Karar Metni
MAHKEMESİ : ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 22/03/2018 tarih ve 2015/273 E- 2018/295 K. sayılı kararın davacı-karşı davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi’nce verilen 17/04/2019 tarih ve 2018/656 E- 2019/561 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı-karşı davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Asıl davacı karşı davalı vekili asıl davada, davalı şirketin iki ortaklı olduğunu, müvekkilinin %15 hissesinin bulunduğunu, her iki ortağın müdür olarak ana sözleşme ile belirlendiğini, ancak müvekkilinin de vekalet verdiği dava dışı …’ın müvekkilinin rızasına aykırı şekilde müvekkilinin müdürlüğünü düzenleyen maddeyi beyan vererek yalnızca diğer ortağın müdür olduğu şeklinde düzelterek tescil ettirdiğini, büyük ortağın bunu yaptırdığını, zira …’ın büyük ortağın çalışanı olduğunu, yine büyük ortağın şirket gelirini kendi hesaplarına aktardığını, çalışanlar içerisinde müvekkiline hakaretler ettiğini, şirket ana sözleşmesinin pay devrini de sınırlandırdığını, bu nedenle payı da devredemediğini ileri sürerek müvekkilinin çıkma payı ödenmek suretiyle çıkmasına, çıkma payı olarak 1.000.-TL’nin tahsiline aksi halde şirketin feshine karar verilmesini istemiş, karşı davada, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Asıl davalı karşı davacı vekili, şirketin diğer hissedarının şirket gelirini kendi hesaplarına aktardığı iddiasının gerçeği yansıtmadığını, kendisine hakaret edilmediğini, vekilin ortakların talimatına binaen işlemi yaptığını, pay devrinin sınırlandırılmasının da hukuki olduğunu savunarak asıl davanın reddini istemiş, karşı davada ise, karşı davalının müvekkili şirket işleri ile aynı alanda iştigal eden dava dışı şirketi kurduğunu, anılan şirketin halen büyük ortağın ismini kullanarak iş yaptığını, yine mal kaçırma iddiasının da ortaklık ilişkisi bakımından katlanılamaz olduğunu, karşı davalının şirkete sermaye koymadığını, onun yerinde de büyük ortağın sermaye koyduğunu ve şirketin mali durumu da nazara alındığında karşı davalının çıkma payı olmaksızın çıkarılmasına karar verilmesini istemiştir.
İlk derece mahkemesince, davalı/ karşı davacı şirketin iki ortaklı limited şirketi olduğu, davacının % 15 hisse sahibi iken, dava dışı şirketin diğer ortağı …’ ın % 85 hisse sahibi olduğu, davalı şirketin defterleri üzerinde yapılan incelemede şirketin borca batık olduğunun anlaşıldığı, davacının kendi iradesi ile şirketin kuruluş işlemleri sırasında …’ı vekil tayin ettiği, bu kişinin yaptığı işlemin çıkma için haklı neden oluşturmayacağı, davacının şirket çalışanlarının yanında aşağılandığı, şirketin kötü yönetildiği, bilgi alma ve inceleme hakkının sistematik olarak engellendiği, %85 pay sahibi …’nın şirket malvarlığını kendi şahsi hesabına aktardığına ilişkin iddialarının da ispat edilemediği, ancak davacının beyanlarından ve açtığı davadan ortaklar arasında huzursuzluk olduğunun anlaşıldığı, şirket ana sözleşmesinin 13. madddesindeki pay devrini sınırlayıcı hükmünün de haklı neden olmayacağı, zira davacının devir için girişimde bulunduğuna dair bir delilin de bulunmadığı, bu sebeple şirketin feshi için haklı sebep olmadığı bu nedenle davacının asıl davadaki istemlerin yerinde olmadığı, karşı davada ise, ortaklar için rekabet yasağı öngörülmediğinden karşı davalı ortağın rekabet yasağını ihlalinden söz edilemeyeceği ancak karşı davalının bir rekabet yasağı altında olmaması, kendisinin bağlılık yükümlülüğüne ve dürüstlük kuralına aykırı davranmasına imkân veremeyeceği zira davalı şirketin ticaret unvanın “KAYALAR” ibareli olduğu, karşı davalının münferiden yöneticisi olduğu sonradan kurulan şirketin ise “KAYAPAZ” ibareli olduğu, bu şirketlerin aynı alanda iştigal ettikleri, bu durumun dürüstlük kuralına aykırı davranış olduğu, yine karşı davacının müşterisi olan Noya Organizasyon firmasına karşı davalının kurduğu şirketin 2014 yılında ¨327.478,15 tutarında fatura düzenlediği, bu husus nedeniyle …’in şirkette ortak kalmasının şirket menfaatleri bakımından sakıncalı olacağı, davacı-karşı davalının. …’nın şirket hesaplarındaki paraları şahsi hesabına aktardığı ithamı da ciddi bir iddia olduğu, bu hususta yapılmış bir tespitin de bulunmadığı, “ortaklara karşı onur kırıcı isnadlarda bulunulması” çıkarma bakımından bir haklı sebep örneği olduğu, yine dinlenen tanıklardan ortaklar arasında ihtilafın bulunduğunun anlaşıldığı, tüm bu bilgi ve beyanlar sonucunda, taraflar arasındaki güven ilişkisinin sarsıldığı bu itibarla, davacı-karşı davalının şirketten haklı nedenle çıkarılmasının koşullarının oluştuğu, davalı-karşı davacı şirketin borca batık olduğu tespit edildiğinden davacı-karşı davalı yararına ayrılma akçesi hükmedilmesine yer olmadığı gerekçesi ile asıl davanın reddine karşı davanın kabulüne, karşı davalının çıkarılmasına, ayrılma akçesinin takdirine yer olmadığına karar verilmiştir.
Karara karşı davacı – karşı davalı vekilince istinaf isteminde bulunulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, ilk derece mahkemesi ile aynı gerekçe ile davacı – karşı davalı vekilinin istinaf isteminin esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı – karşı davalı vekili temyiz etmiştir.
1- Asıl dava, TTK’nın 638/2 maddesi gereğince açılan limited şirket ortaklığından çıkma ve çıkma payının tahsiline, bu talebin kabul edilmemesi halinde şirketin haklı nedenle feshi istemine ilişkindir. İlk Derece Mahkemecesince, yukarıda yazılı gerekçeyle asıl davadaki istemlerin reddine karar verilmiş, davacı karşı davalı vekilinin asıl davaya yönelik istinaf istemleri de Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddedilmiştir. Davacı taraf, haklı sebep olarak şirket ana sözleşmesinden talimatı olmaksızın kendisinin müdürlüğüne ilişkin maddenin tescil esnasında beyan verilmek suretiyle değiştirildiğini ve diğer ortak tarafından çalışanların yanında kendisine hakaretler edildiğini ileri sürmüş ve ispatı için tanık beyanlarına dayanmıştır. Mahkemece dinlelenen tanık beyanlarından şirketin iki ortağının geçinemediği ve dava dışı ortak tarafından davacı ortağa hakaret edildiği, ortaklığın çekilmez bir halde olduğu anlaşılmaktadır. Davacı ve diğer ortak arasında imzalanan “şirket ortaklık sözleşmesi” başlıklı sözleşmede davacının kurulacak şirkette müdür olacağının kararlaştırıldığı, davalı şirketin ticaret sicili kayıtlardan da davacının, davalı şirketin ana sözleşmesiyle müdür olarak atandığı, tescil esnasında ortakların vekilince verilen beyan üzerine ana sözleşme değiştirilerek davacının müdürlüğüne ilişkin kısmın çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Tüm bu hususlardan, davacının davalı şirketin kuruluşundan itibaren diğer ortakla birlikte müdür olacağı inancıyla davalının kurucu ortağı olduğu, buna karşın davacının rızası dışında, müdürlüğüne dayanak ana sözleşme düzenlemesinin değiştirilmesi ile davacının kurucu ortak olma yönündeki iradesinin temel gerekçesinin ortadan kalktığı, şirketin kuruluşundan itibaren ortaklar arasında çekişme olduğu, tanık beyanlarından bu çekişmenin dava dışı ortağın hakaretlerine dek vardığının anlaşılması karşısında asıl davada davacının çıkma talebinin haklı nedenlere dayandığı anlaşılmaktadır. Bu durum karşısında asıl davada çıkma talebinin kabulü ile çıkma payı bakımından bir karar verilmesi gerekmekte iken yazılı gerekçe ile asıl davanın reddine karar verilmesi ve bu karara vaki istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi doğru değildir.
2- Asıl davacı karşı davalı vekilinin karşı davaya yönelik temyiz itirazlarına gelince; karşı dava, karşı davacı limited şirketin ortağının haklı sebeple şirket ortaklığından çıkarılması istemine ilişkindir. İlk Derece Mahkemesince, karşı davanın kabulü ile karşı davalının çıkarılmasına, şirketin ekonomik durumu nedeniyle çıkma payı takdirine yer olmadığına karar verilmiş, davacı – karşı davalının karşı davaya yönelik istinaf istemleri Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddedilmiştir. Ancak, haklı sebeple ortağın ortaklıktan çıkarma için limited şirket tarafından mahkemeye başvurulmadan önce limited şirket genel kurulunda TTK 621/1-h maddesi uyarınca ve nitelikli çoğunluk tarafından bu kapsamda bir kararın alınması dava şartıdır. Karşı davacı tarafça bu yönde alınan genel kurul kararı dosya kapsamına sunulmuş ise de, kararın incelenmesinde genel kurula sadece diğer ortağın katıldığı ve onun olumlu oyu ile karar alındığı gözlenmektedir. TTK’nın 621. maddesi uyarınca şirket ortağının şirketten çıkarılması için mahkemeye başvurulması konusundaki genel kurul kararlarının temsil edilen oyların en az üçte ikisinin ve oy hakkı bulunan esas sermayenin tamamının salt çoğunluğunun bir arada bulunması hâlinde alınabileceği öngörülmüş olup 2 ortaklı limited şirketlerde ortaklardan sadece birinin iştiraki ile toplanan genel kurulda kanunda aranan nitelikte çoğunluğun sağlanamayacak olması karşısında mezkur karar yok hükmündedir. Bu nedenle işbu davada dava şartı olan nitelikli çoğunluk tarafından alınan ortaklıktan çıkarmaya ilişkin genel kurul kararı bulunmadığı gözetilerek karşı davanın dava şartı yokluğundan reddine karar vermek gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
Kararın Sonucuna ve Tam Künye Bilgilerine Erişin
Kararın sonucunu görmek, tam künye bilgileriyle kopyalamak ve PDF olarak indirmek için abone olun veya bir reklam filmi izleyin...