MahkemeYargıtay 11. Hukuk Dairesi
Esas No 2019 / ****
Karar No 2020 / ****
Karar Tarihi **.06.2020
Karşı OyYok
Dava Konusu: Anonim şirketler Tazminat

Karar Metni

MAHKEMESİ :ADLİYE MAHKEMESİ 14. HUKUK DAİRESİ

Taraflar arasında görülen davada İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 02/11/2017 tarih ve 2016/706 E.- 2017/731 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi’nce verilen 18/10/2018 tarih ve 2018/409 E.- 2018/1140 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili; müvekkilinin dava dışı Şet-Tat Madencilik A.Ş’nin yönetim kurulu başkanı olduğunu, şirketin mali ve yönetsel durumunun tespiti için Yönetim Kurulu kararı ile 08.03.2016 tarihli “yeminli mali müşavirlik uygunluk ve mali durum tespit raporu” alındığını, buna göre, şirketin telafisi mümkün olmayan zararlardan dolayı mali yapısının, faaliyetlerini sürdüremeyecek derecede bozulduğunu, borç ödeme güç ve yeteneğini kaybettiğini, öz sermayesinin negatife dönüştüğünü, bu zararların oluşmasında eski yönetim kurulu üyelerinin yeterli özen ve davranışları
göstermemelerinin etkili olduğunu, şirketin 2012-2013-2014 ve 2015 yıllarında görev yapan davalı yönetim kurulu üyelerinin şirket zararından sorumlu olduklarını, işbu davayı yönetim kurulu olarak açma olanağı bulunamadığını, bu durumda şirketin hakim ortağı olup vefat eden …’nın veraset ilamına göre mirasçılarından olan ve terekenin tasfiyesi sonucu miras hissesi kadar hissedar olması kesin olan müvekkili tarafından davanın açıldığını ileri sürerek, fazlaya ilişkin talep ve hakları saklı kalmak üzere, şimdilik 2012 yılı Hesap döneminde 60.000.- TL, 2013 yılı Hesap döneminde 60.000.- TL, 2014 yılında Hesap döneminde 80.000.- TL, 2015 yılında Hesap döneminde 800.000.- TL olmak üzere toplam 1.000.000.- TL tazminatın, bunların oluştuğu dönemlere göre belirlenecek miktarının zararın verildiği tarihlerden itibaren 3095 sayılı Yasa’nın 2/2-3 maddesinde düzenlenen avans işlemlerine ilişkin faizleri ile birlikte, zarar verilen dönemlerde sorumlu olan davalılardan sorumlu oldukları miktarlar itibariyle ortaklaşa ve müteselsilen tahsili ile davacı şirkete ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar vekilleri; davanın reddini istemişlerdir.
Mahkemece, tüm dosya kapsamına göre; muris …’nın terekesine Beykoz Sulh Hukuk Mahkemesinin 2012/12 sayılı dosyasında tereke temsilcisi olarak …’ın atandığı ve görevinin karar tarihi itibariyle de devam ettiği, davalıların bir kısmının mirasçı sıfatını haiz olduğu, murisin mirasçılarına herhangi bir şekilde hisse devri yapılmadığı gibi davaya konu şirketteki hisseleriyle ilgili oy hakkına da tereke temsilcisi …’ın haiz olduğu, bu nedenle TTK’nın 555. maddesine göre bu davanın tereke temsilcisi … tarafından açılması gerektiği, mirasçılar dışındaki diğer davalılar …, …, … ve … ile ilgili sorumluluğun bulunup bulunmadığının ancak tereke temsilcisinin açtığı bir davada değerlendirilebileceği, tereke temsilcisinin de davaya icazet vermediğinden davacının aktif dava ehliyetinin bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesinde; şirket yöneticileri aleyhine dava açılabilmesi için alınmış yönetim kurulu kararı bulunmadığına ve davacının yönetim kurulu başkanı sıfatıyla tek başına dava açamayacağından ve dava konusu şirketin de yer aldığı muris terekesi hakkında Beykoz Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2012/12 sayılı tereke sayılı dosyasında terekeye temsilci atanmış olduğu, taksim edilmediği sürece tereke iştirak halinde mülkiyet hükümlerine tabi olduğu, murisin terekesine atanan temsilcinin davaya icazet vermediği gözetildiğinde davanın aktif husumet ehliyeti yokluğundan reddinde isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, yöneticilerin sorumluluğu nedeniyle tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davacının miras ortaklığının devam ettiği bu sebeple tek başına dava açmakta hukuki yararı bulunmadığı, ayrıca tereke temsilcinin de davaya icazet vermediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, bölge adliye mahkemesince de davacı vekilinin istinaf başvurusu aynı gerekçelerle esastan reddedilmiştir.
Sıfat, dava konusu sübjektif hak (dava hakkı) ile taraflar arasındaki ilişkidir. Taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve davayı takip yetkisi, davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu hâlde, taraf sıfatı dava konusu sübjektif hakka ilişkindir. Bir sübjektif hakkı dava etme yetkisi (dava hakkı) kural olarak o hakkın sahibine aittir. Bu nedenle, o hakka ilişkin bir davada davacı olma sıfatı da o hakkın sahibine aittir. Mesela, bir alacak davası, o alacağın alacaklısından başka bir (üçüncü) kişi tarafından açılırsa, (dava konusu alacağın mevcut olmadığından dolayı değil) davacının davacı olma sıfatına sahip olmadığından (sıfat yokluğundan, husumetten) dolayı reddedilir.
Somut olayda; bölge adliye mahkemesince 18.10.2018 tarihinde davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verildikten sonra Beykoz Sulh Hukuk Mahkemesinin 2012/12 Tereke sayılı ve 13.03.2019 tarihli kararının 13. bendinde ”İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/706 Esas sayılı dosyası ile ikame edilen davanın takibi terekenin menfaatine olabileceğinden HMK’nın 124/3. maddesi uyarınca taraf değişikliği talebi ile başvurmak, davayı takip etmek ve gerekli işlemleri yapmak üzere tereke idare memurlarına izin ve yetki verilmesine” karar verilmiş olup, tereke idare memurları 24.05.2019 tarihli dilekçe ile Beykoz Sulh Hukuk Mahkemesinin ilgili kararı uyarınca davacı sıfatıyla davaya kabullerine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, tereke memurlarının anılan istemleri hakkında değerlendirme yapılarak davanın esası hakkında karar verilmesi gerektiğinden bölge adliye mahkemesinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararının bozulması gerekmiştir.

Kararın Sonucuna ve Tam Künye Bilgilerine Erişin

Kararın sonucunu görmek, tam künye bilgileriyle kopyalamak ve PDF olarak indirmek için abone olun veya bir reklam filmi izleyin...