MahkemeYargıtay 11. Hukuk Dairesi
Esas No 2019 / ****
Karar No 2020 / ****
Karar Tarihi **.03.2020
Karşı OyYok

Karar Metni

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESi(ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ SIFATIYLA)

Taraflar arasında görülen davada Sivas 3.Asliye Hukuk Mahkemesince bozmaya uyularak verilen 02/10/2018 tarih ve 2017/732-2018/878 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesinin davacı vekili tarafından istenildiği ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, asıl ve birleşen davalarda, davalı şirketin, kayıtlarda tüm hisseleri davalı …’ya ait, tek ortaklı bir anonim şirket olarak göründüğünü ancak gerçekte şirketin bir aile şirketi olup, ortaklarının da her biri %20 oranında hissedar olan, …, …, …, … ve … olduğunu, diğer ortakların şirkette bulunan hisselerini yönetim kolaylığı ve aktif olmayan ortakların emekli maaşlarını alabilmeleri açısından davalı …’e devrettiklerini, bu hususun davalı … tarafından imzasını havi 09/10/2007 tarihli taahhütnameyle ikrar edildiğini, ayrıca adı geçenin söz konusu belgeyle, diğer ortaklara ait olan hisseleri dilekleri anda iade etmeyi de taahhüt ettiğini, müvekkilinin, şirketin iş ve işlemlerini yürütmesinin ve şirket borçlarını kendi cebinden ödemesinin de belirtilen hususların ispatı niteliğinde olduğunu ileri sürerek, müvekkilinin davalı şirkette %20 oranında hissedar olduğunun tespiti ile pay defterine tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar vekili, davaya konu taahhütnamenin beyaza imzanın suistimal edilmesi suretiyle düzenlendiğini, belgede yer alan şirket kaşesinin sahte olduğunu, davacının şirkete ait borçları ödemesinin şirketin ve yönetim kurulunun bilgisi dışında, şirketi ele geçirme planının bir parçası olarak yapılan işlemler olduğunu ve şirketin kurucusu ve tek ortağının … olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama ve tüm dosya kapsamına göre, davalı şirket hisselerinin senede bağlanmamış çıplak pay niteliğinde olduğu bu nedenle B.K’nın alacağın temlikine ilişkin hükümlerine göre, yazılı olarak yapılan bir devir sözleşmesiyle devre konu edilebileceği ancak anonim şirketlerde bu devrin şirkete karşı hüküm ifade edebilmesi için şirket pay defterine işlenmesi gerektiği, somut olayda, 09.10.2007 tarihli taahhütnamede bahsedilen devir işleminin şirket pay defterine kaydedilmediği hususu tarafların kabulünde olduğundan devrin şirkete karşı ileri sürülemeyeceği gerekçesiyle asıl ve birleşen davaların reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Asıl ve birleşen davalar, davacıya ait olduğu ancak taraflar arasındaki anlaşmaya dayalı olarak davalı …’nın uhdesinde bulunduğu iddia edilen bir kısım davalı şirket hissesinin davacı adına kayıt ve tescili istemine ilişkindir.
HGK’nın 14.11.2019 gün, 2017/1-1254 Esas-2019/1197 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere, inanç sözleşmesi, inananla inanılan arasında yapılan, onların hak ve borçlarını belirleyen, inançlı muamelenin sona erme sebeplerini ve devredilen hakkın, inanılan tarafından inanana geri verme (iade) şartlarını içeren borçlandırıcı bir muameledir. Bu sözleşme, taraflarının hak ve borçlarını kapsayan bağımsız bir akit olup, alacak ve mülkiyetin naklinin hukuki sebebini teşkil eder. İnançlı işlemin taraflarını, inanan ve inanılan oluşturur. Bir hakkı ya da nesneyi, güvendiği bir kişiye inançlı olarak devreden kimseye “inanan” adı verilir. Devredilen hak veya nesneyi, kendisine ait bir hak olarak kendi yararına, doğrudan doğruya ve dolaylı olarak kullanan kişiye de “inanılan” denir. İnananın, inanılana inançlı olarak kazandırdığı hak ya da nesne ise “inanç konusu şey” olarak nitelenir. İnançlı bir işlemde, kazandırıcı işlemin tarafları ile borç doğuran anlaşmanın tarafları aynıdır. İnançlı işlemde inanılan, hakkını kullanırken kararlaştırılan koşullara uymayı, amaç gerçekleşince veya süre dolunca hak veya nesneyi tekrar inanana (veya onun gösterdiği üçüncü kişiye) devretmeyi yüklenmektedir. İnançlı işlem, kazandırmayı yapan kişiye yani inanana belirli şartlar gerçekleşince, kazandırmanın iadesini isteme hakkı sağlayan bir sözleşmedir. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde bunun dava yoluyla hükmen yerine getirilmesi istenebilir.
Yapılan açıklamalar ışığında somut olaya dönülecek olursa, davacı yan, zikredilen iddiasını ispat için, 09.10.2007 tarihli, “Taahhütname” başlıklı ve davalı …’nın imzasını havi belgeyi dosyaya ibraz etmiştir. Söz konusu belgede, davalı …’nın, şirket hisselerinin çoğunluğu kendi adına olsa da şirketin aslında davacının ve kendisinin de aralarında olduğu 5 kişiye ait olduğunu beyan ettiği ve hisseleri istedikleri an sahiplerine iade etmeyi taahhüt ettiği görülmektedir. Mahkemece, davalı tarafından imzalandığı sabit olan söz konusu belgenin alacağın temlikini tazammun eden bir belge niteliğinde olduğu kabul edilerek ve bozmadan önceki gerekçe aynen tekrar edilmek suretiyle davanın reddine karar verilmişse de, “Taahhütname” başlıklı belge inançlı işlem iradesi gösteren bir belge niteliğindedir. Ayrıca temyiz edenin sıfatı ve ileri sürdüğü temyiz sebepleri de gözetildiğinde belgenin davalının da kabulünde bir belge olarak değerlendirmesi gerekir. Bu itibarla mahkemece, söz konusu belgenin davalının kabulünde ve inançlı işlem iradesini tazammun eden bir belge olarak değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken husumetin davalı …’ya da yöneltildiği gözden kaçırılarak yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.

Kararın Sonucuna ve Tam Künye Bilgilerine Erişin

Kararın sonucunu görmek, tam künye bilgileriyle kopyalamak ve PDF olarak indirmek için abone olun veya bir reklam filmi izleyin...