Karar Metni
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 14. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 06/06/2018 tarih ve 2015/261 E. – 2018/625 K. sayılı kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi’nce verilen 18/06/2020 tarih ve 2018/1808 E. – 2020/602 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi asıl davada davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Asıl davada, davacı vekili; davacı …’ün, Güngör Tekstil unvanı ile adi şirket olarak, …. ile 2009 itibarı ile cari hesap düzeni içerisinde mal alım-satımı yaptığını, cari hesap düzeni içerisinde 2013 yılı itibari ile verilen 51.396,36 TL avans ödemesi uyarınca, üç adet faturaya konu siparişler için toplam 91.396,36 TL ödeme yapıldığını, siparişlerin en geç 01.11.2014 tarihine kadar teslim edilmesi gerekirken davacının talebine rağmen teslimin gerçekleşmediğini, verilen 10 günlük süre sonunda mal teslim edilmezse sözleşmenin fesih olunacağının ihtar edildiğini, davalının mesnetsiz gerekçelerle teslimden kaçınması karşısında davacı alacaklının, temerrüt sebebiyle seçimlik hakkını kullanarak sözleşmeyi feshettiğini ve ödenen 91.396,36 TL bedelin geri ödenmesini, düzenlediği 24.12.2014 tarih 799217 numaralı iade faturası ile birlikte talep ettiğini, davalı şirketin, davacının fesih ve bedel iade talebini ihtarla geri çevirdiğini, İstanbul 19. İcra Müd. 2015/5254 Esas sayılı dosya ile cari hesaba ödenen 2,800 TL’Iik bir bedel mahsup edilerek 88.596.37 TL asıl alacak ve temerrüt tarihi itibarı ile 1421,23 TL faiz olmak üzere toplam 90.017,60 TL talep olunduğunu, davalı hakkında başlatılan ilamsız icra takibine haksız olarak itiraz edildiğini ileri sürerek, İstanbul 19. İcra Müdürlüğünün 2014/5254 Esas sayılı dosyaya vaki davalının haksız ve mesnetsiz itirazın iptaline, icra takibinin devamına, %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Asıl davada davalı vekili, icra takibinin yetkisiz icra müdürlüğünde başlatıldığını, yetkili icra dairelerinin Bursa İcra Daireleri olduğunu, ayrıca, davalı firmanın davacıya herhangi bir borcu bulunmadığını, tam aksine davalı firmanın takip alacaklısından 46.412,90 TL alacaklı olduğunu, Bs mutabakat formunun imzalanmış olmasının ve miktar hususunda mutabık olunduğunun belirtilmesinin, davacı ile davalı arasındaki alım-satım ilişkisinin ve faturalardaki malların teslim olgusunun gerçekleşmiş olduğunu gösterdiğini, kısmi ödemeler yapılmasından sonra malların teslim edilmediği nedeni ile davalı firmaya ihtarname gönderildiğini ve iade faturası kesilerek itiraz ettikleri halde bu faturaya dayanarak icra takibinin kötüniyetli olarak başlatılmış olduğunu, araştırmalar sonucunda davanın haksız olduğunun anlaşılacağını belirterek, davanın reddi ile davalı şirket aleyhine haksız ve kötü niyetle yapılan icra takibi sebebiyle %20 oranından az olmamak üzere kötüniyet tazminatının davacıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Birleşen davada davacı vekili, davacı ile davalı arasındaki mal alım satımı nedeniyle davacının davalıdan alacaklı olduğunu ve bu nedenle Bursa 2. İcra Müdürlüğü’nün 2015/2081 Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalının takipte yetkiye ve borca itiraz ettiğini, takibin taraflar arasındaki cari hesap alacağından kaynaklanmakta olduğunu ve davacının alacaklı olarak yerleşim yerinin Bursa olması sebebiyle yetkili icra dairelerinin Bursa İcra Daireleri olduğunu, davalının itirazında icra takibine konu faturalardaki malların teslim edilmediğini iddia ettiğini ancak malların davalıya eksiksiz olarak teslim edildiğini, davalının davacı tarafından gönderilen üç adet faturayı kabul ettiğini, karine gereği mal tesliminin ifa anında gerçekleşmiş olduğunun kabul edildiğini, karinenin aksini iddia eden davacının iddiasını ispat etmesi gerektiğini, davacının faturaları kabul ederek kısmi ödeme yaptıktan sonra teslimin yapılmadığını iddia ettiğini davalının icra takibine karşı itirazının haksız olduğunu beyanla, itirazın iptaline, takibin devamına, alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Birleşen davada davalı vekili, davalının yerleşim yerinin İstanbul olduğunu, cari hesap konusu satım sözleşmelerinin, teslim ve ödemelerinin davalı şirketin adresinde yapıldığını, bu nedenle icra takibinde yetkili icra dairesinin İstanbul İcra Daireleri olduğunu, davacı hakkında İstanbul 19. İcra Müdürlüğü’nün 2015/5254 Esas sayılı takip dosyası ile takip başlattığını ve davacının itirazı nedeniyle takibin durduğunu, davalı tarafından bu nedenle açılmış bir itirazın iptali davası olması sebebiyle iş bu davanın derdestlik nedeniyle reddinin gerektiğini, davalının davalıya 2013 yılı itibariyle üç adet faturaya konu siparişler için toplam 91.396,36 TL ödeme yaptığını, teslimin gerçekleşmediğini, davalı hakkında İstanbul 19. İcra Müdürlüğü’nün 2015/5254 Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, taraflar arasında 5 yıllık cari hesap ilişkisi içerisinde alivre usulü satım olarak bilinen şekilde mal alım satımı yapıldığını, bu satım türünde alıcının malın bedelini peşin ödediğini, mal tesliminin sonradan yapıldığını, davacının malları teslim ettiğini usulüne uygun delillerle ispat edemediğini belirterek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece yapılan yargılamaya göre; davacı-birleşen davalı, ödemeleri avans olarak yaptığını, fatura konusu malların teslim edilmediğini iddia etmiş ise de satış sözleşmesinde tarafların edimlerini aynı anda ifa etmeleri kuralının aksini iddia eden tarafın iddiasını bu yönde bir anlaşmanın varlığı ile ispat etmesi gerekmekte olup, davacı-birleşen davalının defterlerinin tek başına böyle bir anlaşmanın varlığını ispat etmeyeceği, önceki satışların ön ödemeli olmasının davaya konu satışın da ön ödemeli satış olduğunu göstermeyeceği, davalı- birleşen davacı tarafından bu iddianın kabul edilmediği, taraflar arasında bu hususta yazılı bir anlaşma da olmadığı, davacı-birleşen davalının basiretli bir tacir olarak davalı-birleşen davacının gönderdiği Ba-Bs mutabakat metnini herhangi bir ihtirazi kayıt düşmeksizin imzaladığı, bu nedenlerle Mahkememizce davacı- birleşen davalının taraflar arasındaki satışların ön ödemeli olarak yapıldığı yönündeki iddiasının ispatlanmadığı kanaatine varıldığı, delilleri arasında yemin deliline de dayanmamış olduğundan süresi içerisinde itiraz edilmeyen faturalara konu malların teslim edildiği ve davalı- birleşen davacının birleşen davaya konu icra takibinde talep edilen tutarda cari hesap alacağının varlığı kabul edildiği gerekçesi ile asıl davanın reddine, asıl davada kötüniyet tazminatı talebinin reddine, birleşen Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/468 Esas sayılı dosyasında davanın kabulü ile; davalının Bursa 2. İcra Müdürlüğü’nün 2015/2081 Esas sayılı dosyasına itirazının iptali ile takibin 46.412,00 TL üzerinden takip tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile devamına, birleşen Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/468 Esas sayılı dosyasında hüküm altına alınan alacak üzerinden hesaplanan 9.282,40 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Karara karşı taraf vekillerince istinaf isteminde bulunulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, asıl davada davacı-birleşen davada davalı vekilinin bu ileri sürdüğü istinaf nedenlerinin yerinde olmadığı, asıl dava reddedilmiş ise de davacının icra takibine girişmekte kötüniyetli olduğunun sabit görülmediği, İlk Derece Mahkemesince kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiş olmasında isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, her iki taraf vekillerinin asıl ve birleşen davalara yönelik istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı, asıl davada davalı vekili temyiz etmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
Kararın Sonucuna ve Tam Künye Bilgilerine Erişin
Kararın sonucunu görmek, tam künye bilgileriyle kopyalamak ve PDF olarak indirmek için abone olun veya bir reklam filmi izleyin...