MahkemeYargıtay 11. Hukuk Dairesi
Esas No 2020 / ****
Karar No 2021 / ****
Karar Tarihi **.12.2021
Karşı OyVar

Karar Metni

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ (TİCARET MAHKEMESİ SIFATIYLA)
BİRLEŞEN DAVA : AYDIN 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NİN 2015/146 ESAS

TÜRK MİLLETİ ADINA

Taraflar arasında görülen davada Aydın 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 10.05.2018 gün ve 2017/71 – 2018/373 sayılı kararı onayan – bozan Daire’nin 04.02.2020 gün ve 2018/3654 – 2020/915 sayılı kararı aleyhinde asıl ve birleşen davada davalı vekili tarafından karar düzeltilmesi isteğinde bulunulmuş ve karar düzeltme dilekçesinin süresi içinde verildiği de anlaşılmış olmakla, dosya için düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra gereği konuşulup düşünüldü:
Asıl davada davacı vekili, taraflar arasında hukuken “taahhüt işlemi” niteliğinde ve bağlayıcı 14.06.2002 tarihinde imzalanan protokole göre, davalının Ege Enerji A.Ş.’de sahip olduğu hisselerini müvekkiline 500.000.-Euro karşılığında devretmeyi taahhüt ettiğini, ardından 14.06.2002 tarihli protokolün tasarruf işlemi olan 07.10.2002 tarihli hisse devir sözleşmesinin imzalandığını, bu sözleşmeye göre de, davalının sahip olduğu hisselerini davacıya devrettiğini, ödenmesi kararlaştırılan 500.000 Euro’nun bir ödeme planına bağlandığını, ilk iki taksitin ödendiğini, üçüncü taksitin davalı tarafından iade edildiğini, ödemenin tamamının tek seferde yapılmasının ihtar edildiğini, ayrıca 07.10.2002 tarihli hisse devir sözleşmesinin geçersiz olduğunun tespiti için Aydın 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2009/28 E. sayılı davasının açıldığını, mahkemece 07.10.2002 tarihli sözleşmenin geçersizliğine ve müvekkili adına olan hisselerin davacı adına tesciline dair verilen kararın kesinleştiğini, icra tehdidi altında müvekkilinin daha önceden davalıdan devraldığı hisseleri tekrar iade ettiğini, 14.06.2002 tarihli protokolün taahhüt işlemi, 07.10.2002 tarihli protokolün ise tasarruf işlemi niteliği taşıdığını, tasarruf işlemi mahiyetindeki 07.10.2002 tarihli sözleşmenin geçersizliğine karar verilse bile 14.06.2002 tarihli taahhüt işlemi niteliğindeki protokolün ayakta olduğunu ileri sürerek 14.06.2002 tarihli protokol gereği kararlaştırılan, davalı adına kayıtlı 2.000 hissenin müvekkiline iadesini, müvekkili adına şirket pay defterine tescilini, 400.000.- Euro’nun müvekkilince depo edilmesini teminen depo kararı verilmesini, bu paranın kesinleşmeye müteakip davalıya ödenmesini talep etmiş, birleşen davada, taraflar arasında düzenlenen 14.06.2002 tarihli protokol ve 07.10.2002 tarihli hisse devir sözleşmesi uyarınca müvekkilinin davalıya 100.000.- Euro hisse devir bedeli ödediğini, mahkeme kararı ile 07.10.2002 tarihli hisse devrinin iptal edildiğini, müvekkilinin bu kez 14.06.2002 tarihli taahhüt protokolüne dayanarak hisselerin davacı adına tesciline ilişkin açtığı davanın sonuçlanması gerektiğini, 100.000.-Euro’nun halen
davalı uhdesinde durduğunu, bu haliyle davalının sebepsiz zenginleştiğini, müvekkilinin ödemelerinin hukuken geçerli bir nedenden yoksun hale geldiğini, ayrıca hisse devir protokolü tarihinde devir bedeli toplam 500.000.-Euro olarak belirlenmişse de davalının mahkeme kararına istinaden hisseleri geri aldığı tarihte hisselerin çok daha değerli olduklarını, davalının bu değer artışı tutarını da iade borcu altında bulunduğunu, denkleştirici ödeme yapılması gerektiğini, müvekkilinin 07.12.2012 tarihine kadar hisseleri kendine ait sandığını, malik sıfatı ile hareket ettiğini, iyiniyetli zilyedin masrafları isteyebileceğini, müvekkilinin kendi çaba, yetenek, yatırımları ile elde ettiği değerlerin iadesinin gerektiğini, bu kapsamda da bir denkleştirilme yapılmasının hakkaniyetin gereği olduğunu ileri sürerek hisse devir bedeli olarak ödenen 100.000.-Euro’nun ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte, hisse devir bedelinin belirlendiği protokol tarihindeki hisse değeri ile davalıya iade edildiği tarihteki değeri arasındaki farkın talebi kapsamında şimdilik 10.000.-TL’nin tahsilini talep ve dava etmiştir.
Asıl ve birleşen davada davalı vekili, davanın zamanaşımından, kesin hükümden ve esastan reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, uyulan bozma ilamı, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, asıl davanın kabulüne, davalı adına kayıtlı bulunan Ege Enerji ve Entegre Tarım Ürünleri Gıda San. A.Ş.’ye ait 2.000 adet A grubu nama yazılı hissenin davacı adına tescili ile şirket pay defterine işlenmesine, karar kesinleştiğinde depo ettirilen 400.000.- Euro’nun işleyecek mevduat faiziyle birlikte ve talep halinde ödenmesi için ilgili bankaya müzekkere yazılmasına, birleşen davanın zamanaşımı nedeniyle reddine dair verilen kararın taraf vekillerince temyizi üzerine asıl davaya ilişkin karar Dairemizce onanmış, birleşen davada verilen karar bozulmuştur.
Asıl ve birleşen davada davalı vekili, bu kez karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
1-Yargıtay ilamında benimsenen gerektirici sebeplere göre asıl davada davalı vekilinin asıl davaya yönelik tüm karar düzeltme istemlerinin reddine karar vermek gerekmiştir.
2- Birleşen davada davalı vekilinin birleşen davaya yönelik karar düzeltme istemlerinin incelenmesine gelince, birleşen dava TBK’nın 77/2. maddesi kapsamında sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayalı olarak açılmış bir alacak davası niteliğinde olup işbu davada, mahkeme kararı ile geçersiz olduğuna hükmedilen 07.10.2002 tarihli hisse devir sözleşmesine dayalı olarak davacı tarafından davalıya yapılan toplam 100.000 Euro tutarındaki ödemenin güncellenmiş değerinin davalıdan alınması talep edilmiştir.
Taraflar arasındaki 07.10.2002 tarihli hisse devir sözleşmesinin geçersizliğine hükmedilen Aydın 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2009/28 E. 2010/100 K. sayılı kararı, Dairemizin 29.05.2012 tarih 2010/7847 E. 2012/9160 K. sayılı ilamı ile onanmış, karar düzeltme istemleri de Dairemizin 07.12.2012 tarih 2012/12373 E. 2012/20181 K. sayılı ilamı ile reddedilerek kesinleşmiştir. Anılan sözleşmeye dayalı hisseler ise İzmir 12. İcra Müdürlüğü’nün 2012/8785 E. sayılı dosyası üzerinden yapılan ilamlı icra takibi sonucunda 18/09/2012 tarihinde birleşen davada davalı … adına tescil edilmiş, 04.10.2012 tarihinde de davalı adına çıplak pay olarak şirketin mahsus defterine kaydedilmiştir.
Bu durumda, anonim şirket paylarının, mahkeme kararıyla uhdesinde bulunduran …’tan alınarak H.Peter Laub’a verildiği gözetildiğinde, tarafların o tarihteki hukuksal durumları itibariyle, devir için yapılan ödemenin, TBK’nın 77/2. maddesi çerçevesinde, birleşen davada davalı bakımından sebepsiz zenginleşme teşkil ettiğinin ve TBK’nın 82. maddesinde öngörülen iki yıllık dava zamanaşımı başlangıç süresinin en geç 4.10.2012 tarihinde başladığının kabulü gerekir. Her ne kadar, yerel mahkemece zamanaşımı başlangıç tarihinin, geçersizliğe ilişkin mahkeme kararının kesinleştiği tarih olarak kabul edilmesi yerinde değilse de bu husus sonuca etkili olmayıp birleşen davanın açıldığı tarih itibariyle yasada öngörülen zamanaşımı süresinin dolduğu açıktır.
Ancak, her davada olduğu gibi, birleşen dava bakımından da, davacının, dava açmakta hukuki yararının bulunması gerekmektedir. Bu husus, HMK’nın 114/h bendi uyarınca dava şartı olup yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülebileceği gibi, hakim tarafından da re’sen ve ilk itirazlar ile def’ilerden önce gözetilmelidir. Öte yandan, hukuki yararın dava tarihinde bulunması yeterli olmayıp davanın sonuna ve hatta kararın kesinleşmesine kadar varlığını koruması gerekir.
Bu açıdan somut davaya yaklaşıldığında, birleşen davanın, asıl davanın reddi ihtimaline dayalı olarak açıldığının belirtilmesi ve asıl davanın sonucunun beklenmesine işaret edilmiş olması, mahkemece asıl davada varılan sonuca ilişkin olarak, birleşen davada iadesi istenen tutarın hıfzedilerek kalan bakiye tutarın depo edilmesi yolunda ara karar verilmesi, davacı yanca bu lazimeye uyulmuş olması, asıl davada verilen ve bu hususu da içeren kararın isabetli görülerek onanması ve yukarıda (1) nolu bentte belirtildiği üzere karar düzeltme isteminin de reddine karar verilmesiyle asıl davada verilen hükmün (artık) kesinleşmiş olması olguları birlikte değerlendirildiğinde, birleşen davada davacının korunmaya değer bir hukuki yararının kalmadığı ve birleşen davanın bu nedenle reddinin gerektiği açıktır.
Bu durumda, birleşen davaya ilişkin karar düzeltme isteminin kabulü ile, Dairemizin 04.02.2020 tarih, 2018/3654 E. 2020/915 K. sayılı ilamının (2) nolu bendinin kaldırılarak birleşen davadaki hükmün yukarıda açıklanan değişik gerekçeyle bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

Kararın Sonucuna ve Tam Künye Bilgilerine Erişin

Kararın sonucunu görmek, tam künye bilgileriyle kopyalamak ve PDF olarak indirmek için abone olun veya bir reklam filmi izleyin...