Karar Metni
MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce bozmaya uyularak verilen 18/04/2019 tarih ve 2014/732-2019/348 sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesinin taraf vekilleri tarafından istenildiği ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı – karşı davalı vekili asıl davada, müvekkili ile davalı arasında akdedilen acentelik sözleşmesi uyarınca davalının müvekkili şirket adına sigorta sözleşmesi yapmaya ve bu sözleşmeden doğan primleri tahsil edip, müvekkili şirkete intikal ettirmeye yetkili kılındığını, ancak davalı acentenin sözleşme hükümlerine aykırı olarak sigortalılardan değişik tarihlerde tahsil ettiği toplam 601.453,83 TL sigorta primini müvekkili şirkete intikal ettirmeyerek zimmetinde tuttuğunu, bunun üzerine müvekkili tarafından gönderilen ihtarnameler ile davalının acenteliğine son verilerek, birikmiş sigorta primlerinin ödenmesinin talep edildiğini, ancak çekilen ihtar ve sözlü taleplere rağmen davalının borçlarını ödemediğini, davalı acentenin müvekkili şirkete 18.10.2007 tarihi itibariyle 601.453,83 TL asıl alacak ve 37.306,84 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 638.760,67 TL borcunun bulunduğunu, bu borcun tahsili için başlatılan icra takibine davalının haksız şekilde itiraz ettiğini ileri sürerek, takibe vaki itirazın iptali ile %40’dan aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı – karşı davacı vekili, asıl davada, tahsil edilen primlerin anlaşma hükmünün aksine hiçbir kesinti olmadan doğrudan şirket hesabına yatırıldığını, müvekkilinin alması gereken komisyonun şirket tarafından sonradan ödendiğini, dolayısıyla şirketin iddia ettiği alacağın maddi gerçekliğinin olmadığını, davacının acentelik sözleşmesini haksız olarak feshettiğini savunarak, davanın reddi ile takipte istenen miktar borcun olmadığının tespitine ve takibin iptaline karar verilmesini istemiş; açılan karşı davada ise fesih tarihine kadar oluşan komisyon alacağı için şimdilik 3.000,00 TL ile acentelik sözleşmesinin haksız olarak feshi nedeniyle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 3.000,00 TL tazminatın faizleriyle birlikte tahsili ile devam eden ipoteğin paraya çevrilmesine ilişkin takibin iptali ve ipoteğin kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı- karşı davalı Birlik Sigorta A.Ş. vekili, karşı davanın haksız olduğunu, acentelik sözleşmesinin davalı-karşı davacı acentenin sözleşme şartlarına uymaması nedeniyle haklı sebeple feshedildiğini savunarak, karşı davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama ve benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda, sunulan kayıtlar ve özelikle kredi kartı hesap ekstreleri ve çek teslimine ilişkin belgeler incelendiğinde, takip tarihinden sonra da, davacı … şirketinin, davalı tarafından düzenlenen poliçelere dayalı olarak tahsilatlara devam ettiği, bu tahsilatların müşteri kredi kartlarından ve ileri vade tarihli çeklerden yapıldığı, taraflar arasında sözleşmenin başından beri işletilen sisteme göre, taksitli ödeme gerektiren poliçe bedelleri sonradan ödendiği gibi bir kısım poliçe primlerinin de ileri tarihli çekle veya kredi kartıyla ödendiği, sonradan yapılan bu ödemelerin cari hesap kaydından düşülmemesi sebebiyle, aslında borç bulunmadığı halde cari hesap eksterilerinde borç varmış gibi bir kayıt ortaya çıktığı, davalının poliçe bedellerini zamanında aktarmadığı anlaşılmakta ise de sözleşmenin başından beri poliçe bedellerinin geç ödendiği ve davacı yanca buna ilişkin bir itirazda bulunulmadığı, bu durumda geç yapılan ödemelerinin davacının kabulünde olduğunun kabulü gerektiğinden ödemelerin zamanında yapılmaması sebebiyle sözleşmeyi feshetmesinin haksız olduğu, kredi kartları ve ileri tarihli çeklerle davalıdan yapılan tahsilatın toplamının 608.733,97 TL olduğu gözetildiğinde davalının bir borcu bulunmadığı, kaldı ki ceza mahkemesi tarafından da tüm prim borçlarının ödendiğinden bahisle davalının beraatine karar verildiği ve kararın kesinleştiği, bu tespitin hukuk mahkemesi bakımından da bağlayıcı olduğu bu nedenle asıl davadaki talebin yerinde görülmediği, davalı yanca asıl davada davacının kötü niyet tazminatına mahkum edilmesi talep edilmişse de kötü niyet iddiasının ispatlanamadığı, karşı davada, davacının, komisyon ve sözleşmenin haksız feshi nedeniyle uğranılan zarara ilişkin talebinden feragat ettiği, ayrıca karşı davada ipoteğin haksız takip sonucu paraya çevrildiğinden bahisle uğranılan zararın tazmini talep edilmişse de, taşınmazın karşı davacının akrabası olan dava dışı bir şahsa ait olduğu, dolayısıyla bir zarar oluşmuşsa da bu zararın karşı davacı nezdinde değil bu kişi nezdinde oluştuğu, bu nedenle anılan talep bakımından hukuki yarar bulunmadığı gerekçesiyle, asıl ve karşı davaların reddine karar verilmiştir.
Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
1-) Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, taraf vekillerinin aşağıdaki bentler dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir.
2-) Asıl dava, ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Mahkemece, davalı acentanın bir kısım poliçe primlerini müşterilerin kredi kartından taksitle tahsil ettiği, bir kısım poliçe primleri karşılığında ise müşterilerden ileri vadeli çek alıp, davacıya verdiği, davacı … şirketinin takipten ve işbu itirazın iptali davasından sonra davaya konu poliçe primlerini müşterilerin kredi kartından ve ileri tarihli çeklerle tahsil etmeye devam ettiği, bu yöntemle yapılan tahsilat toplamının 608.733,97 TL olduğu, takibin 601.000,00 TL alacağın tahsili amacıyla yapıldığı gözetildiğinde halihazırda acentanın uhdesinde bulunup da davacıya aktarılmayan prim bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Ancak HGK’nın 30.03.2005 gün, 2005/19-200 Esas- 2005/210 Karar sayılı ilamında da ifade edildiği üzere, itirazın iptali davasına konu alacağın takipten sonra ancak henüz itirazın iptali davasının açılmadığı dönemde ödendiği durumlarda ödenen kısım bakımından davacının itirazın iptali davası açmakta hukuki yararı bulunmadığı kabul edilmelidir. İtirazın iptali davasına konu alacağın itirazın iptali davasının açılmasından sonra ödendiği durumlarda ise ödenen kısım bakımından davanın konusuz kaldığı gözetilmeli ve alacağın ödenen kısmı bakımından konusuz kalan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığı şeklinde hüküm tesis edilmelidir. Bu durumda, mahkemece, iş bu itirazın iptali davasından önce ve dava açıldıktan sonra yapılan ödemeler tespit edilerek, yukarıda belirtilen ilkeler doğrultusunda hüküm tesis edilmesi gerekirken yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, asıl davada verilen hükmün davacı karşı davalı yararına bozulması gerekmiştir.
3-) Davalı karşı davacı vekilinin karşı davaya ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince, davacı, karşı davada, 3.000,00 TL acentalık komisyonu ile, acentalık sözleşmenin haksız feshi sebebiyle uğradığını iddia ettiği 3.000,00 TL zararın tahsilini talep etmiş, ayrıca yine acentalık sözleşmenin feshi sebebiyle aleyhinde başlatılan ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takibin iptalini talep etmiştir. İptali istenilen takibin 30.000,00 TL alacağın tahsili amacıyla yapıldığı anlaşılmaktadır. Mahkemece, karşı davanın reddi sebebiyle, davacı aleyhine 9.150,00 TL vekalet ücretine hükmedilmişse de, yukarıda zikredilen ve dava değerini oluşturan istemlerin tutarı gözetildiğinde mahkemece hangi tutar baz alınarak 9.150,00 TL vekalet ücretine hükmedildiği anlaşılamadığından karşı davada verilen hükmün karşı davacı yararına bozulması gerekmiştir.
Kararın Sonucuna ve Tam Künye Bilgilerine Erişin
Kararın sonucunu görmek, tam künye bilgileriyle kopyalamak ve PDF olarak indirmek için abone olun veya bir reklam filmi izleyin...