MahkemeYargıtay 11. Hukuk Dairesi
Esas No 2019 / ****
Karar No 2021 / ****
Karar Tarihi **.06.2021
Karşı OyYok

Karar Metni

MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ

Taraflar arasında görülen davada Gebze Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 13.04.2018 tarih ve 2017/905 E. – 2018/341 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi’nce verilen 23.10.2019 tarih ve 2018/1124 E. – 2019/1474 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi duruşmalı olarak davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, duruşma için belirlenen 22.06.2021 günü tebligata rağmen gelen olmadığı yoklama ile anlaşıldı, duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkili şirketin uluslararası taşımacılık sektöründe “taşıma ve lojistik hizmetleri komisyoncusu” olarak ticari faaliyet gösterdiğini, taşıma işi sonucunda komisyon, navlun ücreti ile yükün taşınması için kararlaştırılan ve ilgili ülke uygulaması ve mevzuatına gönderdiği bilumum hizmetler için ücret aldığını, davalı şirketin muhtelif tarihlerde muhtelif yüklerinin taşınması ile ilgili olarak taşıma işlerini müvekkil şirket aracılığı ile gerçekleştirdiğini, bu işlemler sonucunda davalı şirkete olan cari hesap dökümü ve faturalardan kalan bakiye borca ait faturaları davalının tebliğ almış olmasına rağmen ödemediğini, cari hesap dökümündeki 30.000ABD doları ve 4.071,00 TL tutarındaki alacağın ödenmediğini, bu bakiyeden sonra muaccel olan alacakların da müvekkil şirkete ödenmediğini, bu alacaklar için de yine Gebze 1. İcra Müdürlüğü’ nün 2016/687 E. sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını ve yine 2016/204 Esas sayılı dava dosyası ile itirazın iptali davası ikame edildiğini, davalı şirket yetkilisinin, sözlü görüşmeler ve mail yazışmaları ile borcu ödeyeceğini beyan etmesine rağmen herhangi bir ödemede de bulunmadığını, taşıma işlemi sonucunda, müvekkili şirketin sözleşmeden doğan yükümlülüğünü ve edimlerini yerine getirdiğini, taşımayı gerçekleştirerek yükü teslim ettiğini, yurt dışındaki diğer işlemlerini de tamamladığını, davacının kendisinden beklenen yükümlülüğünü yerine getirmiş olmasına ve takibe konu faturalar davalı şirkete tebliğ edilmesine rağmen davalı tarafın fatura bedellerini müvekkiline ödemediğini, davalının müvekkili şirkete bakiye borcunun 30.000,00 USD ve 4.071,00 TL olduğunu, bunun üzerine Gebze 1.İcra Müdürlüğü’nün 2015/11250 Esas sayılı dosyası ile takibe geçildiğini, itiraz üzerine takibin durduğunu beyanla itirazın iptaline, takibin devamına ve % 20 icra inkâr tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, son celse duruşmaya katılarak BA ve BS formlarında müvekkil tarafından beyan edilmeyen bir fatura bulunduğunu, ihtilafın bu faturadan dolayı çıktığını ve bu faturanın müvekkiline tebliğ edilmediğini, bu nedenle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesince, davacının icra takibinde dayandığı faturadan kaynaklanan alacağın varlığını ve edimini yerine getirdiğini/ teslimi kanıtlamak zorunda olduğu, mahkemeye taraflar arasındaki taşıma sözleşmesi ile faturaya konu edimin yerine getirildiğine dair teslim belgesi sunulmadığı, sadece email yazışmalarının delil olarak sunulduğu, ancak email yazışmalarının tek başına taşıma sözleşmesinin varlığını ve davacının taşıma edimini yerine getirildiğini ispata yeterli bulunmadığı, öte yandan davacı vekilinin 11/05/2017 tarihli celsede yazılmasını istediği başka bir müzekkere ya da toplanmasını istediği delil de bulunmadığını bildirdiğinden konşimento ve yükle ilgili olarak yazışma yapılmadığı, davalının defterlerini ibraz etmediği sadece davacı defterlerinin incelendiği, her ne kadar takip konusu faturalar davacı defterlerinde kayıtlı ve davalı da borçlu gözüküyor ise de davacının defterlerindeki kayıtların belge ile doğrulanmadığı sürece tek başına davacının lehine delil olarak kabul edilemeyeceği, davalı şirket temsilcisinin yeminli beyanında akdi ilişkiyi ve takip konusu olan 30.000 USD ve 4.071 TL borcu kabul etmediği, davacının alacağını ve edimini yerine getirdiğini ispat edemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, bu karara karşı davacı vekili istinaf talebinde bulunmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, dosya kapsamı, mahkemenin kabul ve gerekçesi ve istinaf sebepleri gözetildiğinde mahkeme kararının usul ve yasaya uygun bulunduğu gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesine göre esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
1-Dava, taşıma sözleşmesinden kaynaklanan navlun ücretinin tahsili amacıyla yapılan ilamsız icra takibine yönelik itirazın iptali davasıdır.
Ticari uyuşmazlıklarda mahkeme tarafların ticari defterlerinin ibrazına, resen veya taraflardan birinin istemi üzerine karar verebilir (HMK m 222/1, TTK m. 83/1). HMK’nın 222/2. maddesi uyarınca, ticari defterlerin ticari delil olarak kullanılabilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının bir birini doğrulamış olması gerekmektedir. Öte yandan aynı Kanunun 222/3. maddesi uyarınca da, ticari defterlerin sahibi lehine delil olarak kabul edilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekmektedir. Ayrıca Hukuk Muhakemeleri Kanunu, bazı belgelere senetle ispat kuralının aşılabilmesi ve hakimin delilleri değerlendirirken takdir yetkisini kullanabilmesi imkanını vermiştir. Ancak belgenin, kesin delille ispatlanması gereken bir vakıa karşısında bu kuralı aşıp değerlendirilmeye alınabilmesi için HMK m. 202’de belirtilen bütün unsurları karşılaması gerekmektedir. Hakimin bu konuda yani kurala istisna getiren “kanuni unsurlar” üzerinde ise herhangi bir takdir yetkisi yoktur; bu unsurların objektif olarak gerçekleşmesi gerekir. Bir belge ancak aleyhine kullanılacak kişiden kaynaklanmışsa ve hukuki işlemi muhtemel gösteriyorsa delil başlangıcı sayılabilir. Bu bağlamda elektronik veriler de delil başlangıcı teşkil edebilir.
Bu açıklamalardan sonra somut olaya gelindiğinde, tacirler arasında ve her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili bu hususta davalı ticari defterleri incelenmeden ve davalı tarafından gönderildiği kabul edilen maillerin delil başlangıcı sayılıp sayılmayacağı değerlendirilmeden, henüz yemin deliline sıra gelmeden, davacıya yemin teklif etme hakkının hatırlatılması suretiyle eksik incelemeye ve yanılgılı gerekçeye dayalı olarak karar verilmesi doğru olmamış bozmayı gerektirmiştir.
2-Kabule göre de HMK 184 vd maddeleri uyarınca tahkikat sonrası sözlü yargılamaya geçileceği bildirilmeden karar verilmesi de doğru olmamıştır.

Kararın Sonucuna ve Tam Künye Bilgilerine Erişin

Kararın sonucunu görmek, tam künye bilgileriyle kopyalamak ve PDF olarak indirmek için abone olun veya bir reklam filmi izleyin...