Karar Metni
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada İstanbul 17. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 21.11.2017 tarih ve 2014/595 E- 2017/394 K. sayılı kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin ayrı ayrı esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi’nce verilen 30.01.2019 tarih ve 2018/400 E- 2019/129 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı-karşı davalı vekili tarafından duruşmalı, davalı-karşı davacı vekili tarafından duruşmasız olarak istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, duruşma için belirlenen 10.11.2020 günü tebligata rağmen gelen olmadığı yoklama ile anlaşıldı, duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkiline ait M/V MTO isimli gemi limanda demirli vaziyette durmakta iken, davalıya ait M/V Tatarbunary isimli geminin demir tarayarak gemiye çarptığını, çatma olayında davalının kusurlu olduğunu, aleyhine başlatılan icra takibine itiraz ettiğini ileri sürerek, itirazın iptalini, fazlaya ilişkin talep ve dava hakları ile ilerde haksız eylemi olduğu saptanabilecek 3. kişilere karşı talep ve dava saklı kalmak kaydıyla, şimdilik 118,000.- ABD Doları ( Yüz On Sekiz Bin Amerikan Doları) alacağın T.C. Devlet Bankalarının ABD Doları cinsi dövize uyguladığı en yüksek faizi ile birlikte, Borçlar Kanunu gereğince fiili ödeme tarihindeki T.C. Merkez Bankası efektif satış kuru üzerinden Türk Lirası karşılığının davalıdan tahsilini, itiraz haksız ve hukuka aykırı olduğundan davalı-borçlunun takip konusu alacak tutarının % 20’sinden aşağı olmayacak şekilde icra inkar tazminatına mahkum edilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı-karşı davacı vekili, çatma olayında müvekkilinin kusursuz olduğunu savunarak asıl davanın reddini, karşı davada ise çatma hadisesinden kaynaklanan zararlar karşılığı 74.555,00 USD ve 5.519,00 EURO alacağın çatma tarihi olan 17.01.2013 tarihinden itibaren 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizi Hakkında Kanun’un 4. maddesinin a fıkrasında belirlenen faiz oranı uygulanmak suretiyle B.K. m. 99 maddesine göre, fiili ödeme tarihindeki T.C. Merkez Bankası efektif satış kuru üzerinden davalıdan tahsiline, haksız ve kötü niyetli davacının %20’den az olmayacak şekilde icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı-karşı davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacının %75, davalının %25 kusurlu olduğu gerekçesi ile asıl davanın kısmen kabulüne, icra takibinin 5.816,0875 USD üzerinden devamına, asıl alacağa takip tarihinden itibaren 3095 sayılı Kanunun 4/a maddesi gereğince faiz uygulanmasına, karşı davada ise davanın kısmen kabulü ile 8.479,38 USD’nin çatma tarihi olan 17.01.2013 tarihinden itibaren 3095 sayılı Kanun’un 4/a maddesi uyarınca işleyecek faizi ile birlikte davacı-karşı davalıdan alınarak davalı-karşı davacıya verilmesine karar verilmiş; bu karara karşı taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesi tarafından, davacı – karşı davalı ile davalı – karşı davacının istinaf başvurularının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
1-Dava, çatma olayından kaynaklı tazminat istemine ilişkindir.
Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi’nin miktar veya değeri kırkbin Türk Lirasını (bu tutar dâhil) geçmeyen davalara ilişkin kararları verildiği anda kesin olup temyiz edilemez (HMK 362/1-a). Alacağın bir kısmının dava edilmiş olması durumunda, bu kırkbin Türk Liralık kesinlik sınırı alacağın tamamına göre belirlenir. Alacağın tamamının dava edilmiş olması hâlinde, kararda asıl talebinin kabul edilmeyen bölümü kırkbin Türk Lirasını geçmeyen tarafın temyiz hakkı yoktur. Ancak, karşı taraf temyiz yoluna başvurduğu takdirde, diğer taraf da düzenleyeceği cevap dilekçesiyle kararı temyiz edebilir (HMK 362/2). Yukarıdaki 40.000,00 TL’lik parasal sınır 25.000,00 TL iken 02.12.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun’un 42. maddesiyle yapılan değişiklikle 40.000,00 TL olmuştur. Aynı Kanun’la HMK’ya eklenen ek 1. madde gereğince bu miktarlar 2017 ve sonrası yıllarda her yıl yeniden değerlendirme oranında artırılacak ve artırım sırasında 10,00 TL kesirleri dikkate alınmayacaktır. Bu hükümlere göre hesaplama yapıldığında Bölge Adliye Mahkemesi kararları yönünden 2019 yılı için temyiz kesinlik sınırı 58.800,00 TL’dir.
Yukarıda sözü edilen kurallar ve yapılan açıklamalarla birlikte değerlendirildiğinde; somut olayda asıl davada davacı, 118.000 USD ‘nin tahsilini talep etmiş, ilk derece mahkemesince davanın kısmen kabulü ile 5.816,08 USD ‘nin davalıdan tahsiline karar verilmiş, davalı tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi’nce istinaf başvurusunun reddine karar verilmiş ve bu hükme karşı davalı tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur. Bu durumda temyiz başvurusu kabul edilen 5.816,08 USD’nin dava tarihindeki TL karşılığı olan 10.457 TL için yapılmış olduğundan Bölge Adliye Mahkemesi karar tarihine göre temyiz eden davalı yönünden kesinlik sınırı altında kalmaktadır.
Temyiz dilekçesi, kanuni süre geçtikten sonra verilir veya kesin olan bir karara ilişkin olursa, kararı veren Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi temyiz dilekçesinin reddine karar verir ve 344’üncü maddeye göre yatırılan giderden karşılanmak suretiyle ret kararını kendiliğinden ilgiliye tebliğ eder (HMK 346/1 ve 366). Temyiz edilen karar kesin olduğu halde bu konuda inceleme yapılıp karar verilmeksizin dosya Yargıtay’a gönderilmiş ise 01.06.1990 tarih 1989/3 Esas, 1990/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince dosyanın mahalline çevrilmesine gerek olmaksızın Yargıtay tarafından da temyiz talebinin reddine karar verilebilir. Bu İçtihadı Birleştirme Kararı HUMK hükümleri nedeniyle verilmiş olsa da HMK’daki benzer düzenlemeler de aynı yorum ve sonucu doğurduğu için HMK hükümlerine göre temyiz yönünden de uygulanması gerektiğinden asıl davada davalı yanın temyiz isteminin reddi gerekmiştir.
2- Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurularının HMK’nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından asıl davada davacı vekili ile karşı davada davacı vekilinin temyiz istemlerinin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
Kararın Sonucuna ve Tam Künye Bilgilerine Erişin
Kararın sonucunu görmek, tam künye bilgileriyle kopyalamak ve PDF olarak indirmek için abone olun veya bir reklam filmi izleyin...