MahkemeYargıtay 11. Hukuk Dairesi
Esas No 2018 / ****
Karar No 2020 / ****
Karar Tarihi **.02.2020
Karşı OyYok

Karar Metni

MAHKEMESİ :FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen davada İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince bozmaya uyularak verilen 05/06/2018 tarih ve 2017/745-2018/156 sayılı kararın Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş olduğu anlaşılmakla, duruşma için belirlenen 25.02.2020 günü hazır bulunan davacı asil … vekili Av. … ile davalı vekili Av. … dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin “FETİH 1453” adlı filmde Fatih Sultan Mehmet rolünü oynadığını, bu filmin 22 milyon seyirciye ulaştığını, filmin başarısı üzerine davalı yapımcının müvekkili ile irtibata geçtiğini ve taraflar arasında 07/06/2012 tarihli oyunculuk, yapımcılık sözleşmesinin imzalandığını, bu sözleşmeye göre müvekkilinin “FETİHTEN SONRA” adlı yapımda rol almasının kararlaştırıldığını, sözleşmeye göre müvekkilinin başka herhangi bir işte çalışamayacağını, başka bir dizide görev alamayacağını, resmi görevinden ayrılması durumunda maaşlarının ve sigorta primlerinin davalı tarafça karşılanacağını, bu sözleşmenin ve dizi projesinin kamuoyuna duyurulmasından sonra müvekkilinin tüm enerjisini bu diziye harcadığını ve hazırlıklara başladığını, 6 ay ücretsiz izne ayrıldığını, Eylül ayında dizinin yayına girişinin gecikeceğinin anlaşılması nedeniyle yapımın bir süre ertelendiğini, bu süreçte davalının talebi üzerine müvekkilinin at binme kurslarına ve spor salonuna devam ettiğini, tüm zamanını sözleşmeye konu projeye adadığını, projenin davalı tarafça ertelendiğini, bir süre sonra Kasım 2012 tarihinde Milliyet gazetesinde dizinin iptal olduğu yönünde haberler çıktığını, davacı tarafın eksik maaş yatırdığının anlaşılması üzerine davalıya ihtarname gönderildiğini, davalı tarafın ise cevabi ihtarname ile, televizyon kanalı ile yapılan protokolün feshinden dolayı dizi protokolünün iptal edildiğini, bu dizinin çekilmeyeceğini, taraflar arasındaki oyunculuk sözleşmesinin tek taraflı olarak feshedildiğinin bildirildiğini, bunun üzerine sözleşmenin cezai şart hükmü nedeniyle davalı aleyhine 500.000 Euro cezai şartın TL karşılığı üzerinden icra takibi yapıldığını, davalı tarafın haksız bir şekilde takibe itiraz etmesi nedeniyle takibin durdurulduğunu, oysa sözleşmenin 17.01 maddesi gereğince yapımcının sözleşme gereklerini yerine getirmemesi ve sözleşmeyi haklı bir neden olmaksızın feshetmesinden dolayı 500.000 Euro cezai şartı ödemesi gerektiğini, davalının yükümlü olduğu vergileri yatırmayarak ve yaptırmakla yükümlü olduğu sigortayı yaptırmayarak haklı neden olmaksızın sözleşmeyi feshettiğini ileri sürerek, itirazının iptalini ve %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatının tahsilini talep dava etmiştir.
Davalı vekili, dizinin prodüksiyonundan vazgeçilmesi üzerine sözleşmenin feshedildiğini ve davacı tarafın haksız icra takibi başlattığını, bu takibin haksız ve dayanıksız olduğunu, sözleşmenin feshinin haklı nedene dayandığını, sözleşmenin 17.01 maddesi uyarınca cezai şartın ancak haklı neden olmaksızın fesih durumunda söz konusu olabileceğini, dizinin yayınlanacağı AKS tv şirketinin projeyi iptal etmesi nedeniyle müvekkilinin davacı ve diğer oyuncularla yaptığı sözleşmelerin ifasının imkansız hale geldiğini, asıl borç imkansız hale geldiğinden cezai şartın istenemeyeceğini, imkansızlığın müvekkili dışında ortaya çıktığını savunarak, davanın reddini ve kötüniyet tazminatının tahsilini istemiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, dava tarihinin yapılacak hesaplamada baz alınmasının uygun olacağı ve 2013 yılı bilançosuna göre kâr dağıtımı yapılması, dava tarihi itibariyle takip alacağının ödendiğinin kabul edilmesi halinde öz varlık toplamının 1.634.179 TL olacağı ve yasal sınırın altında kalarak şirketin mahvına sebep olabileceği ancak bu sınırın altına düşmeyecek şekilde cezai şart miktarının 263.032,85 TL olarak takdir edilmesi halinde 10.461.15 TL damga vergisi de katılmak suretiyle 273.494,00 TL üzerinden takip devam ettiği takdirde şirketin mahvına sebep olmayacağı ayrıca, sözleşme ile belirlenmiş cezai şart miktarının likit oluşu göz önüne alınarak hükmolunan alacağın yüzde yirmisi oranında icra inkar tazminatı tahsili gerektiği gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile İstanbul 22. İcra Müdürlüğü’nün 2012/28402 E. sayılı takip dosyasına yapılan itirazın iptali ile takibin 263.032,85 TL cezai şart ve 10.461,15 TL damga vergisi bedeli toplamı olan 273.494,00 TL üzerinden devamına, damga vergisi bedeline takip tarihinden itibaren ödeninceye kadar yasal faiz, cezai şart bedeline takip tarihinden ödeninceye kadar değişen oranlarda avans faizi yürütülmesine, %20 oranında uygulanacak olan 54.699,00 TL icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
1- Dava, taraflar arasında akdedilen sözleşmenin haklı bir neden olmaksızın feshi nedeniyle cezai şart ve yine sözleşmeden kaynaklanan vergi alacağının tahsili istemi ile başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkin olup, yukarıda özetlenen gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Ancak, somut olayda uyuşmazlık, sözleşmede kararlaştırılan cezai şart miktarının ekonomik yönden davalının mahvına sebebiyet verecek ölçüde yüksek olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Mahkemece, uyulmasına karar verilen Dairemiz bozma ilamında da belirtildiği üzere, 6762 sayılı TTK’nın 24. maddesi ( 6102 sayılı YTTK’nın 22 md) uyarınca; “Tacir sıfatını haiz bir borçlu Borçlar Kanunu’nun 161. maddesinin 3. fıkrasında yazılı hallerde, fahiş olduğu iddiasıyla cezai şarttan indirim yapılmasını mahkemeden isteyemez.” Fakat, kararlaştırılan cezai şart miktarının ekonomik yönden borçlunun mahvına sebebiyet verecek ölçüde yüksek olduğunun saptanması durumunda cezai şarttan makul oranda indirim yapılabileceği kabul edilmektedir. Ne var ki, bu şekilde bir indirime gidilebilmesi için borçlunun ekonomik durumu yönünden ayrıntılı bir inceleme yapılması ve kararlaştırılan cezai şartı ödemesinin ekonomik yönden mahvına sebep olup olmayacağı hususunun belirlenmesi gerekmektedir.
Bu cümleden olarak, sözleşmenin feshi tarihi itibariyle bir değerlendirme yapılması gerekmekte olup, yapılacak işbu değerlendirme de, şirketin aktif, pasif ve öz varlıkları itibariyle cezai şartın ödenmesinin mahvına sebebiyet verip vermeyeceği noktasında olmalıdır.
Yukarıda yapılan açıklamalardan sonra somut olaya gelindiğinde ise, taraflar arasında akdedilen sözleşme davalı tarafından Kasım 2012 tarihinde feshedilmiş ve feshin de haksız olduğu anlaşılmış, işbu tarih itibariyle sözleşmeyi feshedip, 1.185.800,00 TL cezai şart alacağı için 27.12.2012 tarihinde aleyhine icra takibi başlatılan davalı şirket, 22.02.2013 tarihinde genel kurul toplantısı yaparak kâr dağıtımı kararı almış, 2014 yılında 2.891.305,00 TL kâr payı dağıtmış olup ayrıca yargılama sırasında alınan bilirkişi raporları ile tespit edilen davalı şirketi bilançolarındaki aktif ve pasifler de göz önünde bulundurulduğunda bu miktar ödemenin davalının ekonomik mahvına sebep olmayacağının anlaşılmış olması karşısında, anılan hususlar nazara alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirmeye dayalı, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
2- Bozma sebep ve şekline göre, davalı vekilinin tüm, davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmememiştir.

Kararın Sonucuna ve Tam Künye Bilgilerine Erişin

Kararın sonucunu görmek, tam künye bilgileriyle kopyalamak ve PDF olarak indirmek için abone olun veya bir reklam filmi izleyin...