MahkemeYargıtay 11. Hukuk Dairesi
Esas No 2020 / ****
Karar No 2020 / ****
Karar Tarihi **.10.2020
Karşı OyYok

Karar Metni

MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 3. HUKUK DAİRESİ

Taraflar arasında görülen davada Çorum 3. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 12.07.2018 tarih ve 2013/105 E.- 2018/285 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi’nce verilen 09.11.2018 tarih ve 2018/1492 E.- 2018/1462 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Asıl davada davacı vekili, taraflar arasında 3 adet civciv alım-satım sözleşmesi akdedildiğini, bu sözleşmelere göre davalı şirketin belirlenen tarihlerde belirlenen miktarlardaki civcivleri davacı şirkete teslim etmesi gerektiğini, bunun karışılığında davacı şirketin sözleşmelerde belirlenen miktarlarda hesabından keşide edeceği çekleri davalı şirkete teslim ederek bir miktarının tahsil edildiğini, davalı şirketten 03/01/2009 ve 05/01/2009 tarihlerinde teslim alınan toplam 47.330 adet civcivlerin hastalandığını ve kümeslerde ölümlerin başladığını, bunun üzerine davacı şirketin uzman veteriner hekimlerine ölen civcivlerin otopsisini yaptırılarak ölüm nedeninin marek hastalığı olduğunun belirlendiğini, Çorum 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2009/102 Değişik İş sayılı dosyası kapsamında mahallinde keşif yapılarak satıcıdan alınan civcivlerde otopsi yapıldığını, aynı zamanda laboratuvar incelemesi içi tüy örneklerinin alınarak Türkiye’de Akredite Genmar Teşhis Ürenleri Ar-Ge Laboratuvar Hizmetleri San. Tic. Ltd. Şti.’ye gönderildiğini, bilirkişi raporları ile satıcıdan alınan civcivlerde marek hastalığına karşı bağışıklık bulunmadığı ve marek hastalığı virüsünün mevcut olduğunun sabit olduğunu, marek hastalığının aşı ile önlenebilir bir hastalık olduğunu, aşının civciv yumurtadan çıktığı ilk gün yapılması gerektiğini, aşının yapılmasının ve civcivin marek hastalığına karşı bağışıklık kazandırılmasının satıcı firmanın sorumluluğunda olduğunu, sevk irsaliyelerinde civcivlerin marek aşılarının yapıldığının belirtildiğini, civcivlerin marek hastalığına karşı bağışıklık kazanıp kazanmadığının yumurtadan çıktığı günden itibaren 18-28 günleri arasında yapılacak laboratuvar tetkiki sonucu ancak anlaşılabileceğini, bundan önce muayene ya da laboratuvar tetkiki sonucu civcivin marek hastalığı aşılarının yapılıp yapılmadığının ve hastalığına karşı bağışıklığının olup olmadığının anlamanın mümkün olmadığını, davacı şirketin davalı şirketten aldığı civcivlerden marek hastalığı bulunduğunu öğrenir öğrenmez derhal satıcı şirkete ayıp ihbarında bulunduklarını ve 18. hafta 25.000 adet civciv teslimine ilişkin ve henüz teslim almadığı üçüncü sözleşmede teslimi öngörülen civcivleri almaktan vazgeçtiklerini, davacı şirketin almaktan vazgeçtiği ve davalı şirketin de göndermediği 25.000 adet civciv bedeli olarak ve satın aldığı ayıplı civcivlerin bakiye bedeli olarak
davalı şirkete teslim ettiği toplam 35.312,00 TL tutarındaki çeklerin bedelsiz kalmış olması sebebiyle davacı şirketin borçlu olmadığının tespitine, davacı şirketin 03/01/2009 – 05/01/2009 tarihlerinde teslim aldığı civcivlerin ayıplı olması yüzünden sözleşmenin feshi ile ödediği bedel ve uğradığı zarara karşılık olmak üzere her türlü hakları saklı kalmak kaydıyla 4.668,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi ile birlikte davalı şirketten tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Asıl davada davalı vekili, davacının tespit bilirkişi dosyasından hareketle marek aşı virüsünün bulunmadığını belirttiğini, inceleme yapılan dönemde marek aşı virüsünün tespit edilmesinin mümkün olmadığını, doğal olarak da yok denildiğini, marek hastalığının damızlık civcivinde bulunmayacağını, davacının daha önceden bu hastalık ile sorun yaşadığını, bu nedenle civcivleri koyduğu yerin çok iyi ve steril olması gerektiğini, bakımı ile ilgili de dikkat etmesi gereken durumlara dikkat edilmediğini, bir tavuk çiftliğinde civcivi çok özenle yetiştirilmesi gerektiğini, davacının bu koşullara dikkat etmeyerek hastalığın yayılmasına sebebiyet verdiğini, davacının kusuru nedeniyle hastalığın yayıldığını, marek hastalığının doğuştan gelen hastalık olmadığını, virüsün kümesten bulaşmış olduğunu veya sonradan geldiğini, aşı olsa dahi yüksek oranda mikrop olduğu takdirde marek hastalığının ve ölümlerinin tamamen engellenemez olduğunu, sadece azalabileceğini, asıl önemli hususun marek aşı virisünün 5. haftadan sonra tespit edilemeyeceğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Birleşen davada davacı vekili, taraflar arasında akdedilen civciv satışına ilişkin sözleşme gereğince, davalı şirkete teslim edilen çeklerle bir kısım ödeme yapıldığını, davalı satıcı şirket tarafından düzenlenen tesellüm makbuzlarında ve faturalarda alım satıma konu civcivlerin marek aşılarının yapıldığının yazılı olarak beyan edildiğini, ancak civcivlerde marek aşısı bulunmaması sebebiyle ölümlerin başladığını, bunun üzerine ölüm nedeninin belirlenmesi amacıyla Çorum 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2009/102 Değişik İş sayılı kararı ile mahallinde tespit yapıldığını, tespit sırasında yapılan otopsi sonucu civcivlerin ölüm nedeninin marek hastalığı olduğunun uzman bilirkişi raporu ile belirlendiğini, tespit keşfi sırasında uzman bilirkişi tarafından mahkeme gözetiminde alınan tüy örneklerinin laboratuvar incelemesi sonucunda civcivlerde marek hastalığı aşı virüsünün bulunmadığı, marek hastalığına karşı bağışıklık olmadığı, yani civcivlerde marek aşısının hiç ya da usulünce yapılmadığı, ölümlerin nedeninin de marek hastalığı olduğu hiç bir kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlendiğini, bu sebeple davalı şirkete ayıp ihbarında bulunduklarını ancak davalı şirket tarafından zararın karşılanmadığını ileri sürerek 60.469,200 TL satış bedeli, 15.117,30 TL sözleşme ile kararlaştırılan cezai şart, 250.000,00 TL ayıplı civcivlerin yem, aşı ve bakım giderleri karşılığı yapılan harcamalar olmak üzere fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla toplam 325.586,50 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi ile birlikte davalı şirketten tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Birleşen davada davalı vekili, inceleme yapılan dönemde marek aşı virüsünün tespit edilmesinin mümkün olmadığını, davacının kusuru nedeniyle hastalığın yayıldığını, marek hastalığının doğuştan gelen hastalık olmadığını, virüsün kümesten bulaşmış olduğunu veya sonradan geldiğini, aşı olsa dahi yüksek oranda mikrop olduğu takdirde marek hastalığının ve ölümlerinin tamamen engellenemez olduğunu ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama, toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, 20/03/2007 tarihli 26468 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Kuluçkahane ve Damızlık Kanatlı İşletmeleri Yönetmeliği’nin ilgili hükümleri gereğince sorumlu veteriner hekimin işletmede bulunan her kümes için ayrı ayrı olmak üzere üretim, ölüm, salgın hastalık vakalarını, nekropsi bulgularını, performans bilgilerini gösterir kayıt cetvellerini, bulaşıcı hastalıklara karşı uygulanan aşılamaları, ilaçlama programlarını ve aşılama sonrası serolojik testlere ait sonuçları gösterir sağlık kontrol kartlarını tutmak ve istenildiği takdirde ilgililere göstermek ile yükümlü olduğunu, dava konusu somut olayda davalı tarafından söz konusu bulaşıcı hastalığa karşı yapılan aşılamalara ilişkin bir kaydın dosyaya ibraz edilmediği, davalı tacirin, genel olarak ticaretini yapmış olduğu ve kendi kontrol ve denetimi altındaki civcivlerin, her türlü bulaşıcı hastalık riskine karşı gerekli koruma önlemlerini alıp, bu konuda kabul edilen asgari yükümlülüklerini yerine getirmesi, aynı zamanda basiretli tacir gibi davranma yükümlülüğünün de bir gereği olduğu, ancak davalının özellikle civcivlerde kitlesel ölümlere yol açan marek hastalığına karşı gerekli aşı uygulamasını gerçekleştirmeden davacıya civciv teslim etmek suretiyle, hem basiretli tacir gibi davranma yükümlülüğünü ihlal ettiği, hem de Kuluçkahane ve Damızlık Kanatlı İşletmeleri Yönetmelik hükümlerine aykırı davrandığı, davalının “ağır kusurlu” davranmış olduğu gerekçesiyle asıl davanın kabulü ile davacının henüz teslim almadığı ve almaktan vazgeçtiği civcivlerin satış bedeline karşılık peşinen tevdi ettiği 35.312,00 TL tutarlı dört adet çekten dolayı davalıya borçlu olmadığının tespitine, 4.688,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüd faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, birleşen dosya yönünden davacının sözleşmeyi haklı sebeple feshettiği, sözleşmeden dönmeye ilişkin davalıdan cezai şart alacağı talebinin yerinde olmadığı, davacının satış bedelinin 60.469,20 TL’sini ödediği konusunda davasını ispatlayamadığı, davacının yaptığı masrafların faturalı olduğu ve teknik bilirkişilerce doğrulandığı, asıl dosyada talep edilen rakam düşüldükten sonra telef olan civcivlere yapmış olduğu 219.864,40 TL masrafı davalıdan talep edebileceği gerekçesiyle 219.864,40 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile cezai şart ve peşin ödendiği iddia edilen satış bedeli talebinin reddine karar verilmiş, hükme karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, mahkemece Prof.Dr…., Prof.Dr. …, Prof.Dr….’dan alınan raporda sürülerde marek hastalığına bağlı kayıpların ortaya çıktığını, hastalığa neden olan marek hastalığının virüsü civcivler kümese geldikten sonraki aşamada bulaştığını, dosyada bulunan belgeler, laboratuvar sonuçları hayvanları aşı yapılıp yapılmadığı kesin olarak belirlenemeyeceğini, bu belgelerle aşının yapılmadığı veya yapıldığı ve üretici firmanın (davalının kusurlu olduğu söylenemez) şeklindeki raporu ve yine 29/05/2014 tarihli İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesince talimatla alınan heyet raporunda da hastalığın hayvanların tesliminden sonra bulaştığının anlaşıldığını, hayvanların hastalığa yakalanmasında davacının kusurlu olduğu, meydana gelen zarardan davalının sorumlu tutulamayacağının belirtildiği halde mahkemece davacının davasının kısmen kabul, kısmen reddine karar verdiği, bu kararın davacı tarafından istinafa taşındığı, ancak aleyhine karar verilen davalının kararı istinafa taşımadığı anlaşılmış olmakla her ne kadar yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de, dosyada mevcut bilirkişi raporları incelendiğinde, olayda davalıya atfı kabil bir kusur ve eylemin mevcut olmadığına ilişkin bilirkişi raporları uyarınca yerel mahkemece bu kalem tazminatın reddine ilişkin kararında netice itibariyle bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf isteminin esastan reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve özellikle temyiz edenin sıfatına göre, davacı vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle muhakeme hukukuna ve maddi hukuka uygun bulunan hükmün ONANMASINA, dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 18,50 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 19.10.2020 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.

Kararın Sonucuna ve Tam Künye Bilgilerine Erişin

Kararın sonucunu görmek, tam künye bilgileriyle kopyalamak ve PDF olarak indirmek için abone olun veya bir reklam filmi izleyin...