Karar Metni
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 18/09/2019 tarih ve 2019/184 E- 2019/924 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin kabulüne dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi’nce verilen 19/12/2019 tarih ve 2019/2335 E- 2019/1607 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı … vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, Velsan Elektronik San ve Tic Ltd. Şti’nin çalışanı olan müvekkilinin Bakırköy 9. İş Mahkemesinin 2012/533 E. sayılı dosyasında açtığı işçi alacağına ilişkin davayı kazandığını, bu ilam henüz kesinleşmeden Bakırköy 6.İcra Müdürlüğü’nün 2015/17965 E. sayılı dosyasında takibe girişildiğini, bu takipte talep edilen faize ihyası istenen şirket tarafından itiraz edildiğini ve talebin kısmen kabul edildiğini, akabinde İş Mahkemesi kararının temyiz edilmesi üzerine bozulmasını müteakip uyulan bozma neticesinde bu defa Bakırköy 9. İş Mahkemesince 2018/74 E.- 2019/924 K. sayılı kararın verildiğini, verilen karar üzerine Bakırköy 6.İcra Müdürlüğü’nde takibin yenilendiğini ve 2019/1188 nolu takibin yürütüldüğünü, bu takibe de ihyası istenen şirket tarafından Bakırköy 10. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2018/57 E. sayılı dosyasında şirket tasfiye edildiğinden ve tüzel kişiliği son bulduğundan takibin iptali istemli dava açıldığını, bu davanın kabul edildiğini ve usule aykırı olarak kesinleştiğini, bu kesinleşmeye ayrıca itiraz ettiklerini, halbuki ihyası istenen şirketin 27.03.2014 tarihinde ticaret sicilinden terkin edildiğini, terkin sonrası bu tip taleplerin dahi dinlenmemesi gerektiğini, Velsan Elektronik San ve Tic Ltd. Şti’nin usul ve yasaya aykırı olarak tasfiyesi tamamlanarak terkin edildiğini ve bundan tasfiye memuru davalı …’ün sorumlu olduğunu ileri sürerek Velsan Elektronik San ve Tic Ltd. Şti’nin ihyasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … Müdürlüğü vekili, tasfiye aşamasında sorumluluğun tasfiye memuruna ait olduğunu, müvekkili yasal hasım olduğundan aleyhine yargılama giderine hükmolunmaması gerektiğini savunmuştur.
Davalı tasfiye memuru … vekili, iş mahkemesindeki davanın tasfiye kararı alındıktan 7 ay sonra olmayan bir şirkete karşı açıldığını savunarak davanın reddini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesince, ihyası istenen sicilden terkin edilen şirket aleyhine derdest olan herhangi bir dava bulunmadığı, her dava gibi ihya isteminde de davacının davayı açmakta hukuki yararının aranacağı, somut olayda ihya isteminde hukuki yarar bulunmadığı, öte yandan şirketin ihyasını davacının ihya kararından sonraki iradesine tabi tutmanın da TTK’daki ihyanın amacına aykırı olacağı gerekçesiyle açılan davanın hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesince, tüm dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, dava dışı şirket terkin edildikten sonra davalar açıldığı, şirketin terkin edildiğine ilişkin bildirimlerin yapılmadığı ve sonuçta başlatılan icra takibinin de terkin nedeniyle iptaline karar verildiği, davacının Yargıtayca onanarak kesinleşen işçilik alacaklarının tahsil edilemediği, her ne kadar soyut belirsiz ileride açılacak davalar için ihya kararı verilemezse de kesinleşen ve tahsil edilmeyen bir alacağın mevcut olduğu, işçilik alacağı için açılan dava devam ederken sicilden terkin edilen şirketin ihyasının usulüne uygun olarak yapıldığının kabul edilemeyeceği, şirketin tüzel kişiliğinin ihyasını istemekte davacının hukuki yararının bulunduğu, takip tarihi itibariyle şirketin hayatiyetinin mevcut olması gerektiği, şirketin tasfiyesi tamamlanmış olmasına rağmen ek tasfiye işlemleri için ihya edilebileceği gerekçesiyle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüyle, Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18.09.2019 tarihli 2019/184 E.-2019/924 K. sayılı kararının HMK.’nın 353(1)b-2 maddesi gereği kaldırılmasına; İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün 325995-0 sicil numarasında kayıtlı iken tasfiye sonucu terkin edilen Tasfiye Halinde Velsan Elektronik Sanayii ve Ticaret limited Şirketi’nin Bakırköy 9.İş Mahkemesinin 2018/74 E. -2018/355 K. sayılı ilamı ile hükmedilen davacının işçilik alacaklarının tahsili için icra takibi başlatmak üzere TTK 547. maddesi uyarınca ihyasına, tasfiye memuru olarak re’sen …’ün atanmasına, kararın ticaret sicilinde tescil ve ilanına karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davalı … vekili tarafından temyiz edilmiştir.
İncelenen Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, şirket ihyası taleplerinin çekişmesiz yargı işi olduğundan bahisle verilen kararın kesin nitelikte olduğu belirtilmiş olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda, verilen kararın, öncelikle kanunda öngörülen “kesinlik” koşullarını haiz olup olmadığının incelenmesi gerekmektedir. Bu incelemenin “yerindelik” denetimi niteliğinde yapılması gerektiği, yerindeliğin ise Bölge Adliye Mahkemesinin kararına atfettiği mahiyet ve bu mahiyete bağlı öngörülen kesinlikten bağımsız olarak, bunların varlığı için kanunda yer verilen objektif nitelikteki neden ve koşulların bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi ile mümkün olabileceği açıktır. Esasen, ilk derece mahkemelerinin “kesin” olduğundan bahisle vermiş olduğu kararlar bakımından bölge adliye mahkemelerine HMK’nın 346. maddesi ile verilen yerindelik denetimi yapma yetkisinin, aynı Kanunun 366. madde hükmü göz ardı edilerek, bölge adliye mahkemelerinin kesin olduğuna hükmettiği kararlar bakımından temyiz inceleme mercii olarak öngörülen Yargıtay’a tanınmadığından bahsetmek mümkün değildir. Anılan 366. maddenin öngördüğü üzere, işin niteliğine uygun biçimde ve kıyasen uygulanması gereken 346. maddenin, bu gibi durumlarda bölge adliye mahkemesinin esasa yönelik bir kararı bulunmadığından bahisle, Yargıtay incelemesi sırasında hiç nazara alınamayacağı gibi bir görüşün savunulması da doğru olmaz.
HMK’nın 382/1. maddesinde, uyuşmazlığın, hangi ölçütlere göre çekişmesiz yargı işi sayılacağının açıklanmasıyla birlikte kanunun 382/2. maddesinde çekişmesiz yargı kapsamında olan işler sayılmış, ancak şirket ihyası davalarına bu madde kapsamında yer verilmemiştir. İhya davalarının niteliği itibariyle de çekişmesiz yargı işi olarak kabulü mümkün değildir. Şu halde, temyiz istemine konu Bölge Adliye Mahkemesi kararının kesin nitelikte olduğundan bahsedilemeyecek olmasına göre verilen kararın temyiz kabiliyetinin bulunduğu ve davalı vekili tarafından ileri sürülen temyiz nedenlerinin incelenmesi gerektiği kanısına varılmıştır.
Davalı vekilinin temyiz itirazının incelenmesine gelince, ilk derece mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK’nın 355. vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön bulunmadığı gibi HMK’nın 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
Kararın Sonucuna ve Tam Künye Bilgilerine Erişin
Kararın sonucunu görmek, tam künye bilgileriyle kopyalamak ve PDF olarak indirmek için abone olun veya bir reklam filmi izleyin...