009 tarihli ihtarname ile feshettiği, davalı şirketin bu şekilde sözleşmeyi feshetmesinin haksız olduğu, taraflar arasındaki sözleşmenin belirli süreli olduğu, tarafların edimlerini 10/12/2009 tarihine kadar devam ettirmeleri gerektiği, sözleşmenin davalı tarafaından süresinden önce haksız feshinin sözleşmenin 27.1 maddesinde belirtilen sözleşmeye aykırılığı oluşturduğu ve davacının cezai şart talebinin yerinde olduğu, 07/06/2004 tarihli Akaryakıt İstasyonu İşletme Sözleşmesinin 27.1/c maddesi uyarınca davacının cezai şart yanında mahrum kaldığı kârı da isteyebileceği, 07/06/2004 tarihli Protokol’ün 2. maddesinde bayiinin alım taahhüdünün düzenlendiği ve tonaj ihlali nedeniyle ödenecek cezai şartın hüküm altına alındığı, davacının tonaj ihlali nedeniyle istediği cezai şart talebinin yerinde olduğu, davacı alacağının dayanağının 10/12/2004 tarihli zeyilname olduğu, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 19.02.2016 tarihli kararında yer alan “Taraflar arasında düzenlenen ve davalı …’in kefalet imzasını taşıyan sözleşmenin 07/06/2004 tarihli olduğu, daha sonra düzenlenen ve süre uzatımını içeren zeyilnamede ise davalı …’in imzası bulunmadığı..” şeklindeki maddi vakıa tespiti bulunduğu gerekçeleri ile kefil … yönünden davanın reddine, diğer davalı … Petrol Petrol ürünleri Plastik Elektronik Sanayi ve Tic. Ltd. Şti. yönünden 24.803,12 TL kâr kaybı alacağının 07/09/2009 tarihinden itibaren işleyecek ticari reeskont faiziyle davalıdan alınıp davacıya verilmesine, 32.377 USD cezai şart alacağının 07/09/2009 tarihinden itibaren USD’ye uygulanan en yüksek faiz ile birlikte ödeme günündeki TC. Merkez Bankası efektif satış kuru üzerinde TL’ye çevrilerek davalıdan alınıp davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Karar davacı vekili ve davalı şirket vekili tarafından istinaf edilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesince, davacı ile davalı şirket arasında akdedilen 07/06/2004 tarihli Akaryakıt İstasyonu İşletme Sözleşmenin 31. maddesinde sözleşmenin 1 yıl süreli olduğu, sözleşmenin bitim süresinden 3 ay önce tarafların yazılı bildirimde bulunmamaları halinde kendiliğinden bir yıl yenilenmiş sayılacağının düzenlendiği, bu sözleşmenin davalı … tarafından kefil sıfatıyla imzalandığı, 07/06/2004 tarihinde imzalanan Akaryakıt İstasyonu İşletme Sözleşmesine Zeyilname başlıklı belgede sözleşme süresinin 10/12/2004 tarihinden itibaren 5 yıl süre ile uzatıldığı, sözleşmenin değiştirilmeyen maddelerinin aynen kaldığının düzenlendiği, bu belgede davalı …’in kefil sıfatıyla imzasının bulunmadığı, bu değişiklikle belirsiz süreli olan sözleşmenin belirli süreli sözleşmeye dönüştürüldüğü, buna göre 07/06/2004 tarihli sözleşmenin 10/12/2004 tarihinden itibaren 5 yılın sonunda yani 10/12/2009 tarihinde sona ermesinin kararlaştırıldığı, davalı kefilin imzası olan sözleşme 1 yıl süreli olduğundan 07.06.2005 tarihi itibariyle davalı kefilin sorumluluğunun sona erdiği, aynı sözleşmeye dayalı olarak davacı tarafından davalılara karşı cari hesap ve vade farkı alacağının tahsili talebiyle açılan davada verilen kararın temyizi üzerine hükmün davalı … yararına 10/02/2016 tarihli ilamla bozulduğu ve gerekçesinin “Taraflar arasında düzenlenen ve davalı …’in kefalet imzasını taşıyan sözleşmenin 07/06/2004 tarihli olduğu, daha sonra düzenlenen ve süre uzatımını içeren zeyilnamede ise davalı …’in imzası bulunmadığı, bu durumda asıl sözleşmenin süresinin sona ermesi ile kefilin sorumluluğunun bittiği..” şeklinde olduğu, davacı vekilinin karar düzeltme isteminin reddedildiği, davacı tarafın, davalı kefilin sözleşmenin 24.maddesi uyarınca şirket yöneticisi olarak borçtan sorumlu olduğu ve şirket yetkilisi olarak imza atmış olması nedeniyle sözleşme süresinin uzatıldığından haberdar olduğu yönündeki itirazlarının sözleşmelerin nisbiliği ilkesi gereği yerinde görülmediği, 07/06/2004-07/06/2005 tarihleri arasındaki ürün alım taahhüdüne aykırılık nedeniyle oluşan cezai şart alacağından davalı kefilin de sorumlu olduğu düşünülebilir ise de, zaten bu tutarın hesaplanmasına davalı kefil vekilinin itiraz ettiği, ve itirazında haklı olduğu, zira 1. yılın sonunda davalıya eksik alıma ilişkin gönderilen bir ihtara rastlanılmadığı, raporda şerh içeren faturadan da söz edilmediği, diğer cezai şart talebi ile kâr kaybı talebinin ise davalı kefilin kefaletinin sona erdiği dönemden sonrasına ilişkin olduğu, 07/06/2004 tarihli Akaryakıt Bayilik Sözleşmesine İlişkin Zeyilnamede ve 07/06/2004 tarihli Protokolde kefil sıfatıyla imzası bulunmayan ve 07/06/2004-07/06/2005 tarihleri arası döneme ilişkin haksız cezai şart talebine itirazında haklı olan davalı …’in dava konusu cezai şart ve kar kaybı alacağından sorumlu olmadığı, ilk derece mahkemesinin bu davalıya yönelik davanın reddi yönünde verdiği kararda bir isabetsizlik görülmediği, davalı şirket vekili yasal sürede cevap dilekçesi sunmadığından yetki ve derdestlik (o tarihte dava şartı olmayan) ilk itirazları yerinde görülmediği gibi, yargılama sırasında ileri sürülmeyen zamanaşımı def’inin de haklı görülmediği, davalı şirket vekilinin esasa yönelik istinaf sebeplerinin bu davada verilen karara yönelik olmadığı, davanın konusu olmayan teminat mektubu ve intifa süresine ilişkin olduğu, kamu düzenine ilişkin olup re’sen dikkate alınacak bir husus da bulunmadığı, dolayısıyla esasa yönelik istinaf sebeplerinin de yerinde görülmediği gerekçesiyle davacı vekili ile davalı şirket vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.
Hüküm davacı vekili ve davalı şirket vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, akaryakıt bayilik sözleşmesinin haksız feshedildiği ve asgari alım taahhüdüne aykırı davranıldığı iddiasına dayalı cezai şart ve kâr kaybı alacağının tahsili istemine ilişkindir.
1-Rekabet Kurulu’nun 14/07/2002 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Dikey Anlaşmalara İlişkin Grup Muafiyeti (2002/2) Tebliğinin “Rekabet Etmeme Yükümlülüğü” başlıklı 5/a maddesinde; “Bu Tebliğ ile tanınan muafiyet anlaşmada yer alan, aşağıda belirtilen yükümlülüklere uygulanmaz: a) Alıcıya getirilen belirsiz süreli veya süresi beş yılı aşan rekabet etmeme yükümlülüğü. Rekabet etmeme yükümlülüğünün yukarıda belirtilen süreyi aşacak şekilde zımnen yenilenebileceğinin kararlaştırılması halinde, rekabet etmeme yükümlülüğü belirsiz süreli sayılır” düzenlemesine; yine Rekabet Kurulu’nun Dikey Anlaşmalara İlişkin Kılavuz’un 40. maddesinde; “Alıcıya getirilen rekabet etmeme yükümlülüğünün süresi büyük önem taşımaktadır. Süresi beş yıldan uzun olan rekabet etmeme yükümlülüğünün grup muafiyetinden yararlanması bu Kılavuzun 44. paragrafında belirtilen istisna dışında mümkün değildir. Şayet alıcıya getirilen rekabet etmeme yükümlülüğünün süresi belirsiz ise yine grup muafiyeti uygulanamayacaktır. Beş yıllık süreyi aşacak şekilde zımnen yenilenebilen rekabet etmeme yükümlülükleri de grup muafiyeti kapsamında değildir” düzenlemesine yer verilmiştir.
Somut olaya gelince, taraflar arasındaki bayilik sözleşmesi 07/06/2004 tarihli ve süresi 1 yıldır. Daha sonra 10/12/2004 tarihli zeyilname ile sözleşme süresi bitmeden 10/12/2004 tarihinden itibaren sözleşme 5 yıl süre ile uzatılmıştır.
Yukarıda bahsedilen hükümler birlikte dikkate alındığında taraflar arasındaki ilk sözleşme tarihi 07.06.2004 olup beş yıllık süre 07/06/2009 tarihinde sona ermektedir. Davalı şirket tarafından sözkonusu sözleşme 03/07/2009 tarihli ihtarname ile feshedilmiştir. Sözleşme beş yıllık süreden sonra feshedilmiş olduğundan sözleşmenin haklı nedenle feshedildiğinin kabulü ile buna göre değerlendirme yapılması gerekirken mahkemece yanılgılı gerekçe ile karar verilmesi doğru görülmediğinden davalı şirketin temyiz isteminin kabulü ile kararın davalı yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
2-Bozma sebep ve şekline göre davalının sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, davacı vekilinin temyiz isteminin reddine karar vermek gerekmiştir.
Kararın Sonucuna ve Tam Künye Bilgilerine Erişin
Kararın sonucunu görmek, tam künye bilgileriyle kopyalamak ve PDF olarak indirmek için abone olun veya bir reklam filmi izleyin...