MahkemeYargıtay 11. Hukuk Dairesi
Esas No 2019 / ****
Karar No 2020 / ****
Karar Tarihi **.06.2020
Karşı OyVar

Karar Metni

MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen davada İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce bozmaya uyularak verilen 23.01.2019 tarih ve 2018/1107-2019/81 sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesinin davacı vekili tarafından istenildiği ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Asıl ve birleşen dava davacısı vekili, asıl davada, müvekkilinin İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 07/07/2008 tarih 2005/97 E.-2005/710 K. sayılı kararı ile Tasfiye Halinde Tramar Mermer Üretim ve Ticaret Ltd. Şti. unvanlı firmaya tasfiye memuru olarak atandığını, aynı dosyadan verilen 09/02/2009 tarihli tasfiye memuru ücret artırım kararı ile tasfiye memuru ücretinin Ocak 2009 tarihinden itibaren 1.750,00 TL’sine yükseltilmesine ve taktir edilen ücretin 1/2’sinin davalılar tarafından ödenmesine karar verildiğini, davalıların 2012 yılı Mart, Nisan, Mayıs aylarına ait aylık 875,00 TL ücreti ödemedikleri gibi hisselerine düşen 2012 yılı Mart ayı KDV, 2012 yılı Ocak ve Mart ayı muhtasar gideri, 2012 yılı Mart ve Nisan ayı muhasebe ücreti ve 2012 yılı kurumlar vergisini ödemediklerini, davalıların ödemedikleri alacaklar ile ilgili haklarında müvekkili tarafından İzmir 9. İcra Müdürlüğünün 2012/5667 E. sayılı dosyasından icra takibi yapıldığını, davalıların borca itiraz ederek takibi durdurduğunu, birleşen davada ise, davalılar hakkında Tasfiye Halindeki Tramar Mermer Üretim ve Ticaret Ltd. Şti.’nin tasfiye memuru olmasından kaynaklanan 2012 yılı Temmuz, Ağustos, Eylül, Ekim, Kasım, Aralık ve 2013 yılı, Ocak, Şubat, Mart, Nisan, Mayıs, Haziran, Temmuz, Ağustos, Eylül aylarına ait tasfiye memuru ücret alacakları için İzmir 7. İcra Müdürlüğünün 2013/10736 E. sayılı dosyasından icra takibi yapıldığını, davalıların borca itiraz ederek takibi durdurduğunu ileri sürerek, icra takiplerine davalılar tarafından yapılan haksız itirazların iptaline, takiplerin devamına, %40’dan aşağı olmamak üzere davalılar hakkında icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Asıl ve birleşen dava davalılar vekili, sorumluluğun tasfiye halindeki şirkete ait olması sebebiyle müvekkillerine husumet yöneltilemeyeceğini, ayrıca birleşen davada, sadece şirketin %50’sine ortak olan müvekkillerinin taraf gösterilmesinin hatalı olduğunu, davacının müvekkillerini zarara sokmak amacında olduğunu, davacının tasfiye memuru atandığı dönemde tasfiye memuru ücretinden bahsedilmediği gibi ücretin kimin tarafından ödeneceği hakkında kanunda bir bilgi olmadığını, davacının görevlerini gereği gibi yerine getirmediğini, davacı hakkında İzmir CBS’ye görevi kötüye kullanma suçlaması ile şikayette bulunduklarını, %40 icra inkar tazminatı istenilemeyeceğini savunarak, asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu, bozma ilamı ve tüm dosya kapsamına göre, davacının görevli mahkemede verilmiş bir ilam olmasına rağmen bu alacağı için genel haciz yolu ile ilamsız takip başlattığı, ilamların genel haciz yolu ile ilamsız takibe konu edilmesinin icra hukuku ve yargılama tekniğine uygun düşmediği, bu yola başvurmakta davacının hukuki yararı bulunmadığı gibi borçluların durumunu ağırlaştırdığı, ayrıca bu konuda Yargıtay İçtihadı Birleştirme HGK’nun 2017/2 E. – 2017/3 K. sayılı kararının bulunması sebebiyle bu kararın bağlayıcı nitelikte olduğu, davacının dava açmakta hukuki yararının bulunmadığı gerekçesi ile dava şartı yokluğundan asıl ve birleşen davaların usulden reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Asıl dava, tasfiye memuru ücreti ile birlikte tasfiye memurunca ödenen KDV, Kurumlar vergisi, muhtasar gideri ve muhasebe ücreti alacağı, birleşen dava ise tasfiye memur ücreti alacağı için başlatılan icra takiplerine itirazın iptali istemine ilişkin olup, mahkemece verilen davanın kabulüne dair karar Dairemizin 08/02/2016 tarih 2015/7038 E.-2016/1143 K. sayılı ilamı ile onanmış, asıl ve birleşen davalılar vekilinin karar düzeltme istemi üzerine, ilamların genel haciz yoluyla ilamsız takibe konu edilmesinin icra hukuku ve yargılama tekniğine uygun düşmediği, bu yola başvurmakta alacaklının hukuki yararının bulunmadığı gibi borçlunun hukuki durumunu da ağırlaştırdığı, ilama dayalı bir alacağın ilamsız takibe konu edilemeyeceğine dair 21/07/2017 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan 2017/2 Esas ve 2017/3 Karar sayılı ilamı ile Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulunca karar verildiği, bu durumda İBK’nın bağlayıcılığı gözetilip ilama dayalı alacağın ilamsız takip konusu yapılamayacağı nazara alınarak hüküm kurulması gerektiği gerekçesi ile yerel mahkeme kararı Dairemizce bozulmuştur. Maddi yanılgı sonucu verilen kararlara uyulması, taraflar yönünden usuli kazanılmış hak doğurmaz. Öncelikle tasfiye memuruna verilecek ücretin belirlendiği ücret artırım kararı, aylık ücreti belirlemekte olup, ödeme süresi ve süreye göre ödenecek ücret miktarı bakımından bir kesinlik ifade etmemektedir. Ödenecek miktar süreye göre belirleneceğinden taraflar arasında bu yönde oluşan sorununda yargı kararı ile giderilmesi gerekir. Bu durumu belirleyen bir ilamın varlığından bahsedilemeyeceği açıktır. Ayrıca İzmir 9. İcra Müdürlüğünün 2012/5667 E. sayılı dosyasından başlatılan ilamsız icra takibinde tasfiye memuru ücret alacağı yanında tasfiye memurunca ödenen KDV, Kurumlar vergisi, muhtasar gideri ve muhasebe ücreti talep edilmiş olup, bu alacak kalemleri ise ilgili bir mahkeme kararı bulunmamaktadır. Her ne kadar mahkemece bozma ilamına uyularak davanın hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmiş ise de, yukarıda yapılan açıklamalar
ve saptamalar çerçevesinde Dairemiz bozma ilamının maddi hataya dayalı olduğu maddi hatanın usuli kazanılmış hakkın istisnalarından bulunduğu, bu nedenle maddi hataya dayanan bozma kararına uyulması ile usuli kazanılmış hakkında doğmayacağı aşikardır.
O halde, mahkemece Dairemizce onanan ilk kararda olduğu gibi davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğinden, hükmün temyiz eden davacı yararına bozulması gerekmiştir.

Kararın Sonucuna ve Tam Künye Bilgilerine Erişin

Kararın sonucunu görmek, tam künye bilgileriyle kopyalamak ve PDF olarak indirmek için abone olun veya bir reklam filmi izleyin...