Karar Metni
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 16.HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 07.06.2017 tarih ve 2017/293 E- 2017/603 K. sayılı kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi’nce verilen 02.07.2020 tarih ve 2017/4850 E- 2020/1183 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi duruşmalı olarak davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, 6100 sayılı Kanun’un 369. maddesi gereğince miktar veya değer söz konusu olmaksızın duruşmalı olarak incelenmesi gereken dava ve işlerin dışında bulunduğundan duruşma isteğinin reddiyle
dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, tarafların 15.000 metre çelik hurdanın satışı konusunda 02.11.2011 tarihinde anlaştıklarını, anlaşma konusu malların 12.12.2012 tarihinde davacıya teslim edildiğini, teslimatı yapılan malların gerekli kaliteye sahip olmadığı gerekçesiyle 95.000 USD ödeme yapılmasına karar verilmesi talebiyle davalının İsviçre Zürih Tahkim Kurulu’na başvurduğunu, tahkim kurulunun 13.01.2015 tarihli kararıyla davalının başvurusunu reddedip, davalının davacıya 24.450,05 İsviçre Frangı ödemesine karar verdiğini, kararın kesinleştiğini ileri sürerek İsviçre Daireleri Tahkim Kurulu’nun 13.01.2015 tarih 600373-2014 sayılı nihai kararının tenfizine, ödeme tarihindeki kur üzerinden 24.450,05 İsviçre Frangının hakem karar tarihinden itibaren işlemiş faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, görev ve yetki itirazında bulunduklarını, hakem kararının kamu düzenine aykırı olduğunu, usul hukukunun uygulanması sırasında taraflara iddia ve savunma haklarını aktif olarak ve zamanında kullandırmakla yükümlü olduğunu, hakemin taraflarca tahkim anlaşmasında kararlaştırılan usul hukuku ve maddi hukuk kurallarına uymak zorunda olduğunu ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece iddia, savunma ve dosya kapsamına göre, tarafların tacir olup, tanıma ve tenfizi istenen kararın tarafların ticari işletmesi ile ilgili olduğundan uyuşmazlıkta ticaret mahkemesinin görevli olduğunu, davacının teminattan muaf olduğunu, taraflar arasındaki sözleşmeye göre davalının İsviçre Daireleri Tahkim Kuruluna müracaat ettiği ve tahkim yargılamasının yapıldığı, tahkim şartının geçerli olduğu, usulünce taraf teşkilinin sağlandığı, hakem seçiminin bildirildiği ve tarafların savunma hakkının kısıtlanmamış olduğu, hakem kararının Türk Kamu düzenine ve genel ahlaka aykırılık taşımadığı ve kararının usulünce kesinleştiği, tenfiz kararıyla birlikte tenfize konu alacağın tahsili yönünde hüküm kurulamayacağı gerekçesiyle davacı tarafın İsviçre Daireleri Tahkim Kurumu’nun 13.01.2015 tarih 600378-2014 dava sayılı olup, 02.02.2015 tarihinde kesinleşen kararının tenfizi talebinin kabulüne, işbu nihai kararın tenfizine, davacının aşan taleplerinin reddine karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili istinaf etmiştir.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesince tüm dosya kapsamına göre, davalı vekilinin istinaf talebinin HMK’nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
Kararın Sonucuna ve Tam Künye Bilgilerine Erişin
Kararın sonucunu görmek, tam künye bilgileriyle kopyalamak ve PDF olarak indirmek için abone olun veya bir reklam filmi izleyin...